TMMOB orman arazilerinin satışıyla
ilgili basın açıklaması düzenledi
Son günlerde satışa çıkarılması gündemde olan orman arazileriyle
ilgili olarak TMMOB bir basın açıklaması düzenledi.
"Ormanlar, tüm canlılar için dünyamızı yaşanabilir kılan en önemli
doğal kaynakların başlarında gelmesine karşın, ülkemizde yıllardır
uygulanan politikalar sonucunda hızla yok edilmektedir. Şu anda görev başında
bulunan 59. Hükümet, "orman niteliğini kaybettiği gerekçesi ile"
orman alanı dışına çıkarılan alanları yeniden ormanlara kazandırmak için
girişimde bulunmak yerine, kendisinden önceki hükümetlerin başlattığı ve
bitiremediği "ormanları istila" hareketini daha şiddetli uygulamak
için çalışmaktadır.
Ülkemizdeki devlet ormanlarının, özel kişi ve kuruluşlara peşkeş çekilmesine
engel olan anayasal güvenceleri ortadan kaldırmak amacıyla, 1982 Anayasası'nın
ormanlar ve orman köylüleri ile ilgili 169 ve 170. maddelerini değiştirme
tasarısı TBMM'de görüşülmeye başlandı. Dün, 1 Nisan 2003 tarihinde yapılan
görüşmeleri izleyen oylamada her iki madde de referandumsuz kabul sayısını
bulamamıştır.
Tasarıya göre;
- Hükümet, ormanların korunması ile ilgili Anayasanın 169. Maddesinin 2. Fıkrasındaki
"Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir" hükmü
yerine "Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir, işletilir ve
işlettirilir" hükmünü getirerek, Devlet ormanlarının yönetim ve işletme
hakkını yerli ve yabancı özel kişi ve kuruluşlara devretmeyi amaçlamaktadır.
Bu düzenleme, ormansızlaştırma uygulamalarını hızlandıracağı gibi,
orman köylüsünün çevrelerindeki ormanlardan yararlanma olanaklarını da kısıtlayacaktır.
Orman köy kooperatiflerini işsiz ve işlevsizleştirecek bu düzenleme ile
orman köylülerinin geçim kaynaklarının sermayeye verilmesi amaçlanmaktadır.
- Hükümet, Anayasanın orman köylülerinin korunması ve desteklenmesi ile
ilgili 170. maddesinin I. Fıkrasını ikiye bölerek, "31.12.1981 yılından
önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş ve orman sınırları
dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde
sınırlı ayni hak tesisi, satışı ve satış gelirlerinden, orman köylülerinin
kalkındırılmalarının desteklenmesi amacıyla ayrılacak payın belirlenmesi
Kanunla düzenlenir. Orman Köyleri sınırları içinde kalan yerlerin satışında,
kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınır" şeklinde 3. bir fıkra
eklemektedir. Oysa, Anayasanın 170. maddesi bu alanların "Orman köylüsünü
kalkındırabilmek amacı ile, bu köyler halkına tahsisini" öngörmektedir.
Bu değişiklikle, orman sınırları dışına çıkarılmış olan arazilerin,
bu arazileri işgal etmiş olan 2. ve 3. şahıslara satılması
hedeflenmektedir.
Bu düzenleme yeni bir imar affına yol açacaktır. Aynı zamanda, devlet
ormanı sayılan arazileri işgal etme eylemlerini özendirecek ve yaygınlaştıracaktır.
170. madde, orman köylerinin sınırları içinde kalan yerlerin bile orman köylüsü
olmayanlara da satılabilmesine olanak verecek biçimde değiştirilmektedir. Böylece,
17 bin orman köyündeki 8-9 milyon yurttaşımızın onlarca yıldır üzerinde
yaşamaya çalıştıkları, tarım ve hayvancılık yapageldikleri yerler de
satılabilecektir. Bu ise milyonlarca orman köylüsünün işsizlikle ve
yoksullukla yüzyüze gelmesine neden olacaktır.
Gündeme getirilen bu Anayasa değişiklikleri büyük bir iddiaya dayandırılmaktadır:
bu düzenlemeler sonunda 25 milyar doları bulacak bir gelir elde edileceğini söyleyen
İktidar bu iddiasıyla kamu oyunu yanıltmaktadır. Anımsanacağı gibi
1997'de orman köylülerine satışı yapılan 6.700 hektar karşılığında
14,9 trilyon gelir elde edilmiştir. Bu satışın ortalama m2 geliri bir doların
altındadır.
Bu yeni düzenleme ile ilgili olarak verilen bilgilere göre, satışa
sunulacak alan 470 bin hektardır. Yani beklenen gelir 5 dolar / m2 olmaktadır.
Dolayısıyla, beklenen gelir abartılmaktadır. Kaldı ki, diğer özelleştirme
gelirlerinde olduğu gibi, yapılacak harcamaların da hesaba katılmadığı görülmektedir.
Bu durum da, yapılmak istenen değişikliğin az sayıda kişiye işgal
ettikleri orman arazilerinin satışı olduğuna ilişkin bir kanıttır.
Değişiklikle ilgili bir başka husus da, satılacak alanların
"31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını kaybetmiş" olması ile
ilgilidir. Bilindiği gibi ormanlarımızın kadastrosu henüz tamamlanmamıştır;
kadastrosu yapılan alanlarla ilgili çok sayıda dava sürmektedir. Bu nedenle,
1981'den önce "orman niteliği kaybettirilmiş" olma durumu, bilimsel
değildir. Ayrıca orman vasfı için "arazi üzerinde ağaç olup olmaması"
temel kriter kabul edilmekte, arazinin toprak özellikleri göz önünde
bulundurulmamaktadır. Bu durum, idarenin keyfi kararlarına yol açabilecek
niteliktedir.
Bu düzenlemeyi dört gözle bekleyenlerin arasında; orman arazileri içinde
Beykoz'da, Ömerli Barajı koruma alanı içinde, sahillerde kaçak villaları
konduran, küçük villa parsellerini ormandan kattığı alanlarla genişletip
çiftliğe dönüştürenler; orman işgalcisi vakıf üniversiteleri; ülkenin
sahillerindeki orman alanlarını kiralama yolu ile sözde yap-işlet-devret
modeli ile turistik tesisleri yapanlar bulunmaktadır.
Anayasanın 169 ve 170. Maddelerini değiştirme girişimleri öngörüldüğü
gibi gerçekleştirildiğinde; orman alanlarımızın arazi vurguncularının yağmasına
açılacağı ve ekolojik, ekonomik ve toplumsal yönden son derece sakıncalı
sonuçlara yol açılacağı açıktır.
TBMM üyelerinin ilk oylamada referandumsuz kabul sayısını bulamayan,
ormanlarımız ve orman köylülerimiz için yaşamsal bir önemde olan
Anayasa'nın bu değişiklik önerilerini reddedeceklerini umuyor ve
bekliyoruz."
Arkitera
|