Badem Bıyıklı Barbarlar
Adının, çok eskiden çevresi surlarla kaplı şatolar için kullanılan
''Motta'' dan mı, yoksa 19. yüzyılın ikinci yarısındaki sakinlerinin
''alafranga'' giyim tarzlarından mı geldiği bilinmeyen Moda bir süredir
''badem bıyıklı barbarlar'' ın tehdidi altında. Gönüldaşlarının
Ankara'da merkezi iktidarı ele geçirmelerinden de aldıkları cesaretle İstanbul'un
doğal yapısı görece bozulmamış ender semtlerinden biri olan Moda'ya karşı
amansız bir saldırıya geçtiler. Eğer Moda halkı, İstanbulseverler
direnmezlerse şairlerin dizelerine, ressamların fırçalarına konu olmuş bu
güzel kara parçasını denizden bir otoyol ile kuşatıp öldürecekler.
Mühürdar sahili, falezler, vapur iskelesi, eski kayıkhane, Yoğurtçu Parkı...
Kısacası Kadıköyü ile Kurbağalıdere arasındaki kıyı şeridi birtakım
müteahhitlerin cebine üç beş kuruş para koymak, biraz daha fazla rant elde
etmek uğruna yok edilecek. Deniz doldurulup, betonlaştırılıp kamyonlara,
otomobillere teslim edilecek. İstanbul bir güzelliğini daha yiterecek. İstanbul
bir kez daha, İstanbullu olmayan, bu kente karşı hiçbir içsel bağı
bulunmayan dağlılar, kırlılar, göçerler tarafından yönetiliyor olmanın
talihsizliğini, acısını, hüznünü yaşayacak.
Moda'nın otoyolla kuşatılarak halkının egzoz dumanına boğulmak
istenmesinin para pul yanı dışında bir de ''intikam'' yanı var hiç kuşkusuz.
Deniz kültürleri uzun paçalı donlarıyla suya girmekle, deniz manzaralı
''et lokantalarında'' sırtları denize dönük oturup, kuyruk yağlı, bol soğanlı
''acılı'' yiyip, şalgam suyu içmekle sınırlı badem bıyıklı barbarlar
hiçbir zaman kendilerine ait saymadıkları bu semtten intikam alacaklar.
Moda'nın ''onsuz düşünülemez'' yanını, denizini otoyollaştırarak
rahatlayacaklar.
Moda ezelden beri bir ''gâvur'' semtidir bu badem bıyıklı barbarların gözünde.
Erişemedikleri, ulaşamadıkları, yaşamına ortak olamadıkları el kadar bir
coğrafyadır. İstanbul'un çağdaş köşelerinden biridir. Bu köşenin
insanlarının yaşam biçemlerine, giyim kuşamlarına, yiyip içtiklerine ya
da onların anlayacakları dille kadın-erkek ilişkilerine, yazın şortla dolaşan
kızlarına, kadınlarına, Koço'da oturup rakı içmelerine müthiş öfkelenirler.
Çöl bedevisi ruhları, Arap güdümlü kafaları kaldırmaz bu görüntüleri.
Kaldıramıyor.
''Modernliği'' takım elbise giymek, boyunlarına ''Versace'' kravat bağlamak,
eşlerini ipek türbanla dolaştırmak, ''uygarlığı'' da otoyollar yapıp üzerinden
kamyon, otomobil geçirmek olarak anlıyor bu badem bıyıklı barbarlar... Çöllerini
otoyollarla donatan, sonradan görmüşlüklerini ''7'' yıldızlı oteller
dikerek taçlandıran petrol emirliklerinin kullarını, Türkiye
Cumhuriyeti'nin yurttaşlarıyla eş tutuyorlar. Moda'yı otoyolla, gürültü
kirliliğiyle, egzoz dumanıyla boğmak girişimi de bu ''eş tutuş'' un bir
yansımasıdır sonuçta.
Planladıkları bu cinayetin gerekçesini sorduğumuzda ''Kadıköyü'nün
trafiğini hafifleteceğiz!'' diyorlar. ''Peki, bunun Moda kıyılarını
betonlaştırmaktan başka bir yolu yok mu?'' dediğinizde, ''Bir kazıklı yol,
bir bölümünde tünel de olabilir...'' diye yanıt veriyorlar. Oysa Kurbağalıdere'de
ilk yıkımlar başladı bile... Kıvırtıyorlar yani... Kendilerine örnek aldıkları
çöl emirliklerinin, bedevi şeyhlerinin kulları birer ''sinek'' ya, Modalıları
da, İstanbulluları da onlar gibi sanıyorlar. Kıvırtarak, gerçekleri
saklayarak onları uyutabileceklerini düşünüyorlar.
Fakat kazın ayağı badem bıyıklı barbarların sandıkları gibi değil.
Bu kentin aydınlık yüzlü insanları geri dönüşü olmayan bu cinayete karşı
seslerini yükseltiyorlar... Eğer siz de onlardan olmak isterseniz, bu cinayete
''Dur!'' demeyi düşünürseniz, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları
Derneği ile ilişkiye geçin. ([email protected]) e-posta adresine
ileti gönderin. 0532-774 45 25'e telefon edin. 0216-414 02 06'ya faks çekin...
Barbarlar diledikleri gibi at oynatamasınlar bu güzelim kentte, biricik İstanbul'
da...
Cumhuriyet - Deniz Kavukçuoğlu
|