Çinili Hamam
Unkapanı'ndan Zeyrek Yokuşu'na
girdim. Fatih'in kadınlar pazarının hemen başındaki kocaman tarihi hamam
dikkatimi çekti. "Kadınlar Hamamı" levhasının altındaki küçük
kapının önünde, kaldırım üzerine koyduğu iskemlede oturan Lütfiye Hanım,
hamamın kadınlar bölümünün sorumlusuymuş. "Eskiden gelen giden çok
olurdu... Şimdi günde 5 kişi, 10 kişi gelir. En fazla 40 kişi gelir. Hamam
patrası 4 milyon, sabun, kese, bahşiş... Bir kişi 10 milyon liraya çıkar"
dedi.
Erkekler bölümünün giriş kapısı daha görkemli. Girişteki kocaman
mermer havuzlu avlu insanı etkiliyor. Oradan hamam bölümüne geçiliyor.
Erkekler bölümü sorumlusu Sadık Bey, siftah yapmadıklarını söyledi. Ben
siftah parasını vererek hamamı dolaştım. Bölümlerin büyüklüğünden,
kubbelerdeki ufak cam pencerelerden hamama süzülen ışıktan çok etkilendim.
Bana anlattıklarına göre şu aylarda kadın ve erkek bölümünü ısıtmak için
her gün 1 ton odun yakıyorlarmış. Bir ton odun 120 milyon lira imiş. 1 ton
da su harcanırmış. Halbuki vakfiye senedine göre hamamın günde 50 ton su
hakkı varmış.
Kötü örnekler var
Bu hamam Osmanlı döneminin ayakta kalmış en önemli yapılarından. Barbaros
Hayrettin Paşa tarafından 1540 - 1546 arasında Beşiktaş'ta şimdi mevcut
olmayan medresesine gelir sağlamak amacıyla Mimar Sinan'a yaptırılmış. Ama
Barbaros Hayrettin Paşa'nın vakfiyesini bizim Vakıflar İdaremiz kullara satmış.
Şimdi kul malı. Ama Allah satın alan kullardan razı olsun ki, hamamı hala
hamam olarak işletiyorlar...
Çünkü çok kötü başka örnekler var. Örneğin, Sadrazam Kara Ahmed Paşa'nın
kethüdası Hüsrev Kethüda tarafından Ortaköy'de Mimar Sinan'a vakfiye
olarak yaptırılan Ortaköy Hamamı'nı Vakıflar İdaresi kullara sattı.
Hamam şimdi lokanta.
Örneğin, Fatih'in sadrazamlarından Mahmut Paşa'nın, Mahmut Paşa Camii'ne
gelir sağlamak üzere inşa ettirdiği (1463 - 1474) vakfiye niteliğindeki
Mahmut Paşa Hamamı'nı Vakıflar İdaresi kullara sattı. Bu hamamın içi
beton kolonlarla çok katlı hale getirildi. Şimdi işportacılar çarşısı.
Hamam çarşı oldu
Örneğin, Fatih'in, vakfiyesinde yer alan, Fatih Camii'ne gelir sağlamak için
inşa ettirdiği en eski Osmanlı eserlerinden olan Tahtakale Hamamı'nı Vakıflar
İdaresi kullara sattı. Bu hamamın içi de beton sütunlarla çok katlı hale
dönüştürüldü. Hamam şimdi çarşı oldu.
Sayın okuyucularım, vakıf, "kul malını" Allah için bir hayır
işine tahsis etmektir. Allah için hayır işine tahsis edilen mal bir daha
"kul malına" dönüştürülemez. Vakıf müessesesinin esası devamlılıktır,
güvendir, emniyettir. Eğer insanlar devamlılığına emin olamaz, güvenemez
ise, hayır için de olsa vakıf kurmaz. Çünkü hiç kimse, Allah için bir
hayır işine tahsis ettikleri varlıkların ölümlerinden sonra çarçur
edilmesini, ona buna peşkeş çekilmesini, tahsis amacı dışında kullanılmasını
istemez.
İşin çarpık yanı şu ki; bizde "vakıf" sistemine ihanet eden
kurum, devletin "vakıf"ları yaşatmak, vakıf senetlerinin gereğini
yerine getirmek için oluşturduğu "devlet kurumu" olan Vakıflar İdaresi...
Sadece vakıf müessesesini rezil etmiyoruz, en değerli tarihi eserler de rezil
oluyor.
Güngör Uras - Milliyet
|