reklam

24 Mayıs 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

"1. Derece Doğal Sit Alanları" İmara Açılıyor

1.derecede Doğal SİT alanlarının imara açılmasını; bir doğa ve kültür katliamı olarak değerlendiren Mimarlar Odası hükümetin hazırladığı tasarıyı eleştirdi: 

" Kaybedeceklerimiz çok fazla ve telafisi mümkün değil. ABD'nin tüm uygarlığın gözü önünde "bomba gücüyle" gerçekleştirdiği Irak katliamı, kentlerin bombalanması ile doğal ve yapılı çevrenin tahrip olması, binlerce yıllık doğal ve kültürel mirasın yok edilmesi ve sonra yağmalanmasına nasıl ki gönlümüz razı değilse, topraklarımızda "yasa gücüyle" gerçekleştirilmeye çalışılan benzer tahribata da gönlümüz razı değil ve asla kabul edemeyiz

Yıllardır uygulanan yanlış kentleşme politikalarıyla tahrip edilen kıyılar, koylar, Boğaziçi, su toplama havzaları, daha doğru bir deyimle ülkemizin ve kentlerimizin çevresel değerleri ve yaşam kaynaklarının elde kalan son kısımları, TBMM'ne sunulan "yasa tasarısı" yasalaştığında yok edilecek.

21.07.1983 tarih ve 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na göre 1. derece Doğal SİT alanlarına yapılaşma izni verilmezken; hükümet tarafından çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören ve 21.05.2003 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulan tasarı ile "1.derece Doğal SİT alanları" imara açılıyor.

Tasarıya göre;
1. Doğal SİT alanlarına % 6 oranında yapılaşma yoğunluğu getirilmektedir. Zaten sınırlı kalan ormanlarımız, yeşil alanlarımız, eşsiz doğal güzelliklerimizin tamamı getirilen düzenleme ile yapılaşmaya açılıyor.

2- Bu alanlarda yapılan kaçak, kural dışı ya da imtiyazlı yapılaşmalar tasarıyla birlikte yasallaşacak. 2863 Sayılı yasaya aykırı yapıldığı için yıkılma kararı verilen binalar, tesisler ruhsata bağlanacak.

3- Ormanların yakılması, yeşil alanın tahribi vb şekilde yasalara ve toplumsal değerlere aykırı olarak elde edilen araziler üzerinde, kaçak yapı yapılmak suretiyle işgal edilen kamuya ait SİT alanları işgalcilere rayiç bedel üzerinden satılacak.

4- Gerçekte "imar affı" anlamına gelen tasarıyla "nasılsa yapanın yanına kâr kalıyor" mantığı çerçevesinde yeni kaçak, kural dışı ve imtiyazlı yapılaşmalar yapılacak ve telafisi mümkün olmayan bir "yağma" yaşanacak. Nitekim şimdiden bu yönde girişimlerin hızlandığını görmekteyiz.

Ayrıca, 30 hektara kadar arazi veya parsellerin yabancı kişi ve şirketlere satılması girişimi, bir çok bakımdan belirsizlikler taşıdığı gibi, arsa spekülasyonu, imtiyazlı imar izinleri aracılığıyla kentlerimizin ve çevrenin tahribine neden olacaktır ve kabul edilemez.

"İmar Barışı" söylemiyle gündeme gelen tasarı ve yakında gündeme gelmesi söz konusu olan "imar Affı" ile kentlerimiz yeni bir rant saldırısıyla karşı karşıya. Oysa bugün ihtiyacımız olan çevreyle barışmak; çarpık yapı düzenimizi çevreyle uyumlu hale getirmek; kentlerimizi planlama kapsamında rehabilite etmek; depreme karşı güvenlikli yapılar üretmektir. Buna rağmen getirilen düzenlemeyle çarpık, kaçak, depreme karşı güvenliği olmayan yapılaşmalar yasalaştırılıyor. 15-20 milyar dolar hazineye gelir sağlayacağım diye; para ile ifade edilemeyecek doğal ve kültürel mirasımız yok ediliyor; binlerce yurttaşımızın can ve mal güvenliği depremin risklerine terk ediliyor.

Orman yasasında yapılan değişiklikle orman vasfını yitirmiş arazilerin (!) satışının gündeme getirilmesi, Anayasa Mahkemesi'nden dönünce de Anayasa'nın değiştirilmesi yönündeki çabalar ve hükümet çevrelerinde "imar affı"nın konuşulmaya başlamasıyla birlikte, orman yangınlarının başlaması, kaçak yapı yapımının artması bir tesadüf olmasa gerek. Kamusal ve çevresel değerleri korumakla görevli siyasal iktidar yaptığı ya da gündemine aldığı yasa düzenlemeleri ile toplumun güvenliği ve geleceğini tehdit altına sokmaktadır.

"Tüccar siyaset" gereği her şeyi rantın bir aracı olarak gören siyasal anlayış; ülkemizin tüm kaynaklarını tahrip etmektedir. Getirilmek istenen düzenlemeyle; Çanakkale şehitlerinin yatağı "Gelibolu Barış Parkı" dahi yapılaşmaya açılarak yağmalanma tehdidi altına girebilecek; dünyada eşsiz doğal ve kültürel mirasıyla tanınan ve bu değerlerini kaybetmekte olan Boğaziçi tamamen yok olacak; ülkemizin değişik yerlerindeki emsalsiz doğa güzellikleri tüketilecek, Türkiye çölleşecek.

1.derecede Doğal SİT alanlarının imara açılması; bir doğa ve kültür katliamı; kent topraklarımıza, ülke ve toplumsal varlıklarımıza bir saldırıdır. Kaybedeceklerimiz çok fazla ve telafisi mümkün değil. ABD'nin tüm uygarlığın gözü önünde "bomba gücüyle" gerçekleştirdiği Irak katliamı; kentlerin bombalanması ile doğal ve yapılı çevrenin tahrip olması; binlerce yıllık doğal ve kültürel mirasın yok edilmesi ve sonra yağmalanmasına nasıl ki gönlümüz razı değilse; topraklarımızda "yasa gücüyle" gerçekleştirilmeye çalışılan benzer tahribata da gönlümüz razı değil ve asla kabul edemeyiz.

Yerel seçimler öncesi imar affı vb girişimlerinin gündeme getirilmesini, çevrenin oy toplama ve seçim kazanma aracı olarak tahrip edilmesinde sakınca görülmemesini üzülerek izlemekteyiz.

Hükümet, derhal tasarıyı geri çekmeli ve yurttaşlarımızdan özür dilemelidir !

Duyarlı milletvekillerimizin anayasayla, hukukla, Türkiye'nin de altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle bağdaşmayan, böyle bir kültür ve doğa katliamını asla onaylamamalarını diliyoruz.! "
Arkitera

 

Mayıs 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

John McAslan
27 Mayıs 2003 günü Diyalog bölümümüze konuk olacak.

John McAslan hakkında forumda başlayan tartışmaya katılmak için tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz