Depremden değil kendimizden korkalım!
TMMOB Mimarlar Odası Merkez Danışma Kurulu 9, 10, 11 Mayıs 2003 günleri
Bursa'da toplandı. Mimarlık ve mimarlıkla ilgili ülke sorunlarının, imar
uygulamalarıyla ilgili yasal düzenlemelerin ele alındığı toplantıda Bingöl'de
gerçekleşen depremle ilgili "Depremden değil kendimizden
korkalım" adlı bildiri yayınlandı.
"Her deprem yaşayışımızda, bu ülkenin zaten yoksul, zaten umarsız,
zaten hayattan beklentileri nesillerini sürdürebilmekten ibaret kalmış
insanları ağıt yakar. Ağıt yakan bu insanların ister istemez içinde
bulundukları ve hatta güçlükle sürdürebildikleri o yoksul hayatlarını
dahi fazla bularak onları tehdit eden çirkin, sağlıksız çevrelerin ve yapıların
niye çirkin, niye sağlıksız ve niye depreme dayanıksız olduğunu, zavallı
insanlarımızın niçin ağıt yakmaya mecbur kaldıklarını, birbirimize
sorarız. Birbirimizi suçlarız.
Daha önce yaşanmış olan bir çok depremde olduğu gibi, bu depremde de
neden en çok kamu yapılarının yıkıldığını sorarız birbirimize.
Hırsızlık yapan müteahhidi, mesleğini gerektiği gibi uygulamayan mimarı
ve mühendisi, denetimini hakkını vererek yapmayan kamu görevlisini,
kalitesiz çimento üretenleri, hurdadan inşaat demiri çeken imalathaneleri suçlarız.
Kendimizi aklarız.
Her depremden sonra birilerini suçlar, birilerinin yakasına yapışır,
vicdanımızı rahatlatırız.
Sonra da yakaladıklarımızı bırakırız.
Günler geçtikçe küllenir acılar. Unuturuz.
Oysa çirkin, sağlıksız, işlemeyen kentsel çevrelerin sağlıksız,
depreme dayanıksız yapılarında yaşam sürmektedir: Plansızlığın, çarpıklığın,
hırsızlığın, rüşvetin, ahlaksızlığın, kuralsızlığın, yağmanın,
imar aflarıyla, yoğunluk artışlarıyla, mevzi imar planları ve özel imar
durumlarıyla, encümen kararlarıyla, kanun hükmünde kararnameler ve
genelgelerle, bakanlık onaylarıyla meşru kılındığı gündelik yaşamımıza
bir de deprem fırtınasının girdiğini düşünür, üzülürüz..
Yoksulluğun, işsizliğin cenderesindeki kent parçalarında şimdi de
deprem hayaleti kol geziyor!
Oysa yukarıdaki paragraflar bizlerin ne zaman karşımıza çıkacağı
belli olmayan bir deprem hayaletinden değil, yaşam biçimimizden korkmamız
gerektiğini göstermiyor mu?
Depremden değil, kendimizden korkmalıyız. Ahlaksızlığa son vermeli,
imar düzenimizi sil baştan yeniden yazmalıyız. Mevcut yapılarımızı
dikkatle gözden ve elden geçirmeli, onarılması gerekenleri onararak depreme
dayanıklı hale getirmeli, yeni yapılacaklar için planlama, sanat ve teknik
kurallarının titizlikle uygulandığından emin olmalıyız."
Arkitera
|