Çimentolar demiştik
değil mi?
Arada bir eski defterleri karıştırmakta fayda var. Bu kez çok eskiye
gitmeye gerek kalmadı. Seçimlerin hemen ertesinde yazdığımız bir yazıda
AKP'nin acil eylem planı çerçevesinde uygulamaya koyacağı 15.000 km'lik
duble yol projesi ve 81 ilde eşzamanlı olarak başlatılacak konut seferberliğinin
ekonomik canlanmanın yanısıra borsaya kote inşaat ve çimento şirketlerine
de doping etkisi yapacağını söylemiştik.
1 Kasım tarihini başlangıç olarak kabul edersek çimento ve inşaat şirketlerinin
işlem gördüğü İMKB Taş-Toprak Endeksi'in 12.433 puandan bugünkü birinci
seans kapanışı itibariyle 18.522 puan seviyesine yükseldiğini görüyoruz.
Yani yüzde 48.9 oranında bir değer artışı sözkonusu. Aynı dönem içinde
İMKB 100 Endeksi 10.217 puandan, 13.900 puan seviyesine kadar çıktı. Yani
sadece yüzde 36,0 oranında değer kazandı.
Üstelik İMKB 100 Endeksi bu süre içinde bir kaç kez kar realizasyonları
nedeniyle geri çekilmeler yaşadı. Çimentolar ise soluksuz bir yükselişle
bu seviyelere geldi. Analistlerin görüşleri bu hareketin önünde daha
gidecek epeyce yol olduğu yönünde.
Peki bu süreç içinde ana sektör endekslerinin performansı ne olmuş diye
baktığımızda da inşaat-çimento şirketleri ile yarışabilecek bir sektör
göremiyoruz. Örneğin,
- İMKB 30 Endeksi 12,708 puandan 16.950 puana çıkarak yüzde 33,
- İMKB Tüm Endeksi 9.934'ten 13.302 puana kadar çıkarak yüzde 33,9,
- Sanayi Endeksi 9.711 puandan 13.052 puana kadar çıkarak yüzde 34,4
- Mali Endeks 12.449 puandan 17.590 puana kadar çıkarak yüzde 41,2
- İMKB Hizmetler Endeksi ise 7.108 puandan 8.236 puana kadar çıkarak yüzde
15.8 oranında değer kazandı.
Yukardaki rakamlara baktığımızda aslında tüm piyasaların da AKP hükümetini
ne kadar iyi tahlil ettiği ortaya çıkıyor. AKP'yi iktidara taşıyan tabanın
genel yapısı bir yana parti kurmaylarının seçim süreci boyunca kullandıkları
söylem hani o en bildik tanımlama ile "Anadolu Kaplanları"na yönelik
bir söylemdi. Sık sık IMF'den alınan kredinin yanlış kullanıldığı,
mali sektörün açıklarını kapatmak yerine reel sektöre kredi olarak aktarılsaydı
daha verimli olacağına vurgu yapıldı. Yani genel görünümü itibariyle AKP
hükümeti daha çok reel sektörün yanında duracağını vaad eden bir söylem
kullandı. Şimdi de bu söylemin piyasadaki karşılığını izliyoruz.
Örneğin genel piyasa rallilerinde en önemli karşılaştırma hep Mali
Endeks ile Sanayi Endeksi arasında yapılır. 1 Kasım tarihini milat olarak
kabul ettiğimizde görüyoruz ki bu kez Sanayi Endeksi'ndeki değer artışı
daha önceki yükselişlere kıyasla Mali sektördeki yükselişle daha çok
rekabet eder nitelikte. Bu da piyasanın AKP'nin söylemini gayet iyi anladığının
bir göstergesi.
Ve fakat hani seçim öncesinden bu yana sürekli "fırsatlar ve riskler
içiçe" diyoruz ya. İşte bu riskler yeni yeni konuşulmaya başlandı.
Örneğin TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan ilk gün büyük destek verdiği
acil eylem planına karşı bugün belden aşağı çalışmaya başladı ve
gazeteler aracılığıyla "kaynak açıklanmazsa popülizm olur"
mesajını kamuoyuna iletti. Bizim en başından beri dikkat çekmeye çalışıtğımız
"enflasyonist baskı" riski köşe yazarlarınca yeni yeni dikkate alınmaya
başladı.
Görülen o ki önümüzdeki süreç tahmin ettiğimizden biraz daha
"hareketli" geçecek. Ne yapalım şartlar bir gecede değişirse biz
de bütün taktiğimizi bir gecede değiştiririz. Ne de olsa temel stratejimiz
yatırımcıya "haber" ulaştırabilmek, değil mi?
Hürriyet - Deniz Bayramoğlu
|