Adana'da 'Adalet'!..
Geçen hafta Adana'daydım... ''Eczacılık Haftası'' nedeniyle; ''savaş ve
kültürel miras'' konusunu bu kez de eczacılarla söyleştik...
Oda Başkanı Erdoğan Çolak 'ın açış konuşması, aslında her şeyi özetliyordu.
Haftalardır ''Mezopotamya zaten tarih boyunca hep işgallere ve saldırılara uğradı...''
diyerek sözde ''tarih bilgisi'' (!) ile bugünü yorumlayanlara karşı, bakın
nasıl ''uygarlık dersi'' veriyordu:
''Evet ama geçmişte ne insan hakları kavramı vardı; ne de tarihin yok
edilmesini suç sayan insanlık sözleşmeleri...''
Adanalı eczacılardaki bu bilincin, kentin en eski semti Tepebağ 'ın yok
oluşuna hâlâ seyirci kalan ''yerel yetkilileri'' de etkilemesini diliyorum...
Hüzün de var, umut da...
Söyleşinin ardından mimar dostum Erkan Karakaya ile önce Cumhuriyet Bürosu
'nu ziyaret ettik. Çetin Yiğenoğlu sadece bir gazeteci değil, ''edebiyatçı''
olarak da dertli...
Yakın yıllara kadar şiirin, romanın, hatta sinemanın Anadolu'daki kültür
merkezi olan Adana, şimdi artık sadece ''İncirlik haberleriyle'' ulusal basında
yer bulabiliyor... Ya da popüler Büyükşehir Belediye Başkanı'nın
''gayrimenkul'' düşkünlüğüyle...
Adana Koruma Kurulu 'na da uğrayarak; kültürel ve doğal mirasın bekçileri
''dava arkadaşlarımızın'' hatırlarını sorduk... Yıllardır ''sığındıkları''
kötü apartman dairesinden, adlarına ve işlevlerine yakışır bir ''tarihi
Adana evine'' taşınmak üzere olmaları, bizi de mutlu etti... Böylece, artık
hiç kimse; ''Önce kendiniz tarihi binada oturun, sonra herkesten bunu
isteyin...'' bahanesine de sarılamayacak...
Erkan Karakaya, yıllardır benzer bir duyarlılığı gözleyen, ''7 Evler''
olarak bildiğimiz eski sıra evlerden birinin de TURSAB tarafından
sahiplenilerek kurtarıldığını söyleyince, sevincimiz katmerlendi... Başaran
Ulusoy 'a, kent kültürüne bu katkılarından ötürü teşekkür edilmesi
gerektiğini konuştuk...
''Hukuksuzluk Sarayı''
Bu gibi umut verici örneklerle keyiflenirken, soylu mimarisiyle kenti bezeyen
Adliye Binası 'nın, kentin akciğeri İnönü Parkı 'yla da bütünleşen
tarihi bahçesini yok eden ''Yeni Adliye Sarayı'' nı görmeyeyim mi?..
Normal bir ''hukuk devletinde'' olmaması gereken; yüksek yargı kararlarına
göre de çoktan ''yıkılıp'' yerinin yine ''park ve bahçe'' şeklinde düzenlenmesi
gereken dev bina, aslında kullanılmaya başlanmasına rağmen yakında
''devlet töreniyle'' de açılacakmış...
1997'de, dönemin RP'li Adalet Bakanı Şevket Kazan, şehirciliği yok sayan
planları mahkemece iptal edilen binaya ''kendisi'' temel atarak, hukuk dışı
inşaatı ''siyasi koruması'' altında başlatmıştı...
Mimarlar Odası Adana Şubesi 'nce açılan davada, ''Danıştay'' ın da
05.08.1997'de iptal kararını kesinleştirmesine rağmen, inşaat sürdürülerek
tamamlandı... Böylece, yargı kararlarına uyulmasını emreden anayasayı
Adalet Bakanlığı da çiğneyerek, yasadışı binada ''adalet'' dağıtılmaya
başlandı...
Umarım bu ''suçun'' törenine Adalet Bakanı Cemil Çiçek katılmaz...
Hatta, kendisinden bir dileğimiz daha var: ''Hukuksuzluk sarayı'' nın koca
koca klima merkezlerini bile bahçesini yok ettiği eski adliye binasının
duvarına yapıştırmışlar... Belli ki ''yeni'' binayı çok sevmişler ve
daha da ''çirkinleşmesini'' istememişler...
''Muhafazakâr'' bakan, hiç değilse onları ''tarihe saygı için'' oradan
söktürsün ve ''çok yakışacak'' olan yasadışı yapının istediği yerine
koydursun...
Cumhuriyet
|