Yeşil alanlarımız kırmızı
alarm veriyor
Mevcut yasaların ormanlık alanları korumaşa ve geliştirmeye yetmediği açık.
Milletvekilleri arasından, ormanları en az masrafla en çok geliştirebileceğini
belirten, Orman Bakanı olarak görevlendirilmeli. Yok ise bu görevi dışardan
bir uzmana vermeliyiz.
Danıştay bir kez daha, Sarıyer'de 160 hektarlık ormanlık arazinin Koç
Üniversitesi'ne tahsisinin, anayasa ve yasalara aykırı olduğuna karar verdi.
Bu üniversitenin, bu yerde temelini Cumhurbaşkanı, merasimle ve büyük
dileklerle atmıştı. İnşaat bitti, öğrenciler yerleşti, geçen zaman içinde
Türkiye'deki üniversitelerin en iyileri arasına girdi, mezunlar verdi. Şimdi
ne olacak? Kanuna uymayan tahsis iptal edildi: Üniversite binalarını yıkıp
yerine ağaçlar mı dikeceğiz? Danıştay'ın bu kararı uygulanırsa,
toplumun zarar göreceği açıkça görülüyor.
Danıştay, hükümetin hazırladığı yasa ve tüzük tasarılarını
inceleyerek görüşlerini bildiren ve idareye karşı açılan davalara bakan yüksek
bir yargılama organı olarak, Cumhuriyet döneminde vatandaşların ve devlette
çalışanların güvencesi olmuştur. Bu davada Danıştay'ın kendi düşünce
ve görüşlerini dikkate almadan karar verdiği anlaşılıyor. Yetkileri daha
geniş olsaydı, karar topluma yararlı olarak çıkabilirdi. Örneğin kesilen
ağaçların on misli, hatta çok daha fazla bir alana, yeni ağaç dikme ve onu
yaşatma cezası verilerek sonuçlandırılabilirdi.
Yasalar yetersiz
Yüzyıllar boyu örfi hukukla yönetildiğimiz için yeni kanun koyma alışkanlığımız
yok. İmparatorluk ve Cumhuriyet döneminde sekiz yüz yıla yaklaşan süre içinde
bir kez evrensel yasalar çıkarmıştık. Yasa çıkaran padişahımızı bütün
dünya Kanuni adı ile anmaya başladı.Kanuni'den sonra geçen üç asır
boyunca belirli ve kalıcı bir kanun çıkarmadık. Çünkü İslam hukuku,
padişahların kanun yapma yetkisini sınırlıyordu.
Özel hukuk alanında padişahların kanun koyması söz konusu değildi.
Tanzimat Dönemi'nde alacaklı devletler, o zamana kadar bulunmayan, Ceza
Kanunu, Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu, Noterlik Kanunu ve diğerlerinin çıkarılmasını,
şart koşmuşlardı. İkinci değişim cumhuriyetin ilk yıllarında yaşandı.
1926'da başlayan hukuk reformunda bu kez alan genişletilerek kıta Avrupası'nın
diğer ülkelerinden bazı yasalar alınarak bize uyarlanmıştı.
İnsanların yaptığı kanunlar uzun ömürlü olmuyor. Toplumsal yaşam çok
hızlı değişiyor. Zaman içinde kanunlarımızı güncelleştirmez isek onlar
yararsız, geçersiz, hatta zararlı hale gelebilirler. Mevcut yasalarımız
ormanlarımızı korumaya ve geliştirmeye yetmiyor. Orman kanunlarımızın
himayesine aldığı orman köylüsü, ülkemizin en fakir kesimini oluşturuyor.
Ülkemizin yüzölçümünün yüzde 26'sı orman alanı sayılıyor. Bu alan ülkenin
dörtte birinden fazla, 20 milyon hektar. Bunun yarısı bozuk, yarısı iyi vasıflı
orman. Dahası, korumak ve geliştirmek üzere ormanları teslim alan kuruluş,
ormanları geliştirmediği gibi, her yıl büyük zararlarla karşımıza çıkıyor.
Oysaki ona teslim edilen ormanlar bizim üzerine titrediğimiz milli
servetimiz.
Orman idaresi 50 yıl içinde ormanların üçte ikisini kaybetti. Ormanlar kırmızı
alarm veriyor. Türkiye hızlı bir çölleşmeye doğru gidiyor. Ormanlarımızı
işleten Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü'nün vergi mükelleflerine
getirdiği yük yılda 224 milyon dolar. 10 milyon dekar ormanı işleterek elde
edilen gelir, on milyon doları bulmuyor.
Bakanlar Kurulu sorunu çözebilir
Bu bakanlıkta ne olup bittiğine bir göz atarsak, zararın nedenini görebiliriz.
Orman Genel Müdürlüğü'nün 27 Bölge Müdürlüğü, her bölgede iki müdür
yardımcısı, 8 şube müdürü ile şeflikler vardı. 12 Eylül bunun israf
olduğunu gördü. Orman Bakanlığı'nı kaldırdı. Orman Genel Müdürlüğü,
Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı adında toplandı. 1987'den sonra oy
avcılığı için eski teşkilat yeniden kuruldu. Hem daha büyük bir kadro
ile. Bugün IMF yalnız orman için değil, Türkiye'deki tüm taşra bölge müdürlüklerinin
kapatılmasını istiyor.Türkiye bizim yaşam alanımız. Bu ülkeyi çölleşmeden
kurtarmalıyız. Orman Bakanı olacak değerli kişiye şunu sormalıyız:
Devlete yük olmadan, 20 milyon hektar alanı işletirken her yıl ne kadar genişleteceksiniz?
Milletvekilleri arasından, ormanları en az masrafla en çok geliştirebileceğini
belirten, Orman Bakanı olarak görevlendirilmeli. Yok ise bu görevi dışardan
bir uzmana vermeliyiz.Aklın yolu budur. Son söz: Koç Üniversitesi' nin,
binalarının yapımı için kesilen ağaçların sayısının katları kadar ağaçları,
orman sayıldığı halde, bir çalı bile bulunmayan alanlara dikmesini
istemekten başka çaremiz olmadığını unutmayalım. Bakanlar Kurulu bu küçük
pürüzü ülke lehine çevirebilir. Ayrıca orman idaresinin ve bakanlığının
neden zarar ettiğini sorabilir ve bu kuruluşu kâra geçirecek yasaları
Meclis'e sevk edebilir.
Cumhuriyet
|