reklam

11 Mart 2003 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Savaş, Tarihi Korumayacak!

Irak'a yapılacak askeri saldırıda ABD'nin Türkiye'yi sıçrama tahtası olarak kullanmasına yasallık sağlayacak ''tezkere'' nin TBMM'de reddedilmesinden sonra, tanıdık tanımadık pek çok yabancıdan Türk halkına iletilmek üzere çeşitli ''teşekkür'' iletileri aldım. Aynı iletilerin bazı meslektaşlar ile Türk parlamenterlerine de gönderildikleri anlaşılıyor.

Bazı yabancı arkeolog dostlar ise yalnızca masum insanların öldürülecek olmalarına değil, Irak'taki tarihsel, kültürel, dinsel mirasın füze saldırılarına hedef olmalarına da karşı çıkıyorlar.

Irak, Türkiye'den doğan, Basra Körfezi'ne dökülen Fırat ile Dicle nehirlerinin geçtiği eski adı ''Mezopotamya'' olan bir bölge üzerinde kurulu bir devlettir. Yunanca ''mezo (orta, ara)'' ile ''potamya (nehirler)'' sözcüklerinin birleşmesiyle türeyen ''nehirlerin ortası'' ya da ''iki nehir arası'' anlamına gelir.

İnsanlık tarihinin en önemli bölümü bu bereketli topraklarda yaşanmıştır. İnsanoğlu, tarımı burada öğrenmiştir. İnsanoğlu, ticareti burada başlatmıştır. İnsanoğlu, yazıyı burada yaratmıştır. İlk devletlerin bazıları burada kurulmuştur.

Dünyanın en önemli arkeoloji kurumu olan ''Archaeological Insititute of America (Amerika Arkeoloji Enstitüsü-AAE)'' başkanlığını yeni devreden Nancy C. Wilkie , 1991 Körfez Savaşı'nda zarar gören, ünlü Gılgamış Destanı'nın da geçtiği bu topraklarda tarihin nasıl korunacağını sormadan edemiyor. Bayan Wilkie, ünlü yasa koyucu Hammurabi 'nin (İÖ 1792-1750) başkenti Babil'in, dünyanın en eski kentlerinden İncil'in ''kıyas kabul edilmez kent'' dediği Uruk'un, Asur saraylarının bulunduğu görkemli Ninova kentinin füze saldırıları ile karşı karşıya kalacağına dikkati çekiyor.

AAE, 18 Aralık'ta yayımladığı bir bildiri ile ABD'nin yanı sıra ilgili devletlere Irak'taki insanlık tarihinin korunması konusunda 1954 Lahey Sözleşmesi'ne göre hareket edilmesi çağrısını yaptı. Sözleşme ''Silahlı Çatışma Olaylarında Kültürel Varlıkların Korunmasını'' öngörüyor. Ancak, bu sözleşmeyi Washington'ın hâlâ imzalamadığı biliniyor. ABD, bu sözleşmeyi imzalamasının, (SSCB dağılmadan önce) Moskova ile savaş durumunda bu ülkede nükleer silah kullanımını önleyeceği savını öne sürüyordu. Dolayısıyla, ABD'nin bu sözleşmeyi hâlâ imzalamamış olması, Irak'ı bombalarken bu hedefleri dikkate almayacağı anlamına geliyor.

Daha önce AAE başkanlığında bulunan, Türkiye'de çeşitli arkeolojik araştırmalar ile kazılar da yapan Profesör John Malcolm Russel ise kazılarına katıldığı Ninova kentinde 1991 savaşındaki zararlar ile yağmaya dikkati çekiyor.

Paul Getty Müzesi'nin yöneticisiyken, yapılan yolsuzlukları protesto için görevinden istifa eden, ABD Başkanı'na uyuşturucu maddeler ile mücadele konusunda danışmanlık yapan, ''Elmalı Definesi'' nin ABD'de izini sürerken katkıda bulunan, şimdi antik Selevkid sikkeleri hakkında birkaç ciltlik kitap yazmakta olan arkadaşım Artur Houghton ise ABD Savunma Bakanlığı'nda Irak'ın tarihinin korunması amacıyla bir dizi girişime öncülük ediyor.

New York Metropolitan Sanat Müzesi Baş Hukuk Danışmanı iken ''Karun Hazinesi'' davasında Türkiye'nin karşısına çıkan Ashton Hawkins ise yeni kurduğu ''Kültürel Siyasa İçin Amerika Kurulu'' adlı kurumda, savaş sonrasında Irak'ta doğacak zararların giderilmesi, onarımların planlanması amacıyla Iraklı yetkililerle işbirliğinin hazırlıklarını yapıyor.

Ne kadar ince ayarlı olurlarsa olsunlar, her türlü nokta hedefe göre yönlendirilmiş olurlarsa olsunlar, başta ünlü Bağdat Müzesi olmak üzere Irak'taki tarihsel yerlerin, füzelere karşı kolay kolay korunamayacakları vurgulanıyor.

Türkiye'de bu konuya ilk kez Cumhuriyet'te 5 Ocak'ta Prof. Dr. Mehmet Özdoğan , ''Savaş, yalnız doğa ile canlıları yok etmekle kalmayacak, günümüz sisteminin temel taşlarının atıldığı Irak sınırları içindeki uygarlık tarihi izlerini de silecek'' sözleri ile dikkati çekti. Arkadaşımız Oktay Ekinci de yine Cumhuriyet'te 20 Şubat'ta ''Uygarlığın Beşiğine Bomba'' başlığı altında dile getirdi. Buna karşılık basınımızda bu konuda tek bir yazıya rastlanmadı.

Mardin, Urfa, Diyarbakır, Gaziantep'den gelen haberlerde hazırlık yapan ABD askerleri ile cephanelerinin bazı höyüklerin çevrelerinde konuşlandıkları bildiriliyor. Yukarı Fırat-Dicle'nin başladığı bu tarihsel topraklarda askeri yığınak konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin özen göstereceğine, ABD'nin gelişigüzel davranışlarına izin vermeyeceğine, Kültür Bakanlığı ile işbirliği yapacağına inanmak istiyoruz.

Füzeden de tehlikeli dedektörler
Birkaç kez bu köşede, Türkiye'de arkeolojik buluşlara ya da müzelerimizdeki ilginç sergilere basınımızın en ufak bir ilgi göstermediğini yazmıştık. Aradan haftalar geçtikten, hatta sergiler kapandıktan sonra, bir bakıyorsunuz gazetelerimizde art arda bayat haberler çıkıyor. Haberlerin kaynağı olarak ''Dış Haberler Servisi'' gösteriliyor. O zaman, o haberin Avrupa ya da ABD'de bir gazete ya da dergide yayımlandığı, ''içinde Türkiye geçtiği'' için yayımlandığını anlıyoruz. Medyamızın yerli arkeolojik haberlere ilgisizliğini doğrusu anlamak çok güç. Türkiye'deki bir arkeolojik olayın Türk medyasında haber olması için illa da o olayın yurtdışında bir gazetede yayımlanması mı gerekiyor?

Geçenlerde Milliyet ile Hürriyet'te bir gün ara ile Efes gladyatörleri ile ilgili bir habere yer verilmişti. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü, Selçuk Müzesi'nde gladyatörler ile ilgili çok güzel bir sergi, hatta antik tiyatroda gladyatör gösterileri düzenlemişti. Yaklaşık bir yıldır açık olan sergi neredeyse kapanacaktı, ama bu iki gazetemiz olaya yeni ilgi duymuştu. Ayrıca haberde sap ile saman karıştırılarak önemli temel yanlışlıklar da yapılmıştı.

Türkiye'deki tarihsel, kültürel, dinsel miras üzerinde, ABD füzelerinin Irak'ta yapacağı tahribattan daha çoğunu, defineciler yapmaktadır. Bu alandaki anarşinin, terörün ''Kalaşnikof'' ları ise ''metal dedektör'' lerdir. Milliyet gazetesinde ''Bizim Indiana Jones'' haberini okurken tüylerim diken diken oldu. Define arayacaklara ipuçları verilen haberde metal dedektörler de övülüyordu! Bu yasadışılığı, suça teşviki, aydınların gazetesi olduğu söylenen Milliyet gibi bir gazete yapmıştı.

Yine Milliyet gazetesinin Londra çıkışlı haberinde ''Truva, deniz kenarında'' başlıklı bir haber yer aldı. Bir yabancı bilim adamının Truva'nın (Truva değil Troia) kalıntıları konusunda 70 m. derinlikten alınan tortu örneklerinden söz ederek bu sonuca ulaştığı bildiriliyordu. Oysa, bu konuyu Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fizik Coğrafya Ana Bilim Dalı profesörlerinden İlhan Kayan çeyrek yüzyıldır incelemekteydi. Toprağından tortuları alıp ulaştığı sonuçları her yıl Türkiye içinde, dışında bildiriler ile sunan tek yetkili kişiydi. Bu sunuşlara basınımız ilgi duymazken, günün birinde bir yabancı bilim adamının Kayan'a dipnotu ile yaptığı bir gönderme ''Troia Atı'' fotoğrafı ile birlikte Milliyet'te haber olmuştu. Üstelik haberin içeriği de tümden yanlıştı.

Bugün ne yazık Cumhuriyet ile Radikal gazeteleri dışında arkeolojiye önem veren bir başka gazete yok. Bugün İngiltere'de hemen hemen her büyük gazetede bir arkeoloji muhabiri varken, Yunanistan'dan fazla Yunan, İtalya'dan fazla Roma antik kentinin, (yaklaşık 3 bin antik kent) ile Troia gibi 20 binden fazla höyüğün bulunduğu Türkiye'de gazetelerimizin arkeoloji muhabirleri yok. Olacak iş değil! Ondan sonra da basınımız yabancı yayınlardan Türk halkına Türkiye'yi üstelik yanlışlarla, tanıtıyorlar.

Buna karşılık Aydın Doğan Vakfı bu yılki özel ödülü için ''arkeoloji'' dalını seçerek bu bilim dalına alışılmışın dışında olağanüstü bir katkıda bulundu. ''Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana Türkiye arkeolojisini'' ödüllendirdi. Seçiciler Kurulu 30 milyar liralık ödülü 90 yaşındaki bilim adamı Ord. Prof. Dr. Sedat Alp ile Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu arasında paylaştırdı. Ayrıca, ''Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü'' ile ''Vehbi Koç Vakfı Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü'' nün de ''Hizmet Ödülü'' ile takdir edilmesi kararlaştırıldı. Kutlanması gereken olağanüstü güzel bir yaklaşım...
Özgen Acar - Cumhuriyet

 

Mart 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30

31

diğer aylar için tıklayın

Platform

"Mimarlık Toplum Diyaloğu ve Örgütler" tartışılıyor.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 03 Nisan'da İTÜ Mimarlık Fakültesi 109 No'lu Salon' da davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Uğur Tanyeli
Konuşmacılar:
Emre Arolat, Nilüfer Çınarlı, Korhan GümüşHaydar Karabey, Aslı Özbay

Lamp 83' ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz