Abide-i Rezalet
Aradan yüzyıl bile geçmeden anıtın çevresindeki
kolonlar yıkılıp kırılmış, anıtın oymaları parçalanmış, şehitlerin
vitray kubbesi yağmalanmış, Hareket Ordusu'nun kumandanı Mahmut Şevket Paşa'nın
türbesi bile bakımsızlıktan nasibini almış...
Rumi takvimle 1325 yılının 31 Martı'na denk geldiği için tarihe ''31
Mart Vakası'' olarak geçen; 13 Nisan 1909'da İstanbul'da başlayan ve
''Dersaadet'' i kan gölüne çeviren gerici ayaklanma, Selanik'ten gelen
Hareket Ordusu tarafından bastırılmış... Yobazların öldürdüğü
subayların bir kısmının cenazesi 26 Nisan'da büyük bir törenle kaldırılıyor...
Harbiye'den Şişli'ye giden yol mahşeri kalabalık... Bayraklara sarılmış
tabutlar, eller üzerinde dalgalanarak taşınıyor... Sadri Sema 'nın ''Eski
İstanbul Hatıraları'' nda anlattığına göre ''şehitler o vakit ismi
bilinmeyen bir tepede'' toprağa veriliyor...
Ertesi gün II. Abdülhamit Osmanlı tahtından indiriliyor, yerine kardeşi
Reşat Efendi , ''V. Mehmet'' adıyla oturtuluyor...
'Namus u ümmidin'
O tepeye daha sonra; Hürriyet-i Ebediye Tepesi deniyor... Sonsuz Hürriyet!
Ve Tevfik Fikret şöyle diyor ki:
''Eğil hürmetle zair piş-i ta'zizinde heybetler,/ Celadetler kuşanmış yükselen
tak-ı hamiyyettir./ Eğil zair, bu bir mehrab-ı hürriyyet, bu âli bir/
Mukaddes kıble-i ikbal-i istiklal-i millettir./ Bugün hürriyyetin,
milliyyetin, namus u ümmidin,/ Masun kaydıysa bil zair reha-kârın bu
heyettir.''
Ne diyor Tevfik Fikret?
31 Mart Vakası'nda ölenlerin anısına bir anıt yapılmasına karar
veriliyor... Yarışma açılıyor... Mimar Muzaffer Bey 'in projesi birinciliği
kazanıyor ve hemen o yıl Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nde ''Abide-i Hürriyet''
in yapımına başlanıyor; anıt 23 Temmuz 1911'de törenle açılıyor...
Aradan yüzyıl bile geçmiş değil ve 31 Mart'larda düzenlenmiş olmak için
düzenlenen törenler dışında galiba kimsenin uğramadığı Abide-i Hürriyet,
ucundan kıyısından yıkılıyor...
Yıkılmak... Doğanın taşları aşındırmasıyla değil... Koca anıt,
insan denen mahlukatın eliyle kırılarak, devrilerek, sökülerek, parçalanarak
yıkılıyor... Hürriyet yıkılıyor!
Kirletilen Hürriyet
Bir top namlusu gibi gökyüzüne uzanan anıtın tabanındaki mermer
kolonlar sökülüp atılmış, kırılıp parçalanmış... Anıtın alt kısmındaki
mermer oymalar kırılmış... Daha dün yağmalanmış gibi... Mermer kırıkları
yerlerde duruyor... Anıtın orasına burasına adlar, ilan-ı aşklar., şiirler
yazılmış; kimse kusura bakmasın ama eşşek oğlu eşekler ya da eşşek kızı
eşekler tarafından Abide-i Hürriyet kirletilmiş...
Ne diyor Tevfik Fikret?
Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nin bir ucundan belediye girmiş; fidanlık satış
yeri açmış, çöp kamyonlarına, tıbbi atık kamyonlarına park alanı yapmış,
hurda makinelerini yığmış. Öteki ucundan radyo ve televizyonlar girmiş;
devasa bir anten direği dikilmiş... Asıl, devlet girmiş; çevre yolu ve
cadde düzenlemesi ile Hürriyet-i Ebediye Tepesi, yitip gitmiş...
New York'taki Hürriyet Anıtı'nın dibine bir anten direği dikilebileceğini
düşünebiliyor musunuz? Tabii ki düşünemiyorsunuz... Peki Abide-i Hürriyet'i
bu hale getirmeyi kim düşünmüş olabilir!
Ben söyleyeyim...
Anıtın bulunduğu alanı çöplük haline getirenlerle aynı kafadakiler!
Burası bir çöplük... Resmen bir çöplük... Çöp torbaları daha girişte
karşılıyor insanları...
İnsan utanıyor!
Eşkenar üçgen plato üzerinde yükselen anıtın üç yüzünde, altıgen
mühürler şeklinde şehitlerin adları yazıyor... 74 şehit, anıtın altındaki
mekânda yatıyor...
Nedir bu çöplük!
Alnında ''Makber-i Şüheda-i Hürriyet'' yani ''Hürriyet Şehitlerinin
Mezarı'' yazan taç kapıdan yer altına bir merdiven iniyor... Asma kilitlerle
zincire bağlanmış kırık demir kapı geçit vermiyor... Lakin, merdivenin
basamakları çöp dolu... Mezarın sembolik kubbesini oluşturan vitray
avizenin camları çoktan kırılmış, geriye paslı iskeleti kalmış...
Ayıp...
Ne diyor Tevfik Fikret?
Anıtın bulunduğu alanın bir köşesinde Hareket Ordusu'nun komutanı
Mahmut Şevket Paşa 'nın türbesi var... 1913'te öldüğünde, hürriyet şehitlerinin
arasına katılan Mahmut Şevket Paşa'nın türbesi, şehitlerin anıtı gibi
bakımsız... Kubbenin nakış işleri silineli, kurşun kaplamaları döküleli
yıllar olmuş... Beyaz mermer zifir kesmiş...
74 şehit, dört de paşa
Ortaya Abide-i Hürriyet'i alırsanız, alanın bir başka köşesinde Mithat
Paşa yatıyor... II. Abdülhamit'in 1884'te Taif'te öldürttüğü Mithat Paşa'nın
mezarı 60 küsur yıl sonra Türkiye'ye getirilmişti... Osmanlı'ya ilk
anayasayı kazandıran, Birinci Meşrutiyet'i ilan ettiren Mithat Paşa'nın
mezarı da viran olmuş.
1921'de Berlin'de öldürülen Talat Paşa ile 1922'de Tacikistan'da öldürülen
Enver Paşa 'nın mezarları da yıllar sonra Abide-i Hürriyet'in çevresinde
buluşmuştu... Her ikisinin kaderi, yine aynı olmuş; anıt mezarları birer
çöplükten farksız... Hele Enver Paşa'nın mezarının kenarına hurda bir
çöpçü faraşı bırakılmış...
74 hürriyet şehidi... Dört de paşa...
Tarih yazmış, adları tarihe geçmiş 78 kişi...
Hürriyet-i Ebediye Tepesi'ndeki Abide-i Hürriyet'in çöplüğe çevirmesi,
anıtın kırılması, anıt mezarların bakımsızlığı 78 kişinin umurunda
bile değil... Onlar göçüp gittiler...
Ama bu ihaneti, tarih asla affetmeyecektir!
Tevfik Fikret şiirinde diyor ki:
''Ziyaretçi, önce ulula ve saygıyla eğil, çünkü bu anıt; büyüklükler,
yiğitlikler kuşanmış, yurdunu, ailesini koruma çabası göstermişlerin takıdır.
Eğil ziyaretçi, bu bir hürriyet mihrabı, milletin özgürlüğüne kavuşmasının
kutlu ve ulu bir kıblesidir. Bil ki ziyaretçi bugün, özgürlüğün, ulusun,
namus ve ümidin korunabildiyse, seni kurtaranlar burada yatanlar topluluğudur.''
Abide-i Hürriyet'i kirletenler ve kirletilmesine ses çıkarmayanlar...
Bilin ki kendi namusunuzu kirlettiniz, kirletiyorsunuz!
Cumhuriyet
|