Beyoğlu - Marsilya arasında kültür
varlıklarının korunması konusunda bir deneyim alışverişi gerçekleşiyor

Kentler arası bilgi ve deneyim paylaşımını geliştirmeyi amaçlayan
"Kentler Köprüsü" başlıklı program tarihsel kent merkezlerinin
canlandırılması için finansman, planlama, tasarım yöntemlerinin araştırılması,
geliştirilmesi, tanıtılması için düzenlenen atölye çalışmaları,
seminerler ve konferanslar dizisi ile devam ediyor.
Bu programın ikinci buluşması geçtiğimiz günlerde gerçekleşti.
Fransa'da Marsilya Belediyesi'ne bağlı olarak hizmet veren Kültür Varlıkları
Atölyesi'nin (Atelier du Patrimoine) yöneticisi, AB ve UNESCO nezdinde tanınmış
bir uzman olan Daniel Drocourt, 7-10 Haziran tarihleri arasında İstanbul'daydı.
Drocourt'un katılımıyla programın birinci gününde bir kent gözlem atölyesi,
sunuş düzenlendi. İstanbul'dan ve Ankara'dan katılımcılar bu sunumu
yorumlayarak yerel bağlamda tartıştılar. Programın ikinci gününde birinci
gün atölyesinin ve sunuşlarının sonuçlarını derlemeye yönelik ikinci
bir atölye çalışması yapıldı. Daha sonra Drocourt yerel yönetimin ilgili
birimleriyle ilgili bilgi aldı, gözlemler yaptı.
Bugün AB ve UNESCO nezdinde, özellikle de Akdeniz çevresinde bulunan ülkelerde
tarihi kent dokularıyla öne çıkan yerleşimlerin gelişim ve koruma planlarına
da danışmanlık yapan Drocourt, bu süre içinde İstanbul'la benzer özellikler
taşıyan Marsilya kentindeki uygulama deneyimlerini örneklemek, yerel yönetimlerle
kültür varlıklarının korunması konusunda katılımcıları bilgilendirmek
üzere yerel yönetim (Beyoğlu Belediyesi) ve STK'lar ile bir takım atölye çalışmaları,
konferanslar, incelemeler gerçekleştirdi.
Drocourt: Bir kurumsallaşma örneği
Drocourt'un üstlenmiş olduğu görev ve elde ettiği deneyim, kültür varlıklarının
korunması konusu ve yerel yönetimler açısından Türkiye için çok önemli
bir örnek oluşturuyor.
Bu örneğin özelliği, gerek koruma mekanizmasının Fransa'da siyasal yapıdan
özerk işleyişi, gerekse de yerelleşmiş olması.
"Kentler Köprüsü" başlığı altında sürdürülen programda
AB yerel yönetimler mevzuatının Türkiye ile 'uyumlulandırma' sürecinde karşılıklı
olarak yerel yönetim uygulamaların ve yöntemlerin paylaşılması amaçlanıyor.
Türkiye'de yerel yönetim yasalarında yapılması planlanan son değişiklikler
kültür varlıklarını koruma mekanizmalarının yerelleşmesini öngördüğü
için bu karşılaşma ayrıca önemli. Çünkü Türkiye'de aşağı yukarı
herkes mevzuat değişikliğine odaklanırken Drocourt'un çalışmaları
'mevzuatın yeniden biçimlendirilmesi' olmaktan çok, sürekli uygulamayla karşılıklı
etkileşim içeren bir 'yöntem arayışı' örneği sunuyor.
Mevzuattaki değişimden çok uygulama aracılığıyla mevzuatın geliştirilmesi
konusunda ayrıntılı ipuçları taşıyor. Dolayısı ile Drocourt'un örneğini
kültür varlıklarının korunması konusunda kamu yönetimleri arasındaki bir
'yetki paylaşımı' düzenlemesi olmaktan çok, yerel halkla iletişime dayalı,
özerk uzmanlık kurumları ile gerçekleşen bir kurumlaşma süreci olarak
okumak gerekiyor.
Bu açıdan bakıldığında Drocourt'un deneyimi ilginç bir hayat hikayesi
ve bir yerel kurumsallaşma deneyimi örneği. Şehir merkezindeki mimarlık
mirası ve arkeolojik kalıntıların korunmasıyla ilgili sorunlardan hareket
eden Drocourt kişisel mücadelesi ile Marsilya Belediyesi'nin ve Fransa'da
yerel yönetimlerin kültür varlıklarının korunması konusunda bir
kurumsallaşma sağlamasına ve yetkilendirilmesine yolaçan gelişmelerde öncü
bir rol oynamış.
İlk önce yalnızca 200 hektarlık SİT alanının korunmasından sorumlu
olan görevi daha sonra atölyenin başarısı ve uluslarası kuruluşlar
(UNESCO ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı) tarafından da tanınınca,
24.000 hektarlık kent alanı bütünüyle atölyenin yönetimine verilmiş.
Devletin sorumluluğunda olan anıt yapılar ve arkeolojik değerlerle ilgili
olduğu kadar atölyenin yerel yönetimlerin bütün uygulamaları ile ilgili
sorumluluğu bulunuyor. Yılda yaklaşık 4.000 başvuruyu değerlendiren atölyenin
bir başvuruyu değerlendirme süresi ortalama bir hafta. (Bizde koruma kurullarında
ortalama iki sene beklendiğini hatırlatalım.)
En büyük çalışmalar için dahi bu süre iki haftayı geçmiyor. Ancak atölyenin
yapı tipleri, yüzey kaplama cinsleri, arkeolojik katmanlar üzerine yapılan
araştırmalar ile elinde birikmiş kapsamlı bir kent arşivi bulunuyor ve bu
arşiv sürekli araştırmalar ile geliştiriliyor. Tekil çalışmalar bu arşivin
yaratmış olduğu birikim ile sürekli alışveriş içinde. Bu nedenle bir
taraftan değerlendirme süreleri kısalırken, bizdeki koruma kurullarının
bir benzeri olan atölye yaptığı yayınlar, kılavuzlar ile her türlü
mimari uygulama için proje hazırlıklarına katkıda bulunuyor. Dolayısı ile
atölye İşlevini yalnızca denetimle sınırlandırmıyor. Her bölgenin, her
yerleşim tipinin kendine özgü karakteristikleri olduğundan hareketle oluşturulan
arşiv, yayınlarla yerel halka ulaşan yönlendirici bir bilgi bankası olarak
işlev görüyor.
Atölyenin işlevleri halkla sürekli temas içinde, halkın isteklerinin,
tepkilerinin alınması, kuralların önceden bilinmesi ve tam uygulanması ile
yerine getiriliyor. Bu nedenle hem kurallar kesin olarak uygulanıyor, hem de bu
kurallar 'yerel halkın hayatını zorlaştırmak' yerine mülklerinin,
mahallelerinin, şehirlerinin daha nitelikli, yapılarının daha güvenli olmasını
sağlıyor.
İstanbul için görüşü sorulduğunda "bir şeyleri daha iyi yapmak için
hiçbir zaman geç değildir" diyen Drocourt, Marsilya'da kurulan atölyenin
bu süre içinde nasıl tanındığını ve bu süre içinde bir dolu genel
sekreter, belediye başkanı değişmesine rağmen görevini başarıyla sürdürdüğünü
tutkulu bir mücadele, iletişim ve yüzünü halka dönen bir kamu işlevi ile
açıklıyor. İmar planlarından ulaşım projelerine kadar her konuda kesin
bir denetim işlevi olan ve kuralları tam olarak uygulayan bir yönetim işlevi
olan atölyenin gelişmesini de Drocourt tepeden inme projeler yapan bir uzman
olarak değil, bilgi paylaşımını hedef alan bir uzmanlık işlevi ile ilgili
olarak örnekliyor.
Farklı bir deneyim ihtiyacı
Diğer taraftan Drocourt'un Beyoğlu'nda yaptığı incelemeler de bazı önemli
sonuçlar elde etmeye yönelik bir aşama oluşturabilir. Drocourt'un İstanbul
ziyaretinin İstanbul'un UNESCO 'Kültürel Miras' listesindeki konumuyla ilgili
açıklamalara denk gelmesi önemli.
Beyoğlu Belediyesi bir grup gönüllü uzman, düşünce insanı, araştırmacı
ile birlikte burada yaşayan insanların enerjisini harekete geçirerek,
tarihsel kent merkezlerini canlandırma projelerine örnek olacak çalışmalar
programlıyor.
Bunlar içinde en önemli dönüşüm fırsatlarından birincisi endüstri
mirasının geleceği. Kamusal mekanlar gibi yönlendirici uygulamalarının
geleceği hakkında yeni perspektiflerin oluşturulması.
İkincisi 19. ve 20. yüzyıl başlarında gelişen ve çok farklı mimarlık
akımlarını barındıran çok önemli bir yapı kapitalinin yerel kalkınmayı
sağlayacak bir biçimde dönüşümü için yeni görüşlerin, yöntemlerin
geliştirilmesi. Bu iki kapsamlı alanı çok boyutlu ve çok taraflı bir yerel
gelişme ve kentsel canlandırma uygulaması içinde yönlendirmek gerekiyor.
Bugüne kadar yapılan çalışmalar, kurumsal rollerin ve olanakların gözden
geçirilmesi açısından önemli. Sonuçta Drocourt sunuşunda kültür varlıklarının
korunmasında Fransa'da yerel yönetimlerin nasıl bir uygulama yaptıklarını,
bizdeki koruma kuruluna denk gelen atölyenin tarihsel sit alanlarında yalnızca
denetçi bir rol değil, yerel halka nasıl danışmanlık hizmeti verdiğini ve
çözüm ortağı haline geldiğini Marsilya örneği üzerinden gösterdi.
Bir çoğumuz Drocourt'un sokak, sokak, mahalle mahalle yaptığı
uygulamaları bir "proje" gibi görebilir, "aynısını bizde
yapsak" diye düşünebiliriz. Böyle düşündüğümüzde aynı yöntemleri
uygulasak dahi, bu atölyenin gerçekleştirdiği ve kağıt üzerinde kalmayan
uygulamaları ne ölçüde anlayabiliriz?
Diğer taraftan Drocourt'un atölyenin yöneticiliğinde gerçekleştirdiği
yaklaşık otuz yıllık deneyimini bu süre içinde kurumsallaşma gerçek bir
mücadele, kamuoyu oluşturma, meşruiyet temelli bir uzmanlık anlayışı içinde
değerlendirmek için de çaba gösterebiliriz.
Bu atölyenin sonuçlarının kalıcı olmasını sağlayacak en önemli gösterge
belki de Beyoğlu ve Galata'nın UNESCO'nun kültürel miras listesine alınmasını
sağlayacak çalışmalar. Başka şehirlerin bu listede yeralmak için yarışmasının
sözkonusu iken İstanbul'un listede yeralan dört bölgesinin (Surlar, Zeyrek,
Sultanahmet, Süleymaniye) UNESCO tarafından listeden düşürülebileceğinin
dile getirilmesi, bu konudaki niyetimizi yeniden sorgulamamızı sağlayacak çok
önemli bir çelişki.
Çünkü UNESCO'nun İstanbul istemediği halde İstanbul'u zorla listede
tutması sözkonusu değil.
Bu nedenle Beyoğlu'nda böyle bir adım atılması ve bir girişimin başlatılması,
İstanbul için de bir örnek oluşturabilir.
Programda neler yeraldı?
Ana etkinlik:
Drocourt Beyoğlu Belediyesi'nin konuğu olarak 7 Haziran'da saat 15.30'da İstanbul
Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü'nde bir sunum.
Konu "Tarihsel Kent Merkezinin Dönüşümünde Yerel Yönetimin
Uygulamaları" Fransa-Türkiye karşılaştırması.
Konferansın katılımcıları Murat Güvenç, Aykut Köksal, İhsan Bilgin,
Zeynep Merey Enlil, Emre Madran.
07 Haziran Cumartesi:
1. Atölye çalışmaları. Beyoğlu'nda üç ayrı bölgede (Dolapdere, Galata,
Cihangir) yapılacak Kent Gözlem Atölyeleri. (Cihangir: Firuzağa, saat 11.00,
Galata Kahvesi 12.00, Dolapdere Müzisyenler Kahvesi saat: 13.00)
2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü'nde sunuşlar ve yerel
bilgilendirme-yorum (Dolapdere Kampüsü Büyük Salon saat: 15.30-18.00)
3. Kokteyl: Dolapdere Kampüsü, saat: 19.00
08 Haziran Pazar:
4. Kent Gözlem Atölyesi değerlendirmeleri ve sonuçları (Beyoğlu Belediyesi
Ek Hizmet Binası, saat: 10.00 - 13.00)
09 Haziran Pazartesi:
Beyoğlu Belediyesi ile çalışma. Planların, dokümanların toplanması.
10 Haziran Salı:
Basın toplantısı ve Beyoğlu Belediye Başkanı ile görüşme ve Beyoğlu
Belediyesi şehircilik atölyesinde değerlendirmeler.
Buluşmadan görüntüler:
Fotoğraflar: Arkitera
Arkitera
|