Mimari doku, insan psikolojisini
etkiliyor
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Vacit İmamoğlu, “kerpiçle yapılıp kerpiçle sıvanan oda, cam ve çelik ağırlıklı
odaya göre sessiz, sakin, ses yutucu, sıcak ve okşanası bir ifade taşır”
dedi.
Mekanların, bedeni kuşatan, rahat ya da rahatsız, mutlu ya da mutsuz
olmaya katkıda bulunan ortamlar olduğu belirtildi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Vacit İmamoğlu, Mimarlar Odası Kayseri Şubesi’nin
“TOL” adlı dergisinde yayınlanan makalesinde, her mekanın, ölçeği,
boyutları, yük taşıma düzeni, ışığı, akustiği, eşyaları, yüzeylerindeki
malzemelerin renk ve dokusuyla karmaşık bir bütün olduğunu kaydetti.
İç mekanları oluşturan malzemelerin görsel, işitsel, ısısal ve
benzeri özellikleriyle insanları etkilediğine işaret eden İmamoğlu, şunları
anlattı: “Kerpiç, taş, tuğla, ahşap gibi doğadan fazla işlem
gerektirmeden elde edilen malzemelerle oluşturulan iç mekanlar, çok uzun süreler
insanları barındırmış, yaşamlarına ve davranışlarına yön vermiştir.
Son birkaç yüzyılda çelik, cam, seramik, alçı, plastik gibi malzemelerin
yaygınlaşması, yeni tasarımların, yeni görüşlerin ortaya çıkmasına
yardımcı olmuş, iç mekanların zenginleşmesine katkıda bulunmuştur. Taşlardan
oluşmuş bir odanın bize yaşattığı, ahşap odanınkinden farklıdır. İlki
fiziki ve psikolojik olarak soğuk, sert, tek renkli ve monolitik, ikincisi sıcak,
yumuşak renkli ve parçalıdır. Aynı şekilde kerpiçle yapılıp kerpiçle sıvanan
bir odanın havası da cam ve çelik ağırlıklı bir mekanınkinden farklı
algılanacaktır. Kerpiç oda, sessiz, sakin, ses yutucu, sıcak, okşanası bir
ifade taşırken, diğeri ses yansıtıcı, sert çizgili, mekanik, şeffaf, soğuk
ve yüzeylerine temas edilmekten kaçınılan bir mekandır.”
Mekanların boyutları
Mekanlardaki boyutlandırmaların zaman ve coğrafik konuma göre farklılık gösterebileceğini
ifade eden Prof. Dr. İmamoğlu, şöyle dedi: “Dar ve sıkışık mekanlar
insanın bunalmasına, kendisini baskı altında hissetmesine neden olmaktadır.
‘Tabutluk’ sözcüğü ölümle mekan arasındaki ilişkiyi güzel bir biçimde
açıklar. Bu tür mekanlarda kalmaktan korkanların rahatsızlığı her geçen
gün daha da önemsenmekte, asansör ve benzeri küçük kabinler bu kaygılar göz
önünde tutularak tasarlanmaktadır. Pencereler de iç mekana kişilik veren önemli
elemanlardır. Pencereden doğanın ve ufuk çizgisinin görünmesi mekanı
olumlu yönde algılamamıza neden olabilir. Aynı özelliğe sahip iki mekandan
manzarası olan veya yeşilliğe bakanı daha çok beğenilmektedir. “
Eşya yoğunluğu ve düzeni
İmamoğlu, mekanlardaki eşya yoğunluğunun düşünce ve davranışları
etkilediğini belirterek, şunları kaydetti: “Az sayıda eşya ve
aksesuvarlar döşenen mekanlar, ferah olarak algılanmakta, eşya yoğunluğunun
artırılması ferahlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Odanın insanlara
fazla görünen eşyaları, sıkışıklık ve kısıtlılık duygularını artırmakta,
çekiciliğini ve estetik değerlerini azaltmaktadır. Odalarda görülen küçük
düzensizlikler, mekanı sıkışık göstermekte, düzenin daha da bozulması,
odayı itici ve kötü planlanmış olarak algılamamıza neden olmaktadır.
Bunlara ek olarak algılanan eşya sayısının aza indirilmesi, mekanın düzenlenmesindeki
dil birliği, farklı renk ve nitelikteki tasarım elamanlarının fazla olmaması,
mekanların sadeliğini ve ferahlığını artırabilir. Duvardan duvara düz
halı, deseni ön plana çıkmayan eşya ve perdeler de mekana olumlu katkılarda
bulunabilir.”
NTVMSNBC
|