"Türkiye’de evler büyük ve
kalabalık"
16 yıldır
Türkiye’de yaşayan Japon mimar Tatsuya Yamomoto: "Japonya’da yemek
yediğimiz yeri toplar, bir örtü serip orada uyuruz. Ama ben artık Türklerin
ihtiyaçlarını, yaşam tarzını öğrendim. Buna uygun projeler yapıyorum"
Tatsuya Yamomoto 16 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Tokyo’da mimarlık bölümünden
birincilikle mezun oluyor Yamomoto. Ardından bina bilgisi üzerine mastır yapıyor
ve UNESCO’da "Yok olmaya yüz tutmuş mimari örnekler" ile ilgili
bir projede çalışmaya başlıyor. Proje kapsamında Etiyopya’dan
Himalayalar’a 40 farklı bölgeyi ziyaret eden Japon mimarın yolu bu arada Türkiye’ye
düşüyor. Önce mimariden, sonra insanlardan etkileniyor. 1986 yılında Mimar
Sinan Üniversitesi’nde ders vermeye başlıyor. Bir yandan da ikinci mastırını
tamamlıyor.
"Amacımız Mimar Sinan ile son teknolojiyi birleştirmek"
Bir Türkle evlenip önce Türk vatandaşlığına geçiyor, sonra Müslümanlığı
seçiyor. "Türklerin bir sözü var. Hani ‘hanımköylü’ diyorsunuz
ya siz, ben öyleyim" diyen Yamomoto, İstanbul’un trafiğine bile alıştığını
söylüyor. Senede birkaç kez Japonya’ya gitse de o artık tam bir İstanbullu.
Ve amacı yaptığı binalarla İstanbul’u güzelleştirmek.
"Türkiye’ye ilk geldiğimde Türk mimarisine hayran kaldım. Genelde
Avrupa mimarisinde geometri iki boyutta kullanılır. Mimar Sinan’ın yaptığı
eserler üç boyutlu bir geometri sistemi üzerine kurulu. Ortağım Gökhan
beyle (Altuğ) Türk mimarisindeki bu çok başarılı oran sistemini çağdaş
malzemelerle yeniden yapmaya çalışıyoruz. Yani Mimar Sinan bugün yaşasaydı
bugünkü teknolojiyle, bugünkü malzemelerle neler yapardı? Çıkış noktamız
bu" diyor Yamomoto. Edirne’den Ardahan’a Türkiye’yi gezdikten sonra
"Türk Evi" adında bir de kitap yazan Japon mimar "Eskiyi
seviyorum. O estetiğin ardındaki düşünceyi, oranları araştırıyorum"
diyor. Ama eskiyi tekrarlamaktan hoşlanmadığını vurguluyor. "Bu yüzden
ortağı olduğum TAGO Mimarlık modern binalara, plazalara imza atıyor.
Eskinin estetiğini bilerek ama teknolojiden yararlanarak çiziyoruz
projelerimizi" diyen Yamomoto.
Türkiye’de evlendiniz. Kültür farkı sorun oluyor mu karınızla aranızda?
Hayır. Türklerin bir sözü var. Hani "hanımköylü" diyorsunuz ya
siz, ben öyleyim. Müslüman oldum. Türk vatandaşı oldum. Yemeklere, her şeye
alıştım. Çorbaları, yaprak sarmayı çok seviyorum. Yani kültür farkı
karımla aramda bir sorun yaratmıyor. Bir de kızım var, 10 yaşında. O da
tam bir Türk kızı gibi yetişiyor.
Japonca biliyor mu biraz kızınız?
Bilmiyor. Öğretmek istedim. Akşamları eve gittiğimde onunla Japonca konuşmaya
çalıştım. Ama anlamıyordu. Anlamayınca da yanımdan gidiyordu. Ee ben de
onu özlüyordum bütün gün, kucağımda otursun istiyordum. Ne yapayım? Türkçe
konuşmaya başladım mecburen.
Türklerin ev düzeni ile Japonların ev düzeni arasında ne gibi farklar
var?
Çok büyük fark var. Japonya’da evler çok küçüktür. Evlerde mobilya
yoktur. Yemek yediğimiz yeri toplar, üstüne örtü örter, orada yatarız. Türkiye’deki
evler açıkçası bazen fazla büyük ve kalabalık geliyor bana. Ama 16 yıldır
buradayım, daha önce de Avrupa’nın çeşitli kentlerinde kaldım. Alıştım.
Siz mimari dokuyu incelemek için Anadolu’yu karış karış gezdiniz. Türkiye’de
özellikle Anadolu’yu gezmeye heves eden yabancılara ajan gözüyle bakılır.
Hiç polisle başınız belaya girdi mi?
Karakola götürülmedim hiç. Polisle de öyle bir sorun olmadı. Fakat bildiğim
kadarıyla beni takip ettiler yıllarca. Biri vardı, hep peşimde. Ama bunlar
beni hiç rahatsız etmedi.
Biliyorsunuz, İlhan Mansız’ın Japonya’da geniş bir hayran kitlesi
var. Bu, bizim için bir muamma. Siz de beğeniyor musunuz İlhan’ı? Şöyle
sorayım: Japonlar, İlhan’ın nesini seviyorlar?
Sırrını tam olarak bilemiyorum. Bunu Japon kadınlara sormak lazım tabii.
Ama çocuk Tatar. Çekik gözlü yani. Hem çekik gözlü hem de Avrupalı ya, o
yüzdendir herhalde. Aslında Japonya’da herkes esmer olduğu için sarışınlar
daha fazla ilgi çeker, tercih edilir. Japon erkekler sarışın sever.
Farklı bir kültür, farklı insanlar... Türkiye’de sizi en çok ne şaşırtıyor?
16 yıldır buradayım. Artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni, buralı oldum.
Ama Türkiye’ye ilk geldiğim yıl, Türkçe de bilmiyordum o zaman, bir gün
bir baktım her tarafta siyah-beyaz bayraklar... İnsanlar da almışlar
ellerine bu bayrakları, gayet mutlu, neşeli geziyorlar. Japonya’da siyah
beyaz, cenaze anlamına gelir. Herhalde hiç kimsenin sevmediği cumhurbaşkanı
öldü diye düşünmüştüm. Meğer Beşiktaş şampiyon olmuş.
Sarı-kırmızı renklerin de bir anlamı var mı?
Sarı-kırmızı bizde deli anlamına geliyor. Daha sonraki yıllarda
Galatasaray’ın şampiyonluk kutlamalarına da şahit oldum. Ama artık Türkçe
bildiğim, ne olduğunu anladığım için şaşırmadım.
Milliyet
|