İnsanın ilk evi
Dünyada hiçbir şey yoktan var olmuyor ve var olanlar da yok olmuyorsa eğer,
demek ki dönüşüp duruyor her şey. Dönüşen her şey, girdiği yeni şeklinin
içinde havada, suda, toprakta yoluna devam edip gidiyor. Ya bu rüzgâr? Toprağın
ve suyun üstünden geçip giderek dünyayı biteviye dolanıyor olmalı.
Konya ovası geniş... Güneye doğru Çumra... Hafif bir rüzgâr esiyor
ovada... Çumra küçük bir ilçe... Güneş toprağı ısıtıyor... Toprak
bereketli... Çumra'dan sonra Çatalhöyük...
Höyük, yapay tepe. Kazılınca altından kat kat insan yerleşimlerinin çıktığı
bir büyük çıkıntı... Gelenlerin, gidenlerin evlerinin üstüne ev kurmasıyla
binlerce yılda santim santim yükselen toprak...
Anadolu, höyükler diyarı...
Çatalhöyük, insanlık tarihinin en değerli höyüklerinden. Dünyanın gözü
burada..
İlk kerpiç evler
İngiliz arkeolog James Mellaart 'ın 1951'de keşfettiği ve 1961'de ilk kazmayı
vurduğu höyüğün geçmişi İsa'dan 7 bin küsur yıl öncesine kadar
iniyor. İsa'dan sonraki 2 bin yılı da katınca dünyada bilinen en eski yerleşimlerden
biri Çatalhöyük...
Dünya üzerinde avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını sürdüren insanoğlu
ilk kerpiç evlerini burada kurmaya başlamış... Kabaca yonttuğu taşları
daha bir inceltip aletlerine yeni işlevler kazandırmış; cilalı taş devrine
geçmiş... Toprağı sürmüş, buğday ekmiş; öğütmüş, un yapmış...
Hayvanları evcilleştirmiş; sütünü sağmış, derisinden kendine giysiler
dikmiş... Hayvan kemiklerinden, madenlerden takılar yapmış, süslenmiş...
Ve yerleşik düzene geçtiği bu yerlerde ''ana tanrıça'' yı yaratarak tapınmaya
başlamış...
Çatalhöyük'e her ne kadar ilk köylerden biri gözüyle bakılıyorsa da nüfusu
10 bine varmış...
Bal peteği gibi
Çatalhöyük, şimdilik bilinen on iki kat ve bunlardan altısı ulaşılmayı
bekliyor... Her katman, birkaç yüzyıl kullanılıyor... Neolitikten
kalkolitike kat kat uygarlık. Anadolu'nun adı sanı belli ilk aktörleri
Hititlerin sahneye çıkmasına daha binlerce yıl var...
İnsanoğlu Çatalhöyük'te yaklaşık 2 bin yıl kalıyor, İsa'dan 5 bin küsur
yıl önce terk ediyor burayı... Mellaart'ın sadece iki yıl kazıp terk ettiği
Çatalhöyük'e 30 yıl aradan sonra Cambridge Üniversitesi'nden arkeolog Ian
Hodder geliyor. Artık uluslararası bir destekle kazılıyor Çatalhöyük...
Rüzgâr, höyüğü kaplayan yaban otlarını sallıyor... Otların arasındaki
patika yol, tepedeki kazı bölgesine çıkıyor. Evlerden biri kazılıyor.
Kerpiç evler, bal peteği gibi bitişik düzen... İçinde ocağı var, kileri
var. Kerpiç yükseltilerden yatacak yeri var. Yatağın altı mezar. Duvar
resimleri, cesetlerin akbabalara yedirildiğini, etlerinden arındırılmış
kemiklerin derilere, saz yaygılara sarılıp gömüldüğünü gösteriyor.
Kazılan evin içi kemik çukurlarıyla dolu... Kemikler, fırçanın ucuyla
milim milim ortaya çıkartılıyor.
İzotopların dili
Çatalhöyük'te durup 10 bin yıl sonrasına doğru bakınca; bugünün mezarlıkları
yarının hazineleri olacağa benzer; bizim kemiklerimiz de tarihe ışık
tutacaktır kuşkusuz... Bugün fırçanın ucuyla kazılan bu kemikler, dünyada
var olanın yok olmadığının bir kanıtı... Kemiklerin şekilleri değişse
de azot ve karbon izotopları duruyor. İzotoplar, cilalı taş devri insanlarının
daha çok etle beslendiklerini gösteriyor. Kadınların ve erkeklerin
beslenmesinde fark olmadığı anlaşılıyor. Yiyeceğin paylaşımında eşitlik
söz konusu...
Egemen sınıf yok
Sosyal hayatta da kadın ve erkeğin eşit olduğu sanılıyor. Merkezi
otoriteyi temsil eden bir yapının olmayışı, eşitlikçi toplumun ipuçlarını
veriyor. Anlaşılan, egemen sınıflar daha sonraki insanların eseri!
Ian Hodder için en değerli bulgu ise cilalı taş çağı toplumunda sanatın
önemi. İnsanoğlu, sanatı bir iletişim aracı olarak kullanıyor...
Özellikle duvar resimleri, elde edilen bilgilerin, kazanılan deneyimlerin
bir sonraki kuşağa aktarılmasını sağlıyor. Sıvalı duvarlar üzerine
toprak ve kök boyalarla çizilmiş doğumu anlatan resimler, av sahneleri, boğalar,
geyikler, inekler, geometrik motifler, başsız insan gövdelerini gagalayan
akbabalar ve henüz anlamı çözülememiş figürler cilalı taş çağının
belleğini oluşturuyor.
Duvar resimlerindeki bazı motiflerin günümüz kilimlerindeki motifleri çağrıştırıyor
olması Anadolu kültürünün köklerini gösteriyor... İngiliz arkeologların
kazı alanının girişine özenle inşa ettiği 9 bin yıl öncesinin kerpiç
ev örneği de bize hiç yabancı gelmiyor... Tek fark, 9 bin yıl önce eve çatıdaki
delikten girilmesi.
Tek katlı ve kare planlı evin yapımında kullanılan çamur aynı çamur...
Ağaç dikmeler aynı dikme... Yalıtım için tavana yerleştirilen kamışlar
aynı kamış... Kireç sıva aynı... Ocak aynı... Helanın olmayışı aynı.
Ve tezek... Son bulgulara göre büyükbaş hayvanların dışkısını güneşte
kurutup, evde yakıt olarak yakıyor!
Çatalhöyük insanının 40 kilometre yarıçapında bir alanda hareket
halinde olduğu anlaşılıyor... Cama benzeyen volkan kayası obsidyen, en büyük
zenginliğini oluşturuyor...
Bira keyfi!
Mızrak ucu yapımında kullanılan obsidyen, duvar resimlerinde görülen
yanardağların ürünü... Çatalhöyüklü ticaret yapıyor. Uzak çevresindeki
insan topluluklarıyla ilişkisi var; obsidyen veriyor, çakmaktaşı alıyor...
Akdeniz kıyısından Mezopotamya'ya kadar uzanıyor dünyası... Takıp takıştırmak
için deniz kabukları alıyor... Öyle tezgâhlar kuruyor ki, cilalanmış
obsidyenden ayna üretiyor... Arpayı mayalandırıp birasını içiyor!
Tarım yine tarım
Çatalhöyük, günümüzde 17 metre yüksekliğinde bir tepe... Höyüğün
uzunluğu 600, genişliği 350 metre kadar... Yanından çay akıyor... Suyu
bol... Konya ovası eski bir çanak gölü... Göl, İsa'dan 16 bin yıl önce
kurumuş; neolitik çağda verimli bir araziye dönüşmüş... Yerleşmek için
ideal bir bölge... Bugün ise Çatalhöyük'ün çevresi hâlâ tarıma dayalı
bir ekonominin tekdüzeliği içinde...
Kazı alanındaki küçük müzede, 9 bin yıl önce insan elinden çıkmış
küçük gereçler, objeler sergileniyor. İlk kazıdan çıkan eserler Konya'da
ve Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde... Çatalhöyük'te 30 yıl
aradan sonra 1993'te başlayan ikinci kazı çalışmasından çıkan buluntular
var. Kemer tokaları, kemik yüzükler, pişmiş topraktan heykelcikler, bakır
ve kurşun boncuklar, çömlekler, kaplar, taslar, kamalar, kesici aletler...
Müzenin duvarlarında, tıpkısı yapılmış duvar resimleri aynen, bizim
Kenan Evren 'in ''Ne var bunda, ben de yaparım'' dediği ''Picassolar'' gibi...
Çatalhöyük'ün insanlık tarihi için verdiği büyük ipucu, uygarlığın
sanatla başladığı...
Dünyanın bugünlere ulaşması ilk Picassolar sayesinde oldu...
İnsanlık, sanatla büyüdü...
Cumhuriyet
|