Talas ve Ağırnas İstanbul'da...
Her biri binlerce yaşında olan kentlerimizin çoğu, ne yazık ki artık
''birbirlerine benzediler''...
Eğer bu benzeşme, yine her birinin tarihten gelen uygarlık kimlikleriyle
olsaydı, kuşkusuz ''ne yazık ki'' demek, içimizden gelmezdi... Ancak, bir
yandan kültürel ve mimari özgünlüklerini hızla yitirirken, öbür yandan
da bunların yerini alan ''tek düze rant apartmanlaşması'' ile birbirlerine
benziyorlar.
Tek amacı, arsalardaki imar rantlarını üçe, beşe, on beşe katlamak
olan sözde ''modern'' bir yapılaşma tarzı, kimlik yoksunu tek tip ''yap-satçı
mimarisiyle'' bütün ülkeyi kapladı... O kadar ki artık örneğin Edirne 'de
ve Kars 'ta, birbirinin aynısı ''konut siloları'' var. Adana'daki ''blok''
larla, Samsun 'dakilerin farkı yok... İstanbul'un peyzajını delik deşik
eden ''plazalar'' bile Anadolu kentlerinde aynen yinelenmeye başlandı... Hatta
''köylerimiz'' de tarlaların içinde yükselen apartmanlarla ''kentleşiyor''
(!)...
Bütün bunlara, ''devletin'' hâlâ vazgeçemediği, kamu yapılarındaki
''tip proje'' ilkelliğini de eklediğimizde, Türkiye'nin ''çağdaş'' (!)
kent vizyonunu belki de kısaca ''tipsizleşme'' olarak özetlemek mümkün...
7 bölge; 7 kent
İşte böylesi bir süreçte, üstelik ''Tarihi Kentler Birliği'' gibi bu gidişe
dur demek için başlatılan yerel yönetimler dayanışmasının henüz ufukta
bile görünmediği o ''umutsuz'' 1980'li yılların sonlarında, ÇEKÜL vakfı
harekete geçerek dedi ki: ''Bütün bu yozlaşma salgınına karşı hâlâ
direnen kentlerimiz var... Her bölgedeki örneklerden bir kampanya başlatalım
ve kimliksizleşme sürecini tersine çevirecek önderler yaratalım..''
Türkiye coğrafyasına dengeli olarak dağılan; ''7 Bölge; 7 Kent''
projesini bu özlemle başlatan ÇEKÜL, aynı kapsamda Güneydoğu'dan Midyat ,
Akdeniz'den Akseki , Doğu Anadolu'dan Kemaliye , Ege'den Birgi , Marmara'dan
Mudanya , Karadeniz'den Kastamonu ve İç Anadolu'dan da Talas 'ı kucaklayarak,
bu tarih ve kültür merkezlerini ''Kendilerini Koruyan Kentler'' ilan etti...
Aradan geçen yıllar içinde bu 7 kentle ve yerel güçlerle kurulan ilişkiler;
sürekli yayınlar ve kültürel çalışmalar; sayısız etkinlikler ve hatta
doğrudan koruma projeleri ve restorasyon örnekleriyle, aynı kentlerin artık
daha bilinçli bir kararlılık içinde ''kimliklerine sahip çıkan'' yerleşmeler
olmalarına sınırsız destek verildi...
Bu uzun soluklu ve hem ''sabır'' , hem ''Anadolu sevgisi'' , hem de ''çalışkanlık
ve özveri'' isteyen emeklerin ''semerelerini'' ise yine aynı kentler artık alıyor.
Diğer pek çok kent ''mimari ve çevresel yozlaşmanın'' bunalımından nasıl
kurtulunacağını araştırırken, 7 bölgenin 7 kentinde ''kültür ve doğa
öncelikli gündem'' sürekli başı çekiyor...
Metropole dersler...
ÇEKÜL'ün bir süredir her ay yinelediği ve kendini koruyan kentlerle ilgili
''İstanbul'u bilgilendirme'' etkinlikleri, bu akşam ''Talas 'la sona eriyor.
Beyoğlu'ndaki ''Aksanat'' ta, 18.30'da başlayacak toplantıda, Talas'ın yanı
sıra Ağırnas da konuk olacak...
Aynı zamanda Mimar Sinan 'ın doğduğu kasaba olan ve Koca Usta'nın çocukluğunu
yaşadığı tarihi mekânlardaki koruma projeleriyle göz dolduran Ağırnas
ile buradaki çalışmaları, Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden
Yard. Doç. Dr. Sencer Erkman anlatacak.
Kayseri 'nin kültür denizi Talas'taki kentsel koruma ve yaşatma
projeleriyle, kent dokusu ve yaşamının tarihçesi hakkındaki bilgileri de
aynı fakülteden öğretim görevlisi Ceyhan Yücel aktaracak.
Her iki kentteki bu çalışmaların ortak ve özgün hedeflerini de üniversite
adına projelerin genel yöneticisi Prof. Dr. Hüseyin Yurtsever 'den dinleyeceğiz...
Sadece bu kentleri merak edenlerin değil, İstanbul'daki tarihi semtlerde yaşanan
''çöküntü ve ilgisizlik'' karşısında üzülenlerin de bu akşam Aksanat'a
uğramalarında fayda var...
''Kendini Koruyan Kent'' olabilmek için, başta ''yerel yönetim'' gelmek üzere,
kente karşı sorumlu tüm kesimlerin nasıl el ele vermeleri gerektiğini,
Talas ve Ağırnas'tan öğrenmeleri için...
Oktay Ekinci - Cumhuriyet
|