Çevreye Orman Tuzağı
Hükümetin Çevre ve Orman bakanlıklarını birleştirme sürecini
izleyebiliyor musunuz?..
''Savaş'' nedeniyle ''hayır'' denildiğini duyar gibiyim... O kadar ki geçenlerde
çevre konularını sıkça ele alan bir köşe yazarı arkadaşıma da; ''buna
da değinmelisin'' dediğimde, açmazını şöyle özetledi: ''Savaştan başka
şey yazınca sanki barış kavgasına ara verilmiş gibi oluyor; bu nedenle
istesem de elim varmıyor...''''
'Gecelerin' adamları
Oysa iktidardakiler, böylesi bir yaşamsal ortamda bile ülkenin ''çevre ve kültür
değerlerini pazarlama hazırlığına'' öncelik verebiliyorlar... Hatta bunu
aynı sıcak gündemin ''perdelemesi'' altında gerçekleştirmenin de ''gözden
ırak rahatlığından'' alabildiğine yararlanarak....
O kadar ki ormanları elden çıkartmaya dönük anayasa değişikliklerini
bile ''geceleri'' görüşüyorlar. Buna eklenecek ''satış'' yasalarıyla
adeta bir ''emlak ve arsa ofisine'' dönüştürülmesi hedeflenen Orman Bakanlığı
'na tutup Çevre Bakanlığı 'nı da ''ortak'' ederek, ülkenin tüm doğal ve
ekolojik değerlerini ''komisyoncu anlayışına'' bağlamak üzereler...
Aslında temel sorunumuz, işte böylesi bir ''fırsatçı'' davranışı da
''savaş gündeminden'' sayabilecek bir medya duyarlılığından yoksun olmamız.
Örneğin, son zamanlarda, ''savaşın çevre üzerinde olumsuz etkileri'' sıkça
konu ediliyor...
Ancak, herkes savaşla ilgilenirken, doğa-orman ve kültür düşmanı rant
yasalarının gizlice ve hızla devreye sokulduğu gerçeğinin de yine savaşın
çevre üzerindeki olumsuz etkisi olduğunu gören de yok, söyleyen de...
Nitekim medyadaki bu ''tıkanıklık'' , olana bitene karşı çıkan kimi
duyarlı kuruluşların kamuoyu oluşturmalarını da engellemekte...
İşte bunu da ''fırsat'' bilen eski Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu 'nun
görevlendirdiği bürokratlar, iki bakanlığın birleştirilmesiyle ilgili
toplantılarda, yeni bakanlığın adında önceliğin ''çevreye'' verilmesini
bakın nasıl savunuyorlar: ''Aksi halde çevreciler ayağa kalkarlar...'' (Akşam-31
Mart 2003)
Oysa, o çevrecilerin arasında çoktan ayağa kalkmış olanlar da var;
isimle kandırılmayı kabullenmeyip ''bağımsızlığın'' korunması için çırpınıyorlar.
Ne var ki seslerini duyuramadıkları gibi, aynı bürokratların ve siyasilerin
yanlarına bile yaklaşamıyorlar...
'Satış Bakanlığı'
Çevre ve Orman bakanlıklarının birleştirilmesi sürecinde, Siirt
Milletvekili ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Orman Bakanı Osman Pepe de
boş durmadılar; hemen her yerde şunları söylediler: ''Ormanları satarak büyük
kaynak elde edeceğiz...''
Demek ki yakında ormanları işgalcilere ve talancılara pazarlayan, artık
Orman Bakanlığı değil, ''Çevre ve Orman Bakanlığı'' olacak... Peki, böylesi
bir ''çevreden sorumlu'' bakanlık, yarın uluslararası çevre platformlarına
hangi yüzle çıkacak; ülkemizin ''çevre onurunu'' nasıl temsil edip,
koruyacak?...
Yine Çevre Bakanlığı bürokratları, örneğin son yıllarda ''yetkilisi
biziz'' dedikleri 1/25 bin ölçekli çevre düzeni planlarının da yeni bakanlığın
görevleri arasında bulunmasını istiyorlarmış. (Milliyet- 02 Nisan 2003)
Yoksa bu imar planlarında da artık; ''satılık orman alanları'' ya da
''arazi gaspçılarına armağan edilecek doğa koruma bölgeleri'' mi ayrılacak?..
'İkisi' de yok ediliyor
Çevre Bakanlığı ile OrmanBakanlığı'nın birleştirilmesi, eğer ilgili
yasaların böylesine yağmaya dönük şekilde değil, daha da korumacı bir
anlayışla değiştirilmesiyle birlikte gündeme gelseydi, o zaman bu girişimin
gerçekten ''iyi niyetli'' olduğu da söylenebilirdi...
Ancak, şimdi tersi oluyor. Bir yandan Türkiyemizi ''ülkemiz'' yapan ulusal
yaşam değerlerimizi rant tahribatına açacak düzenlemeler sıralanırken, öbür
yandan her iki bakanlık da bu ilkel amacın ''ortak aracı'' haline
getiriliyor.. Yani, ''hem Çevre, hem de Orman bakanlıkları yok ediliyor'' ...
Bir ''savaş'' , üstelik savaşa katılmayan bir ülkeye daha ne yapabilir
ki?...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|