"Sallanan ülkemiz toprakları
üzerindeki yapılar çöktü"
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği "İSMD" yayınladığı kamuoyu
açıklaması ile Bingöl'deki depremin sebep olduklarının sebeplerini ve yapılabilecekleri
belirtti.
"Sallanan ülkemiz toprakları üzerindeki yapılar çöktü. Yurttaşlarımız
ve ulusal birikimlerimiz yine en çok kamu yapılarının altlarına gömüldüler.
Artık kesin olarak biliniyor ki; geleceğimizde de depremler olacak, yine en
çok devletin yaptığı, yapmakta olduğu yapılar çökecek, insanlarımız
artan sayılarla onların altına gömülecek.
Bu çağda bu durum bir ulusal utançtır, bir yüz karasıdır.
Bu utancın kaynaklarını tüm kamuoyu artık biliyor. Devletin inşaat yatırımlarında;
- Maliyetlerin daha baştan yanlış ve eksik hesaplandığını,
- Yatırımların gereksinmelerden çok siyasi baskılarla belirlendiğini,
- Mimarlık ve mühendislik proje hizmetlerinin %70-75'e varan tenzilatlarla
gereksinilen emeğin ancak %30'u ile elde edilebilecek düzeyde yaptırıldığını,
- Bu düzeysiz projelerin de çoğu %40-50 tenzilat yapan müteahhitlere inşa
ettirildiğini,
- Devlet müteahhitliği mekanizmasının siyasetle ne kadar iç içe ve etkin
olduğunu,
- "Devlet müteahhitliği " sözcüğünün anlamının giderek
"aslında o bedel ile yapılamayacak bir işten yüksek kar edebilmenin çarpık
yollarını bilerek onun düzenini kurabilmek" anlamına dönüştüğünü,
- Devletin yeterli nitelikte teknik personele sahip olamadığını, olanın da
yapılageleni denetleyebilecek ve düzeltebilecek yetki kullanımından yoksun
olduğunu, o Kim ne yaparsa yapsın, sonuçta kimsenin başına bir şey
gelmeyeceğini, yetkililer her seferinde sanki yeni keşfetmiş gibi sunsalar
da, artık herkes çok iyi biliyor.
Son 30-35 yıldır giderek yerleşen bu çarpık sistem kendi varlığını güvenceye
alan kadrolar, mekanizmalar oluşturdu. Onun için, gerçek anlamda değiştirilmesi
çok zordur.
Bu bilinenlerin hepsi doğrudur, ama onlar birer neden değil yalnızca birer
sonuçturlar. Canımızı alan, alacak olan bu çarpık düzenin gerçek nedeni;
Halkımızı meslek uygulayıcılarına karşı koruyan, "Meslek Yasaları"
na sahip, "Meslek Hukuku" nu oluştumuş bir "gelişmiş toplum
kimliğine" henüz erişemememizdir.
Anayasamızdaki hükme rağmen yalnızca "şu okulu bitirene mimar ya da
mühendis denir" diyen bir yasanın dışında ülkemizde Mimarlık ve Mühendislik
mesleklerini ve onların "kendilerine rucu edilebilir uygulayıcılarını
" tanımlayan, mesleki sorumlulukları saptayan ve bu sorumluluklar bağlamında
meslekleri kurumsallaştıran çağdaş bir yasamız hala yok. Ülkemizde yasal
olarak bu meslekler henüz var değiller.
Eline bir diploma verilen her kişinin kendisine "Mimar", "Mühendis"
diyebildiği, dilediği konuda, dilediği gibi çalışabildiği, başkalarının
malına canına malolabildiği tek ülke biziz dünyada.
Bu şekilde niteliği tartışmalı, sorumsuz, denetimsiz, sayısı 250 bini
aşkın diplomalı insan ülkemizde.
Mevcut düzen bu sayısal içinden dilediği kadroları kurup, onları amacı
için kullanabiliyor. Temel neden budur.
Bu nedenle de alınan, alınacak önlemlerin başarı şansı da yok gibi.
Çünkü onları belirleyecekler de, uygulayacaklar da aynı malzemeden ve halen
geçerli olan bu düzen içinden seçilecekler. O nedenle, henüz bir
"Mimarlık ve Mühendislik Meslek Yasamızın" olmamasınm, bir Meslek
Hukukumuzun oluşmamasının bedelini ne yazık ki gelecekte de canlarımız ile
ödemeye devam edeceğiz."
Arkitera
|