reklam

15 Mart 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Bilime ışık verenler

Van'da Ayanis Kalesi kazılarını sürdüren Çilingiroğlu, aynı zamanda Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı.

Aydın Doğan Vakfı Arkeoloji Ödülü'nü bu yıl, 31 aday arasından ilk Türk Hititoloğu olan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp ile Urartuların karanlıkta kalan birçok yönünü aydınlatan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu paylaştı. Arkeoloji bilimine katkıda bulunan Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü ile Vehbi Koç Vakfı Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü de 'hizmet ödülü'yle takdir edildi. İşte arkeolojinin yüzakları olan iki bilim adamı ve iki kurumun hikâyesi.

Urartulara adanan 35 yıl
Vefa Lisesi'ndeyken Trabzon Küçük Ayasofya Camii'ndeki restorasyon çalışmasını izlemek, tüm yaşamını değiştirir Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu'nun. Ve 1964'de İstanbul Üniversitesi Prehistorya ve Klasik Arkeoloji Bölümü'ne girer.
1966 yılında Van Çavuştepe'de ilk kazısına katılır Çilingiroğlu. Kazı yaptıkları yer bir Urartu kalesidir. Çilingiroğlu'nun bundan sonraki bilim yaşamının çoğu da Urartu sanatıyla ilgilidir. Van'daki çalışmaları 35 yıldır sürüyor.

Dileği gerçek oldu
1984'te Van'daki Dilkaya kazılarının başında olan Çilingiroğlu, 1989'da Urartu kalesi olan Ayanis'te kazılara başlar. Bu kaleyi neden seçtiğini şöyle anlatır:
"1969'da Çavuştepe ekibi olarak Ayanis Kalesi'ni ziyaret ettik. Kaleden Van Müzesi'ne gelen eserler muhteşemdi. O gün, 'Tanrı bir gün bana burada kazı yapmayı sağlasın' diye diledim. Kabul oldu."

Ayanis Kalesi, bilimsel çalışmalarında önemli bir yere sahip Çilingiroğlu'nun. Kazılar, Urartulara ait en önemli bilgi ve eserleri veriyor. Bulunan yüzlerce madeni eser, Urartu sanatını anlaşılır kılmış.

Uzun ve zahmetli yol
Çilingiroğlu, madeni eserlerin onarımı için de çok çaba sarf eder. Hatta BM garantisi altında, eserlerin onarımı için Fransız hükümetinin desteğiyle Fransız elektrik şirketi EFD ile anlaşır. Eserler Paris'te dünyanın sayılı laboratuvarlarından birinde onarılarak korunmaya alınacaktır. Bunun için Kültür Bakanı'nın onayı gerekir. Ancak izin, bugüne kadar çıkmaz.

Restorasyonun uzun ve zahmetli olduğunu, Çilingiroğlu şöyle anlatıyor:
"Ayanis kazılarında bulduğumuz aslan bezemeli yazıtlı kalkan milyonlarca dolar değerinde. Eserlerin restore edilmesi lazım. Dünyaca ünlü restoratör Ingrid Reindall, geçen yıl kazımıza 15 gün katıldı. Bu sürede bir kalkanın ancak yarısını restore edebildi."

Bulunan 30'dan fazla tunç kalkanın üzerinin kalayla kaplı olması, Urartu maden işçiliğinin tekniğinin ne boyutta olduğunun göstergesi. Ayrıca kalenin depo odalarında bulunan 2.5 metre yüksekliğindeki seramik küpler ve içlerindeki yiyecekler, 2 bin 500 kişilik bir kasabayı doyuracak nitelikte. Çilingiroğlu, Ayanis Kalesi'nde bir de tapınak bulur. Tapınağın ön cephesinde 16 metrelik yazıt vardır. Bu, Urartu sanatının üçüncü en uzun yazıtıdır ve hiç eksiği yok.
Ege Üniversitesi'nde Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi Ana Bilim dallarını kuran Çilingiroğlu İzmir'de de kazı yapıyor. 57 yaşındaki Çilingiroğlu'nun 16 kitabı, yayımlanmış 67 makalesi var.

300 bin yıllık suskunluğu bozdu
"Ben, Sedat Alp, ilk Türk Hititoloğu. Türk Tarih Kurumu'nun son başkanı. Devrimleri, İstiklal Harbi'nden sonraki yılları yaşayan bir kuşağın çocuğuyum. Hititolojiyi para getirmeyecek bir branş olduğunu bilerek seçtim. Çünkü bize bir ideal aşılanmıştı. O ideal, bizi sürekli ayakta tutuyor...." Ord. Prof. Dr. Sedat Alp, kendini böyle tanımlıyor.

'Türk Hititolojisi'nin babası' olan Alp, konusunda dünyanın sayılı isimleri arasında. Alp aynı zamanda, Hititlerin, Asur ticaret kolonileri çağında Anadolu'da varlığını kanıtlayan ilk bilim adamı. Hiyeroglif yazılı mühürlerin çözümünde uzun yıllar çalışarak, Hititlere ait şahıs adlarının doğru okunmasını sağlayan da o. Hiyeroglifin geçmişinin, genellikle kabul edilenden 200 yıl öncesine tarihlenmesi de Alp'in çalışmaları sonucu olmuş. Alp, 1940'lara kadar tümüyle Alman bilim adamlarının denetimindeki bu alanda Türkiye'nin adını ilk duyuran kişi.

Atatürk'ten gelen mektup
Alp'in Hititoloji'yle tanışması da rastlantı. Alp, 1932'de yurtdışına tarih öğrenimi görmek için gönderilen burslu öğrenciler arasında yer alır. Önce Schulpforta Gymnasium'da dil eğitimi alır. Alp, bu okulda günde 200 kelime ezberleyerek Almanca öğrenir. Okuldayken, dönemin Maarif Vekili Reşit Galip Bey'den Atatürk'ün isteği üzerine yazıldığını tahmin ettiği bir mektup alır. Mektupta, özellikle eski Anadolu uygarlıklarıyla ilgili konulara yönelmesi tavsiye edilir. Alp, 1933'te Berlin Üniversitesi Eskiçağ Tarihi ve Arkeoloji dallarında öğrenime başlar. Üniversitede Hititler ve Akadlarla ilgili bir konferans, onu bu uygarlıkla ilgilenmeye iter. Alp, o dönemi şöyle anlatır:
"Konferansta ilk defa 'Hititoloji' diye bir bilim dalını duydum. Hemen, Leipzig Üniversitesi'nde Hititoloji Profesörü Johannes Friedrich'in öğrencisi oldum. Hititoloji eğitimi alan her öğrencinin 'Assiriyoloji'den de dersler alması gerekirdi. Böylece Benno Landsberger'le tanıştım."

Sıkıntıdan saçkıran oldu
Prof. Alp, daha sonra Berlin Üniversitesi'nde, ünlü Hititologlar Hans Ehelolf ve Emil Forrer, Assiriyolog Bruno Meissener ve Sümerolog Adam Falkenstein'in öğrencisi olur. Arapça, Latince ve eski Yunanca öğrenir. Alp tüm bu ağırlığın altında duyduğu sıkıntıdan, saçkıran olur.

1940'ta, Boğazköy tabletlerinden yüzlerce metin tarayıp hazırladığı 'Hitit Bayram Törenlerinde Görevli Memurların Fonksiyonları' adlı doktorasını Leipzig'de yayımlar. Doktora bilim dünyasında çok ilgi uyandırır. Tanınmış Hititolog Albrecht Goetze, Alp'in tezini etraflıca tanıtır. Alp, kariyerinde kendisini teşvik eden Goetze'yle bir ara fikir çatışmasına girer.
Prof. Alp, Almanca ve Türkçe yayımlanmış sekiz kitap, yüzlerce makale, birçok uluslararası ödül ve madalyaya sahip.

8 profesörün verdiği emek
Tarihsel ve kültürel alanda tartışma platformu oluşturmak, bilimsel çözümler geliştirmek, kamuoyunu bilgilendirmek, arkeologlar arasında bilgi ve haber akışını sağlamak, bilimsel yayın yapmak, arkeolojik araştırma projelerini desteklemek amacıyla 1991 yılında bir araya gelen sekiz profesör, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü'nü kurdu.

Enstitünün bugün mesleğinde başarılı arkeolog, paleoantropolog, prehistoryacı, Hititolog, Sümerolog, klasik filolog ve eskiçağ tarihçilerinden oluşan 14 şeref, 62 asıl ve 16 muhabir üyesi bulunuyor. Enstitü, Tarlabaşı Bulvarı Ekrem Tur Sokak'ta restore edilen dört katlı eski bir binada hizmet veriyor.
Enstitü evinde arkeoloji, eskiçağ tarihi, filoloji, nümismatik ve felsefe gibi konularda yerli ve yabancı dilde bilimsel ve süreli yayınları bulunduran bir kütüphanesi de var. Kütüphane tüm araştırmacıların hizmetinde. Enstitü, 1993 yılından bu yana kamuoyuna açık uzmanların konuşmacı olduğu konferanslar düzenliyor. Enstitü, yılda iki kez
'Haberler' adlı bir bülten de yayımlıyor.

Tarihi yaşatan enstitü
Vehbi Koç Vakfı Suna İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü'- nün öyküsü, Antalya Kaleiçi'nde kentsel sit alanı içinde ki 18. yüzyıla ait bir Ortodoks kilisesiyle, bitişiğindeki 19. yüzyıla ait evin Suna ve İnan Kıraç tarafından 1993-1995 yıllarında onarılmasıyla başladı. Enstitü, 18 Mayıs 1996'da kapısını kültür ve sanatın hizmetine açtı.

Arkeologlara destek
Enstitü, öncelikle bir arkeoloji laboratuvarı görünümündeki Antalya ve çevresinin tarihi, arkeolojik ve kültürel değerlerinin araştırılması, belgelenmesi, korunması, onarılması hedeflerine yöneldi. Enstitü ayrıca, tüm Akdeniz dünyasıyla olan ilişkilerin yorumlanmasına yönelik çalışmalara ev sahipliği yapmak, Türk arkeolojisi ve arkeologlarına, onların araştırma projelerine destek olmak, kültürel ve sanatsal etkinlikleriyle halkın giderek bilinçlenmesini amaçlıyor.

Kurucularının, komşu sivil mimarlık örneklerini de satın alıp onarmasıyla enstitü, bugün dört yapıdan oluşan büyük bir komplekse ulaştı. Binalardan biri, 8 bin 500 kitaptan oluşan bir kütüphaneye dönüştü. Kütüphanede, yöreyle ilgili nadir kitapların yanı sıra, dia, fotoğraf, belge, harita ve arkeolojik belgesellerden oluşan koleksiyonlar araştırmacılara sunuluyor.

Kuruluşundan beri 'Adalya' adlı bilimsel süreli bir yayın da çıkaran enstitü, genç araştırmacıları özendirmek için her yıl 16 yüksek lisans ve doktora projesine destek veriyor. Ayrıca, yöredeki arkeolojik kazı ve araştırmalar destekleniyor. Uluslararası ve ulusal konferanslar, paneller, söyleşiler, eğitim seminerleri düzenleniyor. Enstitünün gelenekselleşen bir başka etkinliği de, 'Kubaba Arkeloji Filmleri Festivali'.

Enstitüyü farklı kılan bölümü de, bünyesindeki Kaleiçi Müzesi. Restore edilerek sergi salonuna dönüştürülen Ortodoks kilisesinde, Suna - İnan Kıraç'a ait zengin Çanakkale Seramikleri Koleksiyonu da sergileniyor.
Radikal

 

Mart 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30

31

diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak, 
Coop-Himmelb(l)au ortaklığından Wolf D.Prix 
18 Mart'ta Saat: 19:00'da Harbiye Askeri Müze Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz