Konserler, tarihî mekânların
dokusuna zarar veriyor
İstanbul Müzik Festivali kapsamında Ayasofya Müzesi’nde verilen
konserle yeniden başlayan ‘Tarihî mekanlarda konser verilmeli mi?’ tartışması
Kültür Bakanlığı’nı harekete geçirdi.
Bakanlık, yüksek volümlü konserlerin söz konusu mekânların tarihî
dokusuna zarar vereceği gerekçesiyle bir dizi sınırlamaya gidiyor. Önceki
hafta Borusan Filarmoni Orkestrası’nın verdiği konserden çok, konser için
seçilen yer tartışma konusu oldu. Seçilen mekân Ayasofya olunca, etkinlik
birdenbire ‘Mabette konser olur mu?’ tartışmasıyla sınırlı kaldı.
Buna karşılık asıl tartışılması gereken konu göz ardı edildi. Oysa
sanat tarihçilerine göre, konserden çıkacak yüksek ses Ayasofya gibi tarihî
eserlerin dokusunda önemli tahribata yol açabilir. Ayasofya’nın yaşlı bir
bina olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Semavi Eyice, “Duvarları rutubetli.
Temelinden yukarıya doğru bir rutubet almış yürümüş. Bir taraftan
restorasyon adı altında orası burası yamanırken, bu tür konserler binanın
dokusuna zarar verir.” diyor.
Prof. Dr. Semavi Eyice, Kültür Bakanlığı’nın konserlere izin vermeden
önce bu tür ayrıntıları göz önünde bulundurmasını istiyor.
Konser tartışmasının sadece Ayasofya ile sınırlı kalmaması gerektiğini
düşünen Prof. Dr. Semavi Eyice, diğer tarihî mekânların da bu tür
konserler yüzünden zarar gördüğünü söylüyor. Daha önce de Tarkan
konseriyle gündeme gelen Aspendos Antik Tiyatrosu ve ‘Sultans of the Dance’ın
gösterisine ev sahipliği yapan Efes Antik Tiyatrosu ile her yıl pop
konserlerine sahne olan Rumelihisarı’nın dokusunun, yüksek volümden zarar
gördüğü tespit edilmişti. Kültür Bakanlığı, Aya İrini Müzesi,
Rumelihisarı, Aspendos ve Efes Antik Tiyatrosu’ndaki ses seviyesini 90
desibel ile sınırlıyor. Ancak bu mekanlardaki hemen her konserde, ses
seviyesi limitlerinin aşıldığı ve seyirci alkışlarıyla birlikte 130
desibele kadar çıktığı ispat edilmişti.
’Ayasofya’da konser verilmemesi daha mantıklı‘
Uzun süredir Ayasofya Müzesi’ndeki restorasyonları yürüten Prof. Dr.
Zeynep Ahunbay, Ayasofya’daki konserin tarihî yapıya zarar vereceğini düşünenlerden.
Ancak, Ahunbay, “Ayasofya’da konser verilmesin” şeklinde kesin bir görüş
ortaya atmadan önce, birtakım hususların bilemsel verilerle açıklanması
gerektiğini savunuyor: “Orada verilecek konserler nasıl bir titreşim yapıyor;
ses, bu mekânın kolonlarına, kirişlerine zarar verir mi, vermez mi? Burasının
akustiği bir konser için elverişli mi? Oraya gelen insanların yapıya vereceği
yük ne kadar? Bütün bu sorular göz önünde bulundurularak, inceleme yapıldıktan
sonra böyle bir konserin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği söylenebilir.” Söz
konusu konserle ilgili güvenlik sorunlarının da yaşanabileceğini dile
getiren Ahunbay, olayın bir başka yanına dikkat çekiyor: “Diyelim ki bir
yangın çıktı ya da bir deprem oldu. İnsanlar panik halinde nereye gidecek,
nereden çıkacak? Bunlar belirlendi mi? İzleyicilerin bu müzeye giriş ve çıkışları
ne kadar kontrollü yapıldı? Oradaki mozaiklere bir elin dokunması bile beni
rahatsız eder. Bütün bunları düşünerek Ayasofya’da konser yapılmaması
daha mantıklı gözüküyor.”
Türkiye Bilimler Akademisi Koordinatörü Prof. Dr. Ufuk Esin de tıpkı
Zeynep Ahunbay gibi “Ayasofya’da konser yapılmaz” diye kestirip atmadan
önce, yetkililerden birtakım çalışmaların yapılmasını istiyor. Tarihî
binaların kullanılmasından yana olduğunu, aksi halde bu yapıların öleceğini
söyleyen Esin, konser sırasında yapıya yayılan ses titreşimlerinin ne
kadarının bu yapı için uygun olduğunun ya da ne kadarından sonrasının
tehlike arz edeceğinin tespit edilmesini istiyor. “Burada bir kere konser
verildi, belli ki devamı da gelecek. Bari bu çalışmalar yapılsın.” diyen
Esin, Ayasofya’da konser yapılıp yapılmayacağı tartışmasının yararlı
olacağını düşünüyor.
‘Deprem kadar tehlikeli’
ABREC Ses ve Işık Sistemleri yetkilisi ve ses mühendisi Cihat Coşkun ise
hoparlör kullanılarak gerçekleştirilen konserlerin bu tür yapılarda deprem
etkisi yapacağını söylüyor: “90 desibelin üstündeki ses seviyesi,
dairesel dalgalar halinde yayıldığı için tarihî mekânlarda deprem etkisi
yapmaktadır. Çıplak sesle bir konser verildiği zaman, bu yapılar zarar görmez;
ancak hoparlör kullanıldığında rezonansa girer ve belli noktalarda özellikle
kolon ve kirişlerde titreşime sebep olur. Seslerin dairesel dalgalarla yayılması
daha tehlikelidir. Tıpkı deprem gibi etki gösterir. Konser esnasında bu fark
edilmez belki; ancak her konser Ayasofya’daki mermer oymaları, işlemeleri,
mozaikleri titreşe titreşe yerinden oynatır. Bir süre sonra bunlar
yerlerinden düşmeye başlar. Bu yapılara sadece ses değil; insan nefesinin
ve ışığın bile zararı vardır.”
Zaman
|