Ankara'nın 'Vefasızları'...
Başbakan ve Siirt milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, başkentimizdeki özel
konutu için Keçiören 'i seçti...
Sabah 'ta sürmanşetten verilen, Yavuz Donat 'ın tam sayfalık ''tanıtma''
yazısında, Keçiören ve Erdoğan'ın tercihi öve öve bitirilemiyor... Başbakan'ın
Ankara 'da bundan böyle ''şelaleler, güller ve ceylanlar'' içinde bir yaşam
süreceği anlatılıyor... (20 Mayıs, 2003)
Yavuz Donat'ın bunları yazarken örneğin Ankara Kalesi 'yle alay
edercesine inşa edilen, mimarlık faciası ''Ergenekon Kalesi'' ni bile hangi
özelliğiyle; '' Atatürk 'ün modern Türkiyesine yakışır'' bulduğunu
merak ediyorum..
Ancak, siyasetinde ''tarihe bağlılığı'' özellikle öne çıkaran bir Başbakan'ın,
kimliksiz bir apartmanın çatı katından ''arabesk kemerli binaları''
seyretmek yerine, örneğin Altındağ 'daki yıllardır ''kurtarıcı''
bekleyen eski Ankara evlerinden birini ''Başbakanlık Konağı'' yaparak
penceresinden de ''medeniyet mirasına'' bakması daha uygun olmaz mıydı?..
Böylece; lideri olduğu AKP programında okuduğumuz; ''tarihi mirasın, kültürel
değerlerin güvence içine alınması için toplumsal bilinç geliştirilecektir...''
sözüne de önce kendisi anlamlı bir katkıda bulunmuş olurdu...
'Uygarlıkların' başkenti
Başkentimiz Ankara 'nın tarihsel yerleşme bölgeleri Altındağ ilçesi sınırlarında
kalıyor... Bu nedenle Altındağ Belediyesi de Tarihi Kentler Birliği (TKB) içindeki
üyelik görevini, özellikle bu ''kimliğini'' öne çıkararak sürdürüyor.
Nitekim, TKB'nin UNESCO'nun da katılımıyla 29-31 Mayıs 2003 günlerinde
Bursa'da gerçekleştirdiği uluslararası toplantısı için Ankara'nın geçmişini
ve kültürel dokusunu tanıtan bir belgesel de hazırladılar...
Roma çağından bugünlere 2000 yıllık kentsel yaşanmışlığı anlatan
film, yıllardır unutulan bir gerçeği sergiliyor: ''Türkiye'nin başkenti de
diğer kentleri gibi tarihsel derinliği olan bir yerleşmedir...''
Hem de öylesi ''etkileyici'' bir derinlik ki, Osmanlı 'nın ardından
Cumhuriyet döneminin ilk yapıları da aynı tarihsel yerleşimle ''bütünleşerek''
inşa edilmiş...
Örneğin, ''Birinci Meclis'' ve aynı arazide 1924'te yapılan ''İkinci
Meclis'' binaları... Hemen karşılarındaki ''Ankara Palas'' ve Anafartalar
Caddesi'ni bezeyen ''Adliye'', ''Çocuk Esirgeme Kurumu'', ''Kira Apartmanı'',
''Gazi ve Latife Okulları'' ... Yanı sıra ''Atatürk Bulvarı'' nı yaratan,
aynı özen ve görkemdeki ilk anıtsal banka yapıları ile ''Opera'',
''Tiyatro'' ... Ve bunları tepeden seyreden ''Türkocağı'' ile ''Etnoğrafya
Müzesi'' ...
'Ankara', Ankara'ya...
İşte bütün bu ''Cumhuriyet uygarlığı'' yapılarının da Ulus 'la
birlikte eklemlendiği ''Kale ve Çevresi'', ''Samanpazarı'', ''Çıkrıkçılar
Yokuşu'', ''Eski Hanlar'' , yani özetle ''tarihi Ankara'' semtleri ve dokusu,
Altındağ filminin de temasını oluşturan; ''uygarlıkların beşiği
Anadolu'nun merkezinde, çağdaş uygarlığımızın başkenti...'' kimliğini
21. yüzyıla taşımak için, yıllardır ''Ankara'daki devletin'' ilgisini
bekliyor.
Altındağ Belediye Başkanı Ziya Kahraman , bir Ankara evini onararak ''örnek''
yaratmış... ''Tarihi Kentsel Dönüşüm Projesi'' ni başlatırken de diyor
ki: ''Ankara, tarihine sahip çıkacak kişi ve kuruluşlar arıyor'' ...
Acaba, söz gelimi ''lojmanlarını yitiren'' milletvekilleri ya da üst düzey
''kültürlü'' bürokratlar, hatta başta bu mirasın sorumlusu Erkan Mumcu ve
diplomasındaki ''mimar'' unvanıyla övünen Zeki Ergezen olmak üzere bakanlar
ve elbette ki yine ''şiir seven'' bir Başbakan, ''ana muhalefet partisi''
liderini ve kurmaylarını da yanlarına alarak ''Türkiye'yi yönetenler,
Cumhuriyetin Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni de kurduğu tarihi başkentte
otursunlar...'' kampanyasını başlatamazlar mı?..
Böylece geçmişe vefasız siyasete son vermiş olmakla kalmazlar; yıkıma
terk edilen kültür mirası evlerimizi ve kentsel dokularımızı kurtarırlar;
kendilerine gurur ve huzur verecek mekânlarda yaşarlar. Bundan ise ''Türkiye''
kazançlı çıkar... Çünkü ''uygarlığın'' değerini ''yaşayarak'' fark
eden her siyasetçi, tarihi ve doğayı yağmalatan yasaları da artık aklına
bile getirmeyecektir...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|