reklam

26 Mart 2003 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Irak'ta insanlar kadar tarih de tehlikede

Arkeoloji enstitüleri ve onlarca arkeolog, savaşın bir başka yüzünü gündeme getirerek, Irak'taki binlerce arkeolojik alanın koruma altına alınması için İngiltere, ABD ve BM nezdinde girişimlerde bulunuyor. Amerikan ve İngiliz hükümetlerine ve BM'ye mektuplar gönderen arkeologlar, Irak'taki kültür mirasının insanlığın ortak mirası olduğunu belirtiyorlar.

Amerikalı Irak uzmanı bir arkeolog, Amerikan ve İngiliz birliklerinin bombardımanında arkeolojik alanların tehdit altında olduğu uyarısında bulundu.

Mektuplara imza koyanlar, Irak'a savaş açanlara arkeolojik alanların korunması için gereken önlemleri alma ve savaş durumunda kültürel varlığın korunmasına ilişkin 1954 Lahey Konvansiyonu'na saygıduyma çağrısında bulundu, Irak Ulusal Miras Bakanlığı'na da yardım vaat etti.

Savaş sonrasında da yağmalama tehdidine karşı bu alanların korunması talebinde bulunan arkeologlar, bunun örneğinin 1991'deki savaştan önce görüldüğünü de belirtti.

Savaşta insan kaybının elbette çok daha önemli olduğunu vurgulayanarkeolog McGuire Gibson, ''Ancak tehdit altında olan dünya kültür mirasının önemli bir parçasıdır. Irak demek, Mezopotamya demek, yani Fırat ve Dicle nehirleri arasında MÖ 4. binyılda gelişen bir medeniyet'' dedi ve Irak'taki arkeolojik alanların sayısını bilmenin neredeyse imkansız olduğunu söyledi.

Irak'ta bilinen 10 bin arkeolojik alan bulunuyor. Ancak çok sayıdakazı çalışması yapılmamış alanın bulunduğunu sanılıyor. Tahmini rakamlara göre, etrafında küçük köyler bulunan 25 bin arkeolojik alan gün ışığına çıkarılmayı bekliyor.

Arkeologlar, Irak'taki alanların sadece yüzde 25'inde arkeolojik çalışmaların yapıldığını söylüyor. Mektuba imza koyanlar arasında ABD Arkeoloji Enstitüsü, Amerikan-Kanada Arkeoloji Enstitüsü, Belçika'nın Irak'a gönderdiği arkeoloji ekibi, Irak'taki İngiliz Arkeoloji Okulu, Tokyo Kokushikan Üniversite'si bulunuyor.

Fransa Kültür Bakanı Unesco'ya başvurdu
Bu arada, Fransa Kültür Bakanı Jean-Jacques Aillagon, savaş boyunca Irak'taki kültürel mirasın akıbeti hakkında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) başvurdu.

Aillagon, UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura'ya gönderdiği mektupta, Irak'taki savaşın halk üzerine korkunç etkileri olduğunu, ancak aynı zamanda Irak'ın kültürel mirasının akıbetiyle de ilgilenilmesi gerektiğini belirtti.

Tarih masum insanlar kadar savunmasız
Aylardır "çıktı- çıkacak" denilen Irak Savaşı ne yazık ki başladı.Her gün Irak'ın üzerine tonlarca bomba yağıyor. Savaşın sonunda binlerce insan ölecek, ya da sakat, evsiz, aç kalacak. Kısacası insanlık tarihi bir kez daha savaşın acımasızlığı ile yüzyüze gelecek.

Ama savaşın 'yerle bir edecekleri' bu kadarla sınırlı değil. Irak, tarihin ilk çağlarından beri bir çok uygarlığa evsahipliği yapmış bir merkez. Babilliler'den, Asurlular'a, Osmanlılar'a kadar tarihe damgasını vurmuş pek çok uygarlığın izlerini taşıyor. Ve ülke topraklarına düşen her bombanın, atılacak her kurşunun bir daha yerine konulması mümkün olmayan bu eserleri yoketme ihtimali de var.

Dünyanın en eski medeniyetlerinin doğduğu Aşağı Mezopotomya'da kurulan Irak'ın bağımsızlık serüveni çok da eski değil aslında. Yıllarca Babil ve Asur uygarlıkları ile Osmanlılar hüküm sürdü bu topraklarda. Daha sonra İngiliz mandasına girdi Irak. 1932'de bağımsızlığına kavuştu, 26 yıl sonra da cumhuriyet ilan edildi.

Bir dönem İslam sanatının merkezi: Samarra
Irak özellikle İslam sanatı açısından oldukça zengin bir tarihi birikime sahip. Bu merkezlerden biri de Bağdat'ın kuzeyinde yeralan Samarra kenti ve Samarra Camii olarak da bilinen Cuma Camii. Kent, 836'da Abbasi Haliefesi Mutasım'ın Türk generali Eşnas tarafından, halifeye ve ücretli Türk ordusuna yeni bir yerleşim sağlamak amacıyla kuruldu.

Söylenenlere göre, kentin yöneticileri Samarra'nın kültürel zenginliğini ve doğal güzelliklerini yansıtmak için madeni paraların üzerine Surre Men Rea (Gören hayran kalır) ibaresini koyuyorlardı. Tarih boyunca 8 Abbasi halifesinin hüküm sürdüğü Samarra, Müslümanlar'ın kurduğu en büyük şehir olarak da tarihe geçti. Kentteki en önemli yapı da Babil kulesini andıran minaresiyle Cuma Camii ya da daha çok bilinen adıyla Samarra Camii.

Sanat tarihçisi Gönül Öney, savaşta bu kentin zarar görmesinin büyük bir kayıp olacağını söylüyor. Samarra'nın önemini şöyle anlatıyor Öney: "Burası, İslam sanatı tarihi için bence en önemli merkezlerden biri. Samarra, özellikle 9'uncu yüzyılda İslam tarihinde fevkalade önemli bir merkez. Abbasiler'in Bağdat'tan sonra merkez yaptığı bir kent ve halifeliğin merkezini daha sonra buraya taşıdılar. Halifenin sarayı oraya nakledildi."

Öney'e göre Samarra'nın Türkler açısından da önemi büyük. Bunun nedeni ise Samara'nın Türk kökenli askerler için kurulmuş bir kent olması. "Türk kökenli askerler için kurulan önce bir karargah kent oluyor önce. Sonra esas merkez haline geliyor. Orta Asya'dan getirilen Türkler'le oluşturulan ordu ve ustalar, kentte, sarayların inşa edilmesinde, bütün kent yaşamında önemli bir rol oynuyor. İslam sanatında, hem merkezin Şam'dan Bağdat'a ondan sonra da Samarra'ya kaymasıyla büyük bir yönlendirme sözkonusu oluyor. Orta Asya kökenli yeni bir sanat akımı moda ouyor İslam sanatında."

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Altan Çilingiroğlu da Irak'taki arkeolojik kalıntıların savunmasızlığına dikkat çekiyor. "Bu ülkedeki en önemli arkeolojik değerlerden biri Miniveh kenti. Burada Asur Krallığı dönemiden kalma son derece değerli eserler var. Zaten bu bölgedeki kazılardan çıkarılan eserler Londra'daki British Museum, Paris'teki Louvre Müzesi başta olmak üzere Avrupa'nın belli başlı müzelerinde sergileniyor. "

Çilingiroğlu, Mezopotamya'da Fırat ve Dicle'nin iki yanında da yüzlerce arkeolojik kent olduğunu söylüyor. " Bunlar da höyüklerdir. Çölün ortasında, Suriye veya Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu bölgesine yakın yerlerde ortaya çıkmış arkeolojik ve tarihi değeri yüksek yerler buralar. Bir bombalama sözkonusu olduğunda siz kimseye "şurada bir höyük var, üzerine bomba atmayın" diyemezsiniz. Kara harekatı olunca da "höyüğün sağından, solundan dolaşayım ona zarar vermemeyim" diye kimse düşünmez. Höyük adı verilen bu yerleşim merkezleri, ovaların üstündeki tepecikler olduğu için bunlar da askeri hareketta stratejik öneme sahip olabilir. Arkasına gizlenirsiniz, radarınızı üstüne koyarsınız bu tür bir savaş sırasında korunması ümkün değil. Hiç bir askeri güç bunu sağlayamaz."

Çilingiroğlu, savaşlar sırasında tarihi kalıntıların da en az masum insanlar kadar savunmasız olduğuna dikkat çekiyor "Yakın geçmişte, 1991 Körfez Savaşı'nı , SSCB'nin yıkılışını hatırlarsanız.. Bu olaylar sırasında yüzlerce müze zarar gördü, hasara uğradı. Buralarda bulunan eserler yağmalandı ve dünya piyasalarında satışa sunuldu. Aynı durum Bağdat'taki müze için de geçerli olabilir. "
Hürriyet

 

Mart 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30

31

diğer aylar için tıklayın

Platform

"Mimarlık Toplum Diyaloğu ve Örgütler" tartışılıyor.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 03 Nisan'da İTÜ Mimarlık Fakültesi 109 No'lu Salon' da davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Uğur Tanyeli
Konuşmacılar:
Emre Arolat, Nilüfer Çınarlı, Korhan GümüşHaydar Karabey, Aslı Özbay

Lamp 83' ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz