reklam

02 Aralık 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

İnsanın ilk evi

Dünyada hiçbir şey yoktan var olmuyor ve var olanlar da yok olmuyorsa eğer, demek ki dönüşüp duruyor her şey. Dönüşen her şey, girdiği yeni şeklinin içinde havada, suda, toprakta yoluna devam edip gidiyor. Ya bu rüzgâr? Toprağın ve suyun üstünden geçip giderek dünyayı biteviye dolanıyor olmalı.

Konya ovası geniş... Güneye doğru Çumra... Hafif bir rüzgâr esiyor ovada... Çumra küçük bir ilçe... Güneş toprağı ısıtıyor... Toprak bereketli... Çumra'dan sonra Çatalhöyük...

Höyük, yapay tepe. Kazılınca altından kat kat insan yerleşimlerinin çıktığı bir büyük çıkıntı... Gelenlerin, gidenlerin evlerinin üstüne ev kurmasıyla binlerce yılda santim santim yükselen toprak...

Anadolu, höyükler diyarı...

Çatalhöyük, insanlık tarihinin en değerli höyüklerinden. Dünyanın gözü burada..

İlk kerpiç evler
İngiliz arkeolog James Mellaart 'ın 1951'de keşfettiği ve 1961'de ilk kazmayı vurduğu höyüğün geçmişi İsa'dan 7 bin küsur yıl öncesine kadar iniyor. İsa'dan sonraki 2 bin yılı da katınca dünyada bilinen en eski yerleşimlerden biri Çatalhöyük...

Dünya üzerinde avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını sürdüren insanoğlu ilk kerpiç evlerini burada kurmaya başlamış... Kabaca yonttuğu taşları daha bir inceltip aletlerine yeni işlevler kazandırmış; cilalı taş devrine geçmiş... Toprağı sürmüş, buğday ekmiş; öğütmüş, un yapmış... Hayvanları evcilleştirmiş; sütünü sağmış, derisinden kendine giysiler dikmiş... Hayvan kemiklerinden, madenlerden takılar yapmış, süslenmiş... Ve yerleşik düzene geçtiği bu yerlerde ''ana tanrıça'' yı yaratarak tapınmaya başlamış...

Çatalhöyük'e her ne kadar ilk köylerden biri gözüyle bakılıyorsa da nüfusu 10 bine varmış...

Bal peteği gibi
Çatalhöyük, şimdilik bilinen on iki kat ve bunlardan altısı ulaşılmayı bekliyor... Her katman, birkaç yüzyıl kullanılıyor... Neolitikten kalkolitike kat kat uygarlık. Anadolu'nun adı sanı belli ilk aktörleri Hititlerin sahneye çıkmasına daha binlerce yıl var...

İnsanoğlu Çatalhöyük'te yaklaşık 2 bin yıl kalıyor, İsa'dan 5 bin küsur yıl önce terk ediyor burayı... Mellaart'ın sadece iki yıl kazıp terk ettiği Çatalhöyük'e 30 yıl aradan sonra Cambridge Üniversitesi'nden arkeolog Ian Hodder geliyor. Artık uluslararası bir destekle kazılıyor Çatalhöyük...

Rüzgâr, höyüğü kaplayan yaban otlarını sallıyor... Otların arasındaki patika yol, tepedeki kazı bölgesine çıkıyor. Evlerden biri kazılıyor. Kerpiç evler, bal peteği gibi bitişik düzen... İçinde ocağı var, kileri var. Kerpiç yükseltilerden yatacak yeri var. Yatağın altı mezar. Duvar resimleri, cesetlerin akbabalara yedirildiğini, etlerinden arındırılmış kemiklerin derilere, saz yaygılara sarılıp gömüldüğünü gösteriyor.

Kazılan evin içi kemik çukurlarıyla dolu... Kemikler, fırçanın ucuyla milim milim ortaya çıkartılıyor.

İzotopların dili
Çatalhöyük'te durup 10 bin yıl sonrasına doğru bakınca; bugünün mezarlıkları yarının hazineleri olacağa benzer; bizim kemiklerimiz de tarihe ışık tutacaktır kuşkusuz... Bugün fırçanın ucuyla kazılan bu kemikler, dünyada var olanın yok olmadığının bir kanıtı... Kemiklerin şekilleri değişse de azot ve karbon izotopları duruyor. İzotoplar, cilalı taş devri insanlarının daha çok etle beslendiklerini gösteriyor. Kadınların ve erkeklerin beslenmesinde fark olmadığı anlaşılıyor. Yiyeceğin paylaşımında eşitlik söz konusu...

Egemen sınıf yok
Sosyal hayatta da kadın ve erkeğin eşit olduğu sanılıyor. Merkezi otoriteyi temsil eden bir yapının olmayışı, eşitlikçi toplumun ipuçlarını veriyor. Anlaşılan, egemen sınıflar daha sonraki insanların eseri!

Ian Hodder için en değerli bulgu ise cilalı taş çağı toplumunda sanatın önemi. İnsanoğlu, sanatı bir iletişim aracı olarak kullanıyor...

Özellikle duvar resimleri, elde edilen bilgilerin, kazanılan deneyimlerin bir sonraki kuşağa aktarılmasını sağlıyor. Sıvalı duvarlar üzerine toprak ve kök boyalarla çizilmiş doğumu anlatan resimler, av sahneleri, boğalar, geyikler, inekler, geometrik motifler, başsız insan gövdelerini gagalayan akbabalar ve henüz anlamı çözülememiş figürler cilalı taş çağının belleğini oluşturuyor.

Duvar resimlerindeki bazı motiflerin günümüz kilimlerindeki motifleri çağrıştırıyor olması Anadolu kültürünün köklerini gösteriyor... İngiliz arkeologların kazı alanının girişine özenle inşa ettiği 9 bin yıl öncesinin kerpiç ev örneği de bize hiç yabancı gelmiyor... Tek fark, 9 bin yıl önce eve çatıdaki delikten girilmesi.

Tek katlı ve kare planlı evin yapımında kullanılan çamur aynı çamur... Ağaç dikmeler aynı dikme... Yalıtım için tavana yerleştirilen kamışlar aynı kamış... Kireç sıva aynı... Ocak aynı... Helanın olmayışı aynı. Ve tezek... Son bulgulara göre büyükbaş hayvanların dışkısını güneşte kurutup, evde yakıt olarak yakıyor!

Çatalhöyük insanının 40 kilometre yarıçapında bir alanda hareket halinde olduğu anlaşılıyor... Cama benzeyen volkan kayası obsidyen, en büyük zenginliğini oluşturuyor...

Bira keyfi!
Mızrak ucu yapımında kullanılan obsidyen, duvar resimlerinde görülen yanardağların ürünü... Çatalhöyüklü ticaret yapıyor. Uzak çevresindeki insan topluluklarıyla ilişkisi var; obsidyen veriyor, çakmaktaşı alıyor... Akdeniz kıyısından Mezopotamya'ya kadar uzanıyor dünyası... Takıp takıştırmak için deniz kabukları alıyor... Öyle tezgâhlar kuruyor ki, cilalanmış obsidyenden ayna üretiyor... Arpayı mayalandırıp birasını içiyor!

Tarım yine tarım
Çatalhöyük, günümüzde 17 metre yüksekliğinde bir tepe... Höyüğün uzunluğu 600, genişliği 350 metre kadar... Yanından çay akıyor... Suyu bol... Konya ovası eski bir çanak gölü... Göl, İsa'dan 16 bin yıl önce kurumuş; neolitik çağda verimli bir araziye dönüşmüş... Yerleşmek için ideal bir bölge... Bugün ise Çatalhöyük'ün çevresi hâlâ tarıma dayalı bir ekonominin tekdüzeliği içinde...

Kazı alanındaki küçük müzede, 9 bin yıl önce insan elinden çıkmış küçük gereçler, objeler sergileniyor. İlk kazıdan çıkan eserler Konya'da ve Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde... Çatalhöyük'te 30 yıl aradan sonra 1993'te başlayan ikinci kazı çalışmasından çıkan buluntular var. Kemer tokaları, kemik yüzükler, pişmiş topraktan heykelcikler, bakır ve kurşun boncuklar, çömlekler, kaplar, taslar, kamalar, kesici aletler...

Müzenin duvarlarında, tıpkısı yapılmış duvar resimleri aynen, bizim Kenan Evren 'in ''Ne var bunda, ben de yaparım'' dediği ''Picassolar'' gibi...

Çatalhöyük'ün insanlık tarihi için verdiği büyük ipucu, uygarlığın sanatla başladığı...

Dünyanın bugünlere ulaşması ilk Picassolar sayesinde oldu...

İnsanlık, sanatla büyüdü...
Cumhuriyet

 

Kasım 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Platform

'Mimarlık Eğitiminin Değişen ve Değişmeyen Yüzü' nü tartışıyoruz.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 17 Aralık'da Deneme Bilim Merkezi' nde davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Necati İnceoğlu
Konuşmacılar:
Aydan Balamir, Bilge Işık, Aykut Köksal, Hakkı Önel, Zülküf Güneli


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz