Paflagonya'nın güzelleri
Ormanda beton yerine ahşap
- 200 yaşındaki Paşakonağı, orman içindeki Pınarbaşı'nda doğaya uyumlu
mimari için "ders versin" diye kurtarıldı ve yeniden yaşama kavuşturuldu...
Üst solda, bu çabanın emektarları, konakla birlikte...
Ne güzeller güzeli Pınarbaşı görmüştü böylesi bir coşkulu kalabalığı;
ne de binyılların görmüş geçirmişi Eflani...
Hele ki Eflani...
Aynı binyılların derinliklerinde ''Paflagonya'' (Paphlagonia) adını bugünlere
getirene dek kim bilir neler çekmiş, nelere katlanmıştı...
Çoğunda da yalnız kalmış, tek başına direnmişti...
Tarihi Kentler Birliği (TKB), 16-20 Nisan 2003'teki Safranbolu Kastamonu -
Bartın -Amasra etkinliklerinde Pınarbaşı ve Eflani'yi de ''merhaba toplantıları''
ile programına alınca, Edirne'den Kars'a, Antalya'dan Sinop'a kadar yurdun dört
bir yanından bu buluşmaya katılan 300'ü aşkın ''Anadolu âşığı'' ,
Paflagonya'nın tarihine ve doğasına el verdiler...
Daha doğrusu, geçmişlerine ve yaşam kaynaklarına artık sahip çıkmaya
başlayanları kutladılar, destek sözleri verdiler...
''Pınarbaşım'' diyenlerle...
Kastamonu'dan yola çıkıp, Azdavay 'dan batıya dönerek Bartın'a doğru
ilerlerken ormanlık tepelerden aşağıya doğru birdenbire Pınarbaşı'yla
karşılaşınca, neden ''artık'' dediğimizi siz de görebilirsiniz.
1987'de 2000 nüfuslu bir ''orman köyü'' iken 1987'de ''ilçe'' olmasıyla
birlikte eklenen kimi çok katlı yeni betonarme binalar, bulundukları yerin
peyzaj ve kimlik değerini umursamayan türün en acımasız örnekleri...
Küre Dağları Milli Parkı 'na doğru uzanan yemyeşil vadinin içinde
adeta bir resim gibi duran eski köy dokusu içinde, belli ki yapanların da,
yaptıranların da adeta birer ''pişmanlık belgesi'' olmuşlar...
Herkes gibi bizi de kentin girişinde karşılayıp bahçesinde de ''Pınarbaşı
Forumunu'' yapmamıza ev sahipliğini üstlenen tarihi ''Paşa Konağı'' ise
aynı pişmanlığın duygulu bir ''özür dileme'' projesi gibi...
Çünkü Belediye Başkanı Halil Sarımeşe , gözlemlerimizi yazdırdığı
anı defterinde güzelliklerin yanı sıra çirkin yapılara da dikkat çekmemiz
üzerine dedi ki: ''İmarı da bu doğal güzelliğe saygılı hale getirmek
istiyoruz... Yeni yapıların, Pınarbaşını bozmaması, bu tarihi konak gibi
süslemesini nasıl sağlarız; bunu araştırıyoruz...''
Yaklaşık 200 yaşındaki Paşa Konağı'nı, eski ahşap yapısını
bozmadan restore edip 8 odasını da 30 yataklı bir konaklama tesisine dönüştürerek
yeniden yaşama kavuşturan ''Pınarbaşım'' şirketinin başkanı Selahattin
Mildan da dedi ki: ''Eğer bu yapıyı kurtarmasaydık, doğayla uyumlu
mimarinin ne olduğu tümüyle unutulacaktı... Şimdi, hem ders veriyor,hem de
çevreyle dost bir turizme hizmet ediyor...''
Tek amacı, ''adını aldığı sevgiliyi aynı güzellikte korumak'' olan Pınarbaşım
şirketinin diğer yöneticileri Tevfik Terzi, Sadık Gök, Bayram Sarımeşe,
Ali Altunışık ve gönlünü bu köye kaptırmış Cumhuriyet gazetesi emektarı
Hayri Arslan ise konağın önünde hep birlikte fotoğraf çektirirken dediler
ki: ''Doğayı ve kültürü denizden ve güneşten daha önemli görenlere bir
cennet sunuyoruz... Bu nedenle gelenler, vadimizdeki eski yerleşimlere kucak açmış
mağaralarla ve tarih boyunca aşklara, şarkılara ilham olmuş şelalelerle
buluşmak için de unutamayacakları günleri baştan ayırarak konuğumuz
olsunlar...''
Kahraman ''Paflagonlar''la...
Biz ise aynı gün kucaklaşmaya söz verdiğimiz Eflanilileri bekletmemek için,
Pınarbaşı Kaymakamı Ahmet Aydın 'ın; ''Anlatılamaz, ancak yaşanır''
diye yazdığı, İÖ 2000'lerden yaşam izlerini barındıran Ilgarini Mağarası
'nı, gezginlerin ''Vahşi Cennet'' adını verdikleri Varla Kanyonu 'nu, su
sesini şiire dönüştüren Ilıca Şelalesi 'ni ve daha nice güzellikleri
doyasıya yaşamayı, bir başka ziyaretimize erteledik.
Ardından yola devam edip ''Paflagonların başkentine'' ulaştığımızda
da Eflani Kaymakamı İlker Özerk Özcan , Belediye Başkanı Muzaffer Bildik
ile koca bir düğün salonunu dolduran kasaba halkının tarihten süzülüp
gelen duygu ve uygarlık yüklü bakışlarıyla buluştuk, tokalaştık...
Paflagonlar, aynı zamanda Troya savaşlarına katılarak Anadolu'yu daha o
çağlarda savunmaya koşan, tarihin ilk ''yurtsever cengâverleri'' ...
Tarihçi Necdet Sakaoğlu , Eflani'deki toplantıda, bu kahramanlığın
binlerce yıl sonraki Çanakkale Savaşları'nda da yine Anadolu'nun her yöresinden
gençlerin katılımıyla ve yine Anadolu insanının yurt sevgisiyle yinelendiğini
anımsattı...
Kendini, bölgenin kültür ve çevre hazinelerini tanıtmaya ve korumaya
adayan, Karabük-BRTV'den Mehmet Çetinkaya da son sözü Prof. Dr. Metin Sözen
'e verirken çekingen bir samimiyetle ''özür dileyerek'' elini öpmek
istedi... Metin Sözen'in bu pembe yüzlü ''utangaçlık'' karşısındaki
''teselli'' sözleri ise Eflani'nin neden bugüne dek tarihiyle hak ettiği
ilgiyi görememiş olmasının özeti gibiydi: ''Şimdiye kadar hep yanlış
eller öpüldüğü için özür diler gibisin...''
Pınarbaşı ve Eflani için anlatacak çok şey var... Ancak, gerçekten görmenin
de ötesinde yaşamak gerek... Doğanın ve tarihin bekçileriyle dertleşmek ve
onları yalnız bırakmamak, yaz aylarınızın hedefi olsun...
Cumhuriyet
|