reklam

03 Haziran 2003 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Mahalleme dokunma!

Arnavutköy halkı 3. köprünün ayakları altında ezilmek istemiyor. Bu nedenle Arnavutköylüler 4.5 yıldan bu yana harıl harıl çalışıyorlar, hem de isyanlarını bilinçli bir sivil toplum hareketine dönüştürebilmişler. Yaşadıkları mahalleyi koruma altına almışlar, buradan köprü geçirmeyeceğiz diyorlar, 'köprü möprü istemeyiz' diyorlar, sadece Arnavutköy'de değil, Boğaz'ın hiçbir yerinde köprü istemiyorlar, çünkü onlar, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyenlerden değil. Arnavutköylüler mücadelelerini

'benim evim yıkılmasın'dan, 'İstanbul'un sorunları nedir'e, oradan da 'Türkiye'nin sorunları nedir'e taşıyabilmişler. Arnavutköy semt girişimi yönetim kurulu üyesi İsmail Üstün, Arnavutköy semt girişiminin başarılı bir sivil toplum hareketine dönüşmesinin sağlıklı bir bilgi edinme, bilgi paylaşımı ve dolaşımı sayesinde gerçekleştiğini belirtiyor. Ülke sorunları için fikirleri sorulmayan insanlara belki de ilk kez ne yapabiliriz diye sorulduğunu, bürokrasideki gelişmelerin her gün izlenerek Arnavutköy halkına aktarıldığını ekliyor. Mücadelelerinin, semt halkının doku ve değer yargılarına uygun, güleryüzlü bir mücadele olduğunu, bu nedenle tüm halkı sardığını, artık aile içindeki suskun akşam yemeklerinin yerini, hararetli köprü tartışmalarıyla süslü yemeklere bıraktığını söylüyor.

Arnavutköy halkının sivil girişiminin en önemli yanı, belki de başarısı, kendi öz kaynaklarına dayanan ve hiçbir kuruluştan yardım almayan bir hareket olması ve 'hayır' dedikleri 3. köprüye alternatif sunmaları. Arnavutköylüler köprü yerine tüp geçit istiyorlar. 80'li yıllarda devlet babanın hazırladığı "raylı tüp geçit" (Marmaray) projesinin daha sonraları otomobil lobisi tarafından engellendiğini, oysa İstanbul'un ulaşım sorununu sadece raylı tüp geçitin çözebileceğini düşünüyorlar.

Arnavutköy'ün kalaycısı Tahsin amca, "gideyim de kendimi yakayım" diyor köprü yapılırsa ne yaparsın sorusuna. 1943 yılından beri o bir Arnavutköylü. "Bizim Todori'miz vardı, tramvayımız, Arnavut kaldırımımız, mis gibi çilek kokan akşamüstlerimiz vardı, Rumuyla, Ermenisiyle, Yahudisiyle karışık rengarenk bir halkımız vardı. Bize önce 6-7 Eylül günlerini yaşattılar. Komşularımızı korumaya çalıştık çapulculardan. Kıbrıs savaşından sonra ise gözyaşları içerisinde Yunanistan'a göç etmek durumunda kalan komşularımızı uğurladık. Ardından kazıklı yol kazığını attılar bize. Kazıklı yol Arnavutköy'ün hem ticari yaşamını sekteye uğrattı hem de insan dokusunu bozdu. Şimdi ise köprü ile bizi yok etmeye çalışıyorlar." Terzi Mürsel bey ise 11 yaşında Adana'da yaşayan ailesinin yanından kaçmış gelmiş, Arnavutköy'de demirlemiş. Terzi Cevat'ın yanında yetişmiş. Şimdilerde aktif olarak köprü yapımına karşı sivil toplum girişiminde yerini almış. "Eskiden", diyor, "havlusunu omzuna atan Arnavutköylüler sahile iner ve denize girerlerdi. Kuruçeşme'den gelen erkeklere karşı kızları korurduk. Gerekirse döver, denize atardık" diye özlemle anıyor eski günleri. Kazıklı yol yapıldıktan sonra 150-200 Arnavutköylü taşınmış Arnavutköy'den. Ticaret azalmış. Restoranlar boşalmış. Kazıklı yol ile birlikte transit geçiş devri başlamış. Peki ya köprü? Mürsel bey köprünün Arnavutköy'ün katliamı anlamına geleceğini düşünenlerden.

Köprünün altında kalacağız
Arnavutköylü'nün Asadur Amcası ise yılların kurukahvecisi. Mahallenin ağır topu. Ayaklı bir tarih adeta. Ancak Asadur amcadan geçmişten söz etmesini istemek yürek ister. 'Eski Arnavutköy' diye başlayan her cümle Asadur amcanın gözlerinde birer damla yaşa dönüşüyor. Arnavutköy sırtlarında çilek tarlaları içinde geçirdiği çocukluğunu, koca incir ağaçlarını, şenlikli Rum, Türk ve Ermeni bayramlarını hep bir arada kutlayışlarını anlatıyor. Sonra, güzelim mahallelerinin arka arkaya gelen dış müdahalelerle nasıl bozulduğunu ve son vurucu darbenin de köprü olacağını belirtiyor. "Artık üzerimize egzos ve toz yağacak. Biz bu köprünün altında kalacağız!" Arnavutköylüler bu köprünün yapılacağına inanmıyorlar. Neden mi? Çok mantıksız çünkü. 

Ve de ulaşım sorununa çözüm olmaktan çok uzak! Arnavutköylüler dört bir yanı deniz olan bir kentte niye deniz ulaşımından yararlanılmadığını, neden gerçek çevre dostu olan raylı toplu taşıma sisteminin tercih edilmediğini sorguluyorlar. Çünkü İstanbul trafiğinin yalnızca yüzde 11'ini Boğaz köprüleri kullanıyor. Yüzde 89'u ise kentin iki yakasında kendi içerisinde yapılıyor. Çünkü köprüden geçen araçların 3/4'ünü oluşturan özel otomobiller yolcuların 1/4'ini taşıyor. Köprünün -kamulaştırma bedeli hariç ihale bedeli yaklaşık 720 milyon dolar. Oysa, bir şehir hatları vapurunun maliyeti 4-8 milyon dolar! Arnavutköylüler, bugün 14.00'te, "Köprüye Hayır" çalışmaları çerçevesinde düzenledikleri panayıra bekliyorlar sizi. Sizin için bir dolu sürpriz hazırladılar. Sürpriz çekilişli, kokulu çilekli ve Bulutsuzluk Özlemli... Eğer gelirseniz çoook sevinecekler. Benden söylemesi...
Detaylı bilgi almak ve mesaj iletmek için: 0212 265 67 95
Radikal - Sema Öğünlü

 

Haziran 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29

30

diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Doğan Kuban 25 Mart 2003  günü Diyalog bölümümüze konuk oldu.

Doğan Kuban  hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın. 

Diyalog buluşmasını soru cevap şeklinde okumak için  buraya tıklayın...


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz