reklam

27 Ocak 2003 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Hükümet duble yolları yapamaz

Duble yollar hangi parayla yapılacak? Bütçede bunu yapacak para yok. Ekonomik programdan sapılırsa gene 'ani vuruş' olur. Hükümetin popülist politikalarına itirazımız var. Emekli zammı, IMF'yle görüşerek yapılmalıydı. Vergi affı ve İhale Yasası'nda da popülizm gördük. Bu hükümete AB konusunda güveniyorum. Türkiye, AB sınavını geçer, 2004 sonunda AB'yle tam üyelik müzakerelerine başlar.

Neden? 
Hükümet işbaşına geldiğinden bu yana ciddi sorunlarla yüz yüze. Bir yandan karşılaştığı sorunları çözmeye uğraşıyor, ama bir yandan da bu sorunları çözecek hazırlıkları ve projeleri olmadığı izlenimini veriyor. Bir yandan emeklilerin hayatını hiç değilse bir nebze kolaylaştıracak bir adım atıyor, ama öte yandan bunu sağlayacak kaynağı nereden bulacağını açıklayamıyor. 15 bin kilometre duble yol yapıp işsizliğe bir oranda çare bulacağını söylüyor, ama o yolların yapılması için harcanacak parayı ortaya koyamıyor. 

Bu kaymalar ve belirsizlikler, toplumun çeşitli kesimlerinde endişeler yaratıyor. TÜSİAD da endişelenenler listesine dahil oldu. Geçenlerde TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, hükümeti ciddi bir biçimde eleştirdi. TÜSİAD'ın, hükümete hangi konularda itiraz ettiğini, gelecekle ilgili endişelerinin ve beklentilerinin ne olduğunu anlamak için TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Muharrem Kayhan'la konuştuk. Kayhan, 1997-98 döneminde TÜSİAD'ın başkanlığını yaptı.

- Televizyonda, Türkiye'nin en büyük zenginlerinin kulübü olan TÜSİAD'ın başkanını,Başbakan'la telefonla konuşurken gördüm. Biraz evvel hükümeti eleştirmişti ve Başbakan'la konuşurken bağışlayın beni ama, deyim yerindeyse ezilip büzülüyordu. Zenginler biraz, nasıl söyleyeyim, ürkek mi olur?

Yoo. TÜSİAD dernek olarak hep inandığı şeyleri söylüyor ve söylemeye de devam ediyor. Başbakan'la konuşurken gayet nazik olması, söylediklerinin doğruluğuna kendisinin inanmaması demek değil ki. Üstelik bu demarşları kamuya açık yapıyor.

- Ama TÜSİAD'ın üyelerinden çok daha fakir olan bir yazarın Başbakan'la asla öyle konuşmayacağını biliyorum ben. Başbakan da zaten bir yazarla öyle konuşmaz. Eğer para size rahatça konuşma özgürlüğünü, cesareti ve gücü vermiyorsa, para size ne veriyor?

Hoppala. Bunu hiç düşünmedim. Konuşma özgürlüğünü burada yeterince bulduğumuz inancındayız. Konuşma özgürlüğü parayla ölçülebilen bir şey olmamalı. Herkesin bu özgürlüğü var. Dernek olarak biz misyonumuz çerçevesindeki konularda serbestçe konuşuyoruz, eylemler yapıyoruz.

- Gördüklerim bütün bunları bana düşündürttü doğrusu. Para tam olarak ne ifade eder bir zengine?

Benim için para deyince sikke koleksiyonum akla geliyor.

- Kazandığınız paraları, zekânızın bir yansıması olarak mı görüyorsunuz? Para, sizin zekânızın ve yaratıcılığınızın bir göstergesi mi?

Bir şey icat eden, bir buluş yapan birinin başarısı, kendi zekâsının tam yansımasıdır. Ama iş âleminde bir kurumun değişik paydaşları var. Hissedarları, çalışanları var. Eğer ortada bir kazanç varsa, bu ortak bir eforun, çalışmanın ve zekânın bir sonucudur.

- Türkiye'de insanlar genellikle devletten para kazanırlar. İhalelere girerler, Resmi Gazete'yi takip edip yasal açıklar yakalarlar, politikacılarla iyi geçinirler. Sizin de söylediğiniz gibi yeni bir şey keşfetmek ayrı bir şeydir. Ve, yeni bir şey keşfederek zengin olmuş biri de yok denecek kadar azdır Türkiye'de. Bu kadar basit bir yoldan para kazanmak bir zekâ gibi mi gözüküyor zenginlere?

Değil işte. Baştan söyledim. Kişinin bir şeyi kendi yaratması bambaşka bir şey ama kişinin, çok hareketli, kaypak bir ortamda devraldığı bir işi, daha başarılı hale götürmesi de onun başarısıdır. Eğer insan kendi vicdanıyla baş başa kaldığında, ben buna katkıda bulundum diyorsa bu başarıdır. Para, bu başarının sadece bir ölçüsüdür. O işte kaç kişinin çalıştığı, eserin büyüklüğü, ileri görüşlülük de birer ölçüdür.

- Zenginlerin psikolojisinden Türkiye'nin ekonomik durumuna geçelim izninizle. Türk Lirası'nın fazla değer kazanması her zaman Türk ekonomisini krize götürdü. Şimdi de lira çok değer kazandı. Bu, yeni bir kriz yaratır mı, yoksa şimdiki şartlar daha mı değişik?

Şartlar biraz daha değişik. İhracat- ithalat dengesine bakarım ben. İhracat ile ithalat arasındaki makas kriz öncesi günlere gelir mi, ben şu anda böyle yakın bir tehlike görmüyorum.

- Hükümet, ekonomiyi sarsıntısız yürütecek bir hazırlığa sahip gözüküyor mu sizce?

Büyük bir yaratıcılığa ihtiyaç yok. Hükümetin önünde, fazla manevra alanı bulunmayan bir ekonomik gündem var. Ne yapılması gerektiği belli. IMF ile hazırlanan program harfiyen uygulanırsa Türkiye krize girmez. Ama Irak'ta çok büyük bir felaket olursa, bilemeyiz tabii. Savaşa katılımı belli sınırlarda tutarsak ve IMF ile yapılan programı izlersek, SSK, özelleştirme gibi reformları yaparsak, savaşın zararını asgariye indiriz.

- Hükümet bütün bu gerekenleri yapma niyetine, kararlılığına ve gücüne sahip mi?

Meclis'teki çoğunluğuyla Anayasa'yı neredeyse tek başına değiştirme gücüne sahip olan hükümet bu güce kesinlikle sahip. Masaya SSK'yı halledeceğim diye otursa, kanununu bir dakikada Meclis'e sevk eder, aynı gün komisyondan geçirir. Ben, hükümetin bu niyete sahip olduğuna inanmak istiyorum şu anda. Ayrıca gerekenleri yapmaya da mecbur. Çünkü popülizmin hükümete kazandıracağı hiçbir şey yok. Önünde çok uzun bir iktidar süresi var. Bu acı reçetenin ilaçlarını bütün zorluklarına rağmen eğer bir koalisyon hükümeti Türkiye'ye içirmeyi başarabildiyse, bizim bu hükümetten daha üstünü beklememiz doğru olur.

- TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, 'Mevcut program çökerse bir daha yeni bir program yapılamaz. Böyle acı bir ilaç insanlara tekrar içirilemez. Yapılacaklar bugün yapılmalı. Kırılgan dengeye dikkat edin' dedi. Hükümet ekonomide gerekenleri yapmıyor mu, reformları sürdürmüyor mu ki, TÜSİAD ekonomik program çöker diye sık sık hükümeti uyarıyor?

Türkiye, IMF'yle 4'üncü gözden geçirmeyi başaramadı. Bu, bir derece hoşgörülmeli. Çünkü, hükümetin görevi devraldığı döneme denk geldi. Ayrıca emekli zamları konusunda da hükümetin endişesini anlıyorum, insanını aç bırakamaz, bir iyileştirme yapmak lazımdı ama bunu yapmanın zamanı, zemini ve yöntemi önemliydi. Bunun IMF'yle konuşularak, ortak bir karar sonucu yapılması lazımdı. Beraber program yürüttüğü kurum Türkiye'ye gelmeden, ondan habersiz alelacel zamları dağıtıp, sonra o zemin üzerinde yeni dönemin görüşmelerine başlamak doğru değildi. Programın yürütülmesiyle ilgili tereddütler doğuracak adımlardan kaçınılmalı. Bir de vergi affında alelacele bir şey oldu. Keza İhale Yasası'nda da endişe duyduk. Bunlarda az buçuk popülizm görmemiz, bizi bu uyarıları zamanında yapmaya sevk etti. Mesela duble yol hadisesi.

- Hükümet 15 bin kilometre yol yapacağını açıkladı. Bu, ekonomiyi nasıl etkiler peki?
Valla, kaç kilometresinin yapılmasına ödenek var, göreceğiz. Ekonomik programın limitleri var. Üstelik kamu yatırımlarının ekonomiyi canlandıracağı tezi de eski bir tez. Parası gani ve faizleri eksi olan Japonya bunu yapmaya kalkıyor, beceremiyor. Üstelik duble yol terimi de rahatsız edici. Çift yol bu. Eğer bir yere ulaşmada çok ciddi bir sorun varsa amenna, buyurun yapın. Ama 100 kilometrelik yolu yaparken 10 bin amele çalışacak derseniz, siz parası sadece gıda harcamasına gidecek 10 bin tane asgari ücret yaratıyorsunuz demektir. Bu yollarla yaratılacak katma değer, yolun kendisini 20 senede ödemiyor. Üstelik siz bunları yüzde 20-25 reel faizlerle finanse edeceksiniz. Bu yollar hangi parayla yapılacak? Bu para nereden bulunacak?

- Nereden bulunacak?
Bütçede bunu yapacak para yok. Böyle bir kaynak yok. Bu yollar yapılamaz. Sıkı para politikası yürütülüyorsa yolları yapmak mümkün değil.

- Kamu harcamaları artırılarak duble yollar yapılamaz mı?
O zaman, hiç şüphesiz kriz yaşarız. Program bozulursa, ekonomi de feci bozulur. Ama hükümet 10 gündür piyasanın tepkilerini ciddiye alıyor.

- IMF'yle anlaşma hâlâ sağlanamadı. Dördüncü gözden geçirme tamamlanamadı. Oysa IMF seçimlerden önce 1.6 milyar dolar verecekti. Hâlâ görüşmeler sürüyor. IMF ile aramızda sorun mu var?

Hayır. Dördüncü gözden geçirme popülizm endişesiyle ertelendi. Şimdi Türkiye tekrar mektup yazacak. IMF' yle görüşmelerden sonraki açıklamalara bakın, hükümet enflasyonist bir şey yapmayacağına kesin söz verdi.

- TÜSİAD Başkanı Özilhan geçen günkü konuşmasında, 'Irak politikası kararsız, totaliterler desteklenmemeli' diyerek hükümeti uyardı. TÜSİAD savaş konusunda tam ne düşünüyor? Saddam'ın devrilmesinin en önemli hedef olduğunu mu düşünüyorsunuz?

TÜSİAD'ın hiçbir yerde bir diktatörlüğü desteklemek gibi bir tavrı yok. TÜSİAD savaşın olmamasını ister. NATO'daki ve AB'deki müttefikleriyle, BM'yle ortak bir platformun içinde olmayı ister. Türkiye'nin zararının en az olacağı bir formülü arzular.

- Başbakan Gül, piyasaların hükümete avans verdiğini ve bu şansı boşa çıkarmayacaklarını söyledi. Bu avansın süresi ne kadardır? TÜSİAD son uyarılarıyla hükümete verdiği avansı geri mi çekiyor?

Bu avansı hükümet kendi kendine tayin ediyor. Acil eylem planıyla, faiz dışı fazlayla, özelleştirme takvimiyle, AB hedefiyle, hükümet kendini bağladı. Eğer söylediklerini kendi verdiği sürelerde yapmazsa, avansın bir kısmını kendisi kesmiş olur. Ama şu anda hükümet bu taahhütlerinde geri kaldı demek için biraz erken. Hükümet, 'Ekonomik programı IMF'yle müştereken yürüteceğiz' diye taahhüt etti. Hem bugün IMF programıyla ilgili yeni bir yasal düzenleme, yönetmelik gerekirse CHP buna karşı çıkacak mı? Hayır. Bu program zaten CHP'nin ekonomik kurmayı Kemal Derviş'in programının bir devamı. Dolayısıyla bugün çok farklı bir ortamdayız.

- AKP Başkan Yardımcı Dengir Fırat, hiçbir hükümete iki ayını doldurmadan böyle saldırılmadığını, TÜSİAD'ın bir yerlerden talimat aldığını söyledi.

Biz, popülist yaklaşımlarla ilgili bu uyarıları yapmasaydık, görevimizi yapmamış olacaktık. Biz her hükümeti aynı konuda eleştirdik. Türkiye'de yıllardır süren bir ekonomik kriz var. Bu kriz bugün çıkmış değil ki, vatandaşın, iş âleminin ve dış dünyanın bu kadar uzun bekleyecek süresi olsun. Bu krizin 2001 Şubat'ındaki gibi bazen ani vuruşları oldu o kadar. Programdan sapılırsa gene ani vuruş olur. Türkiye ekonomik programını bu krizler bir daha olmasın diye uyguluyor. Vazgeçtiği zaman risklere açıksınız. Biz, yurtiçinde ya da yurtdışında iş yaptığımız kişilerin, piyasaların hissiyatını yapıcı bir şekilde dile getirdik. Türk
ekonomisinin yatırıma ihtiyacı var. Bunu özel sektörün yapacağını Başbakan da söyledi. Bu yatırımları yapacak özel sektörün endişelerini ortaya koymasından daha doğal bir şey yok.

- Dış dünyanın Türkiye ile ilgili hissiyatı nedir şu anda?
Herkes hükümetin aksiyonlarını, programa sadık kalınıp kalınmayacağını bekliyor. Türkiye programa sa-dık kalmak zorunda. Bu da hükümetin
elinde. Tek eksiklik gerekenlerin bir an önce kararlılıkla yapılması.

- Hükümetin politikalarına hangi noktalarda itirazlarınız var?
Popülizm ve kamu harcamalarını ilgilendiren konularda. Bunlarla ilgili olarak IMF'yle bir danışma sürecinin olması lazım. Mesela vergi reformuyla desteklenmemiş bir vergi affı getirildi. Bu aflar ciddi bir haksız rekabet yaratıyor. Üstelik hepsi de 'Bu son' diye yapılıyor. Eğer 'Bu son' diye yapıyorsanız, buna bir daha meydan vermeyecek şartları da getirmelisiniz.

- Hükümetin desteklediğiniz politikaları hangileri?
AB ile baştaki kararlılığını olumlu buluyoruz ve bunun sürmesini istiyoruz. Türkiye şu anda yapacaklarıyla müzakere sürecini kısaltabilir.

- Türkiye temmuza kadar tarımdan asker-sivil ilişkilerine varıncaya kadar AB ile ilgili çok önemli adımlar atmak zorunda. Temmuz ayında Türkiye'nin ulusal programı hazır olmalı. Sizce bu hükümet bütün bu hazırlıkları tamamlayıp, AB sınavını geçebilecek mi?
Türkiye, AB sınavını geçer. 2004 sonunda AB ile müzakerelere başlar.
Olumsuz bir rapor çıkması ihtimali çok düşük. Çünkü müzakereye başlama kararında siyasi koşullar daha ağırlıklı olacak. Bugün, Meclis'te büyük bir çoğunluğa dayanan bir hükümet varken ve AB hedefinin arkasında birleşmiş bir toplum varken, bireysel özgürlüklerle ilgili yönetmelikler geçer ve uygulama yapılır. Çünkü AB perspektifini kaybetmek, Türkiye'ye pahalıya mal olur ve bu göze alınamaz. Ben bu hükümete AB konusunda güveniyorum. Ayrıca siyasi kriterlerde bir kamuoyu desteği de oluştu. Benim orada bir endişem kalmadı. Biz AB ile ilişkide asıl ekonomik kriterlerde zorlanacağız.

- Niye?
Maastrich Kriterleri'ni yerine getirmek Türkiye için daha zor. Eskiden Gümrük Birliği'ne uymak yetiyordu, şimdi yetmiyor. Biz sınai olarak AB'ye entegre olurken, adamlar merkez bankasını, kamu maliyesini birleştirdi, tek paraya geçti. Biz buna o kadar uzağız ki, siyasi kriterlerden çok daha büyük zorluklarla karşılaşacağız. Ekonomik kriterlerde vatandaşın kısa vadeli istekleri var. Herkes 'İki üç senedir çok sıkıntıdayım. Ortadaki pasta küçük ama benim payım büyük olsun' diyor. Türkiye bu zorluğu tam üyelik yolunda müzakere sürecinde çekecek. Bu süreci yedi yıldan önce bitiren yok. Herhalde bizim ki de o kadar sürecek.

- AB'yle aramızda bir de Kıbrıs engeli var. Hükümetin bu konudaki politikası tam anlaşılamıyor. Hiç TÜSİAD'a Kıbrıs politikasıyla ilgili bilgi verdi mi hükümet? Hiç bu konuda görüş alışverişi oldu mu hükümetle aranızda?

Hayır. Türkiye, Kıbrıs'ı çözmemesine rağmen AB'den bir müzakere tarihi alabilir ama müzakere sürecinde çok fazla zorlanırız, üyeliğimiz bile tehlikeye girebilir. Oysa şu anda Kıbrıs sorunun çözülmesi için ortada her zamankinden daha uygun bir zemin var.

- Türkiye'nin geleceğinden ümitli misiniz? Kısa vadede neler yaşayacağız biz?

Kendi işimi ben bugün belki Bulgaristan'da daha ucuza yapabilirim ama biz Türkiye'de yapıyoruz. Bu sadece milliyetçilikten değil. Türkiye'nin önümüzdeki senelerde dünya piyasalarında çok geçerli bir memleket olacağına dair benim inancım tam. Türkiye, 'Burada hiçbir şey adam olmaz, yatırım yapılmaz' denilecek bir ülke değil. Ben bu korkuların hiçbirini taşımıyorum. Türkiye ile ilgili menfi düşünenlerin de AB yolunda başarılanlar sonucunda artık bu görüşlerini değiştirmiş olmaları gerekir.
Radikal

 

Ocak 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Abdurrahman Hancı  
04 Şubat 2003 
günü  Diyalog bölümümüze konuk olacaklar.

Abdurrahman Hancı ile ilgili Forum'da başlayan tartışmaya katılmak için tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz