reklam

12 Nisan 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

"Türkiye’de evler büyük ve kalabalık"

16 yıldır Türkiye’de yaşayan Japon mimar Tatsuya Yamomoto: "Japonya’da yemek yediğimiz yeri toplar, bir örtü serip orada uyuruz. Ama ben artık Türklerin ihtiyaçlarını, yaşam tarzını öğrendim. Buna uygun projeler yapıyorum"

Tatsuya Yamomoto 16 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Tokyo’da mimarlık bölümünden birincilikle mezun oluyor Yamomoto. Ardından bina bilgisi üzerine mastır yapıyor ve UNESCO’da "Yok olmaya yüz tutmuş mimari örnekler" ile ilgili bir projede çalışmaya başlıyor. Proje kapsamında Etiyopya’dan Himalayalar’a 40 farklı bölgeyi ziyaret eden Japon mimarın yolu bu arada Türkiye’ye düşüyor. Önce mimariden, sonra insanlardan etkileniyor. 1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi’nde ders vermeye başlıyor. Bir yandan da ikinci mastırını tamamlıyor.

"Amacımız Mimar Sinan ile son teknolojiyi birleştirmek"

Bir Türkle evlenip önce Türk vatandaşlığına geçiyor, sonra Müslümanlığı seçiyor. "Türklerin bir sözü var. Hani ‘hanımköylü’ diyorsunuz ya siz, ben öyleyim" diyen Yamomoto, İstanbul’un trafiğine bile alıştığını söylüyor. Senede birkaç kez Japonya’ya gitse de o artık tam bir İstanbullu. Ve amacı yaptığı binalarla İstanbul’u güzelleştirmek.

"Türkiye’ye ilk geldiğimde Türk mimarisine hayran kaldım. Genelde Avrupa mimarisinde geometri iki boyutta kullanılır. Mimar Sinan’ın yaptığı eserler üç boyutlu bir geometri sistemi üzerine kurulu. Ortağım Gökhan beyle (Altuğ) Türk mimarisindeki bu çok başarılı oran sistemini çağdaş malzemelerle yeniden yapmaya çalışıyoruz. Yani Mimar Sinan bugün yaşasaydı bugünkü teknolojiyle, bugünkü malzemelerle neler yapardı? Çıkış noktamız bu" diyor Yamomoto. Edirne’den Ardahan’a Türkiye’yi gezdikten sonra "Türk Evi" adında bir de kitap yazan Japon mimar "Eskiyi seviyorum. O estetiğin ardındaki düşünceyi, oranları araştırıyorum" diyor. Ama eskiyi tekrarlamaktan hoşlanmadığını vurguluyor. "Bu yüzden ortağı olduğum TAGO Mimarlık modern binalara, plazalara imza atıyor. Eskinin estetiğini bilerek ama teknolojiden yararlanarak çiziyoruz projelerimizi" diyen Yamomoto.

Türkiye’de evlendiniz. Kültür farkı sorun oluyor mu karınızla aranızda?
Hayır. Türklerin bir sözü var. Hani "hanımköylü" diyorsunuz ya siz, ben öyleyim. Müslüman oldum. Türk vatandaşı oldum. Yemeklere, her şeye alıştım. Çorbaları, yaprak sarmayı çok seviyorum. Yani kültür farkı karımla aramda bir sorun yaratmıyor. Bir de kızım var, 10 yaşında. O da tam bir Türk kızı gibi yetişiyor.

Japonca biliyor mu biraz kızınız?
Bilmiyor. Öğretmek istedim. Akşamları eve gittiğimde onunla Japonca konuşmaya çalıştım. Ama anlamıyordu. Anlamayınca da yanımdan gidiyordu. Ee ben de onu özlüyordum bütün gün, kucağımda otursun istiyordum. Ne yapayım? Türkçe konuşmaya başladım mecburen.

Türklerin ev düzeni ile Japonların ev düzeni arasında ne gibi farklar var?
Çok büyük fark var. Japonya’da evler çok küçüktür. Evlerde mobilya yoktur. Yemek yediğimiz yeri toplar, üstüne örtü örter, orada yatarız. Türkiye’deki evler açıkçası bazen fazla büyük ve kalabalık geliyor bana. Ama 16 yıldır buradayım, daha önce de Avrupa’nın çeşitli kentlerinde kaldım. Alıştım.

Siz mimari dokuyu incelemek için Anadolu’yu karış karış gezdiniz. Türkiye’de özellikle Anadolu’yu gezmeye heves eden yabancılara ajan gözüyle bakılır. Hiç polisle başınız belaya girdi mi?
Karakola götürülmedim hiç. Polisle de öyle bir sorun olmadı. Fakat bildiğim kadarıyla beni takip ettiler yıllarca. Biri vardı, hep peşimde. Ama bunlar beni hiç rahatsız etmedi.

Biliyorsunuz, İlhan Mansız’ın Japonya’da geniş bir hayran kitlesi var. Bu, bizim için bir muamma. Siz de beğeniyor musunuz İlhan’ı? Şöyle sorayım: Japonlar, İlhan’ın nesini seviyorlar?
Sırrını tam olarak bilemiyorum. Bunu Japon kadınlara sormak lazım tabii. Ama çocuk Tatar. Çekik gözlü yani. Hem çekik gözlü hem de Avrupalı ya, o yüzdendir herhalde. Aslında Japonya’da herkes esmer olduğu için sarışınlar daha fazla ilgi çeker, tercih edilir. Japon erkekler sarışın sever.

Farklı bir kültür, farklı insanlar... Türkiye’de sizi en çok ne şaşırtıyor?
16 yıldır buradayım. Artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni, buralı oldum. Ama Türkiye’ye ilk geldiğim yıl, Türkçe de bilmiyordum o zaman, bir gün bir baktım her tarafta siyah-beyaz bayraklar... İnsanlar da almışlar ellerine bu bayrakları, gayet mutlu, neşeli geziyorlar. Japonya’da siyah beyaz, cenaze anlamına gelir. Herhalde hiç kimsenin sevmediği cumhurbaşkanı öldü diye düşünmüştüm. Meğer Beşiktaş şampiyon olmuş.

Sarı-kırmızı renklerin de bir anlamı var mı?
Sarı-kırmızı bizde deli anlamına geliyor. Daha sonraki yıllarda Galatasaray’ın şampiyonluk kutlamalarına da şahit oldum. Ama artık Türkçe bildiğim, ne olduğunu anladığım için şaşırmadım.
Milliyet

 

Nisan 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Platform

"Yerel Yönetimler ve Mimarlık" tartışılıyor.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 01 Mayıs'ta İTÜ Mimarlık Fakültesi 109 No'lu Salon' da davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: İhsan Bilgin
Konuşmacılar:
Cem İlhan, Nevzat Sayın

Lamp 83' ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz