Çinileri bırakın, koca cami gitti
Yeni Cami'nin Hünkár Mahfili'ndeki muhteşem çinilerin çalınmasının
yankıları sürerken, yıllar önce Karaköy'de ortadan kaybolan Karaköy
Camii'nden hálá bir haber alınamadı.
1958'de, dönemin başbakanı Adnan Menderes'in ‘‘Yıldırım Yıkma
Harekátı’’ sonucunda bir başka yere nakledileceği söylenerek ortadan
kaldırılan camiden, o gün bugün bir ses çıkmadı. İtalyan mimar D'Aranco
tarafından art nouveau tarzında yapılan caminin peşine düşenler de,
herhangi bir parçasını bulup getirene ikramiye vaat edenler de caminin izine
rastlayamadı.
Bir cami, hadi insaflı davranıp hedef küçültelim, cami dediysek öyle
Yeni Cami veya Sultanahmet gibi devasa bir eser değil, daha küçük ama zarif
bir cami kaybolur mu ortadan? Hünkár Mahfili'nin çinilerinin göz göre göre
götürüldüğü bir ülkede kaybolur, hele İstanbul'da haydi haydi kaybolur.
Nitekim bundan 45 yıl önce, dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in o ünlü
‘‘Yıldırım Yıkma Harekátı’’ sonucu, başka bir bölgeye
nakledileceği söylenerek yerinden sökülen Karaköy Camii de ortadan
kayboldu.
Üstelik, o günden bugüne yazılan bütün yazılara, verilen bütün sözlere,
edilen bütün yeminlere rağmen de ne eski yerine, ne de yeni yerine
konulabildi. Hazin ama doğru, İtalyan mimar Raimondo Tommaso D'Aranco tarafından
yapılan ve türünün son örneklerinden biri olan Karaköy Camii, bugün artık
mevcut değil.
İtalyan mimarın eseri
Aslında hikáye bir hayli eski. Ama önce Toplumsal Tarih Dergisi, arkasından
da dergideki yazıdan yola çıkarak Milliyet yazarı Hasan Pulur gündeme
getirince meseleyi, yeniden kurcalamak farz oldu. Belki caminin muhtelif parçalarına
sahip olanlar insafa gelir de, yıllar sonra bu güzelim mimari eser, İstanbul'u
bir bütün halinde yeniden süslemeye başlar.
Karaköy diye bilinen caminin asıl ismi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Mescidi. Fatih döneminde bir tekke yer alıyor bu alanda. Daha sonra tekkenin
yerine cami yapılıyor. Zaman içerisinde bu cami harabeye dönünce,
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yenisini yaptırıyor yerine. Paşa'nın Vakfı
da, caminin giderlerini karşılamak için altına bir dizi dükkán ekliyor.
Yangın, deprem derken önce dükkánlar, arkasından da dükkánların üzerindeki
cami harap olur. 1893'te İstanbul'a gelen ve daha sonra saray mimarı olup
1909'da kadar kentte kalan D'Aranco'ya yeni bir cami yapması önerilir. Kısa sürede,
görenin dudaklarını uçuklatacak bir zarafette bir cami yapar dükkánların
üstüne. Karaköy'ün eski fotoğraflarında hemen göze çarpan bu cami, yüzyıl
başında moda olan ve D'Aranco tarafından İstanbul'da pek çok örneği
verilen art nouveau tarzında yapılmıştı.
Toplumsal Tarih'teki makaleyi kaleme alan Mehmet Altun'un ifadesiyle,
‘‘Mescidin meydana bakan dükkánlarının üstünde, üçüncü katta yer
alıyor olması da ona bir farklılık kazandırıyordu, (...) göz okşayan
mimarisiyle Karaköy Meydanı'nın ayrılmaz bir parçası gibiydi.’’
Plan vakit kaybıdır
Merhum Başbakan Adnan Menderes'in başlattığı ilk imar hamlesinde, Karaköy
Meydanı'na dokunulmayacak, bunun için 1956 yılına kadar beklemek
gerekecektir. Menderes, 23 Eylül 1956'da yaptığı bir basın toplantısında,
‘‘kentin imar gerekliliğini açıklarken, günün her saatinde tıkanarak büyük
zaman kaybına yol açan Aksaray, Beyazıt, Eminönü, Karaköy, Tophane ve
Taksim gibi düğüm yerlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini, Topkapı'dan
Boğaz'a kadar kentin her mahallesinin aynı mükemmellikteki caddelerle
birbirine bağlanacağını’’ söylüyordu.
Ne var ki görünüşte son derece olumlu bir amaç içeren bu imar hareketi,
Menderes'in kontrolü doğrudan üstlenmesiyle korkunç bir operasyona dönüşmekte
gecikmeyecektir. Çünkü, yapılacak imarın açık ve belirli bir planı
yoktur. Menderes için böyle bir plana ihtiyaç da yoktur: ‘‘Plan iyi bir
şey ama, bunun için vakit ve nakit lazımdır.’’
Karaköy'ün hali ise tam anlamıyla içler acısıydı. Bizzat Başbakan
Menderes'in gözetiminde yürütülen yıkımlarda Karaköy-Azapkapı ve Karaköy-Tophane
yollarının genişletilmesi ve geniş bir meydan hedefleniyordu. Çok geçmeden
bu yıkımdan Karaköy Camii de payını alacak, bugün meydanın en güzel
tarihi eserlerinden biri olan Ziraat Bankası ise yakasını zor kurtaracaktı.
Bu arada, Karaköy Camii'nin yıkımına değilse de, başka bir yere nakline
ilişkin küçük haberler yer almaya başlar gazetelerde. Caminin parçaları
tek tek numaralanmış ve arkasından da sökülmüştür. Amaç, camiye Kınalıada'da
yeniden hayatiyet kazandırmaktır. Ne var ki, bu asla gerçekleşmez. Karaköy'ü
terkeden camiden bir daha haber alınamaz.
Buna rağmen, aradan geçen yıllarda caminin peşine düşen bir hayli insan
olur. Ama bütün çabalar beyhûdedir, koca cami ortadan kaybolmuştur.
Kaybolmuş mudur sahiden, yoksa yurt içindeki veya dışındaki yalıların,
konakların, salonların süsü haline mi gelmiştir?
Hürriyet
|