Deprem!
Vatanımız yine sallandı. Evlatlarımız telef oldu. Başbakanımız ve
Bakanlarımız her zaman olduğu gibi felaket bölgesine gittiler. Zararın en kısa
zamanda giderileceğine ve gerekli yardımların en kısa zamanda yerine
getirileceğine dair sözler söylediler. Fedakar ORDU'muz, AKUT'cular enkaz altında
kalanları çıkartmak için deprem mahalline yollandılar. Gazeteler bu konuyu
başmakale yaparak yazılar yazdılar. Televizyonlar jeoloji ve inşaat mühendisleri
ile canlı röportajlar yaptılar.
Işıkara, Naci Görür benzeri uzmanlar felaketi daha evvelden söylemiştim
diye fikrini belirtti.
İnşaatı yapan müteahhitin işi yanlış yaptığını, malzeme çaldığını
ima eden sözler söylendi.
Şimdi suçlu aranıyor.
Suçlu kimdir ?
İnşaatı yapan müteahhit mi ?
Projeyi yapan mimar mı ?
Statik projeyi yapan inşaat mühendisi mi ?
Fay hattı üzerinde arsa tesis eden makam mı ?
İhaleyi yapan müessese mi ?
Bayındırlık Bakanlığı mı ?
Belediye mi ?
Malzemeyi verenler mi ?
İnşaatın kalfası mı ?
İnşaatın kontrolu mu ?
İmar planını yapan mı ?
Kimdir bu işin esas mesulü belli mi ?
Bilemediniz değil mi ?
İnşaatın bir tek mesulü vardır. O da bugünkü mevzuat ve uygulamalı
imar ve inşaat sistemimizdir. Ülkemizde mimarlık ve mühendisliğin doğru dürüst
tarifi bile yoktur. Mesuliyetlerin dağılımı belli değildir. TMMO Birliği
diye kanuni bir Oda vardır ama bu Oda içinde Gemi makinaları işletme mühendisi,
orman mühendisi, zıraat mühdesleri, tekstil mühendisleri, mimar, mühendis
gibi meslek, eğitim ve konuları tamamen ayrı olan meslek elemanlar aynı
birlik içine konmuştur.
Dikkat ederseniz hep kamu binaları yıkılıyor.
Denetim yasası diye faydalı bir yasa yapılmış fakat kamu yapıları bu
denetimin dışında tutulmuştur. Tıpkı taksi şöförlerinin emniyet kemeri
takmayıp, özel şöförlerin emniyet kemeri mecburiyeti gibi bir ikilem öngörülmüştür.
Bu ne demektir : Taksi şöförleri kaza yapmaz, özel şöför kaza yapar.
Kamu binası denetime tabi değildir, yıkılmaz. Özel bina denetime
tabidir, yıkılır, gibi anlamsız, bilimsel olmayan bir anlayış tatbik
safhasındadır.
Dokturlukta Koruyucu Hekimlik vardır. Bir şahıs hasta olmadan evvel önlem
alınmasını ifade eder. İnşaatın ise koruyucu hekimliği ihmal edilmiştir.
Hasta öldükten sonra yaraları sarma edebiyatı başlar.
Buraya kadar söylediklerimiz, konuyu herkesin yaptığı gibi olumsuzlukları
sıralamaktan öteye gitmez. Doğru yolu anlatmamız gerekirse :
Bir inşaat yapmak için Arsa seçimi işin birinci kademesini oluşturur.
Arsa, imar planları, jeolojik etüdleri yapılmış inşaat yapmaya uygun
araziler üzerinden seçilir.
Bu konu tam laikiyle yerine getirilmezse hata 1. kademeden itibaren başlar.
İkinci kademe iş programı ve proje işlerini kapsar. Mimarlar, mühendisler
projelerini hazırlarlar.
Eğer projeler ehliyetli kişilere yaptırılmazsa 2. kademe hata devreye
girer.
İnşaatın yapım sistemi üçüncü kademeyi oluşturur. Bu sistem Devlet
ihalelerinde İhale Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Burada ehliyetsiz müteahhit seçimi, eş dost kayırması çok fiatlarla iş
verilmesi 3. kademe hatayı doğurur.
Hangi yolla inşaat yaptırılırsa yaptırılsın Denetimi Ehliyetli bir
firmaya yaptırılmalıdır.
Burada Denetim Firması zemininden itibaren bütün parametreleri kontrol
eder ve mesuliyeti yüklenir. Sonuçta bütün hatalardan Denetim Firması
mesuldur.
Halen mevcut denetim yasası Denetim kuruluşlarına aynı zamanda teknik
uygulama sorumluluğu da getirdiğinden inşaatı yapan müteahhitler ve onların
mühendisleri sorumsuz duruma gelmektedir ki bu husus da düzeltilmelidir
Sistemin bozuk olduğu ülkelerde hataları kişilere yükleyerek sistemin
kurtulacağını sanmak en büyük hatadır. Sistemin kendisi islah edilmedikçe
daha çok insanımızı kaybederiz.
Levent Aksüt
|