"1. Derece Doğal Sit Alanları"
İmara Açılıyor
1.derecede Doğal SİT alanlarının imara açılmasını; bir doğa ve kültür
katliamı olarak değerlendiren Mimarlar Odası hükümetin hazırladığı
tasarıyı eleştirdi:
"
Kaybedeceklerimiz çok fazla ve telafisi mümkün değil. ABD'nin tüm uygarlığın
gözü önünde "bomba gücüyle" gerçekleştirdiği Irak katliamı,
kentlerin bombalanması ile doğal ve yapılı çevrenin tahrip olması,
binlerce yıllık doğal ve kültürel mirasın yok edilmesi ve sonra yağmalanmasına
nasıl ki gönlümüz razı değilse, topraklarımızda "yasa gücüyle"
gerçekleştirilmeye çalışılan benzer tahribata da gönlümüz razı değil
ve asla kabul edemeyiz
Yıllardır uygulanan yanlış kentleşme politikalarıyla tahrip edilen kıyılar,
koylar, Boğaziçi, su toplama havzaları, daha doğru bir deyimle ülkemizin ve
kentlerimizin çevresel değerleri ve yaşam kaynaklarının elde kalan son kısımları,
TBMM'ne sunulan "yasa tasarısı" yasalaştığında yok edilecek.
21.07.1983 tarih ve 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Yasası'na göre 1. derece Doğal SİT alanlarına yapılaşma izni verilmezken;
hükümet tarafından çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören
ve 21.05.2003 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulan tasarı ile
"1.derece Doğal SİT alanları" imara açılıyor.
Tasarıya göre;
1. Doğal SİT alanlarına % 6 oranında yapılaşma yoğunluğu
getirilmektedir. Zaten sınırlı kalan ormanlarımız, yeşil alanlarımız, eşsiz
doğal güzelliklerimizin tamamı getirilen düzenleme ile yapılaşmaya açılıyor.
2- Bu alanlarda yapılan kaçak, kural dışı ya da imtiyazlı yapılaşmalar
tasarıyla birlikte yasallaşacak. 2863 Sayılı yasaya aykırı yapıldığı için
yıkılma kararı verilen binalar, tesisler ruhsata bağlanacak.
3- Ormanların yakılması, yeşil alanın tahribi vb şekilde yasalara ve
toplumsal değerlere aykırı olarak elde edilen araziler üzerinde, kaçak yapı
yapılmak suretiyle işgal edilen kamuya ait SİT alanları işgalcilere rayiç
bedel üzerinden satılacak.
4- Gerçekte "imar affı" anlamına gelen tasarıyla "nasılsa
yapanın yanına kâr kalıyor" mantığı çerçevesinde yeni kaçak,
kural dışı ve imtiyazlı yapılaşmalar yapılacak ve telafisi mümkün
olmayan bir "yağma" yaşanacak. Nitekim şimdiden bu yönde girişimlerin
hızlandığını görmekteyiz.
Ayrıca, 30 hektara kadar arazi veya parsellerin yabancı kişi ve şirketlere
satılması girişimi, bir çok bakımdan belirsizlikler taşıdığı gibi,
arsa spekülasyonu, imtiyazlı imar izinleri aracılığıyla kentlerimizin ve
çevrenin tahribine neden olacaktır ve kabul edilemez.
"İmar Barışı" söylemiyle gündeme gelen tasarı ve yakında gündeme
gelmesi söz konusu olan "imar Affı" ile kentlerimiz yeni bir rant
saldırısıyla karşı karşıya. Oysa bugün ihtiyacımız olan çevreyle barışmak;
çarpık yapı düzenimizi çevreyle uyumlu hale getirmek; kentlerimizi planlama
kapsamında rehabilite etmek; depreme karşı güvenlikli yapılar üretmektir.
Buna rağmen getirilen düzenlemeyle çarpık, kaçak, depreme karşı güvenliği
olmayan yapılaşmalar yasalaştırılıyor. 15-20 milyar dolar hazineye gelir
sağlayacağım diye; para ile ifade edilemeyecek doğal ve kültürel mirasımız
yok ediliyor; binlerce yurttaşımızın can ve mal güvenliği depremin
risklerine terk ediliyor.
Orman yasasında yapılan değişiklikle orman vasfını yitirmiş arazilerin
(!) satışının gündeme getirilmesi, Anayasa Mahkemesi'nden dönünce de
Anayasa'nın değiştirilmesi yönündeki çabalar ve hükümet çevrelerinde
"imar affı"nın konuşulmaya başlamasıyla birlikte, orman yangınlarının
başlaması, kaçak yapı yapımının artması bir tesadüf olmasa gerek.
Kamusal ve çevresel değerleri korumakla görevli siyasal iktidar yaptığı ya
da gündemine aldığı yasa düzenlemeleri ile toplumun güvenliği ve geleceğini
tehdit altına sokmaktadır.
"Tüccar siyaset" gereği her şeyi rantın bir aracı olarak gören
siyasal anlayış; ülkemizin tüm kaynaklarını tahrip etmektedir. Getirilmek
istenen düzenlemeyle; Çanakkale şehitlerinin yatağı "Gelibolu Barış
Parkı" dahi yapılaşmaya açılarak yağmalanma tehdidi altına
girebilecek; dünyada eşsiz doğal ve kültürel mirasıyla tanınan ve bu değerlerini
kaybetmekte olan Boğaziçi tamamen yok olacak; ülkemizin değişik
yerlerindeki emsalsiz doğa güzellikleri tüketilecek, Türkiye çölleşecek.
1.derecede Doğal SİT alanlarının imara açılması; bir doğa ve kültür
katliamı; kent topraklarımıza, ülke ve toplumsal varlıklarımıza bir saldırıdır.
Kaybedeceklerimiz çok fazla ve telafisi mümkün değil. ABD'nin tüm uygarlığın
gözü önünde "bomba gücüyle" gerçekleştirdiği Irak katliamı;
kentlerin bombalanması ile doğal ve yapılı çevrenin tahrip olması;
binlerce yıllık doğal ve kültürel mirasın yok edilmesi ve sonra yağmalanmasına
nasıl ki gönlümüz razı değilse; topraklarımızda "yasa gücüyle"
gerçekleştirilmeye çalışılan benzer tahribata da gönlümüz razı değil
ve asla kabul edemeyiz.
Yerel seçimler öncesi imar affı vb girişimlerinin gündeme getirilmesini,
çevrenin oy toplama ve seçim kazanma aracı olarak tahrip edilmesinde sakınca
görülmemesini üzülerek izlemekteyiz.
Hükümet, derhal tasarıyı geri çekmeli ve yurttaşlarımızdan özür
dilemelidir !
Duyarlı milletvekillerimizin anayasayla, hukukla, Türkiye'nin de altına
imza attığı uluslararası sözleşmelerle bağdaşmayan, böyle bir kültür
ve doğa katliamını asla onaylamamalarını diliyoruz.! "
Arkitera
|