Bir sivil toplum dersi
Arnavutköy Semt Girişimi üyeleri beş yıl boyunca direndiler ve kazandılar.
Üçüncü Boğaz köprüsünün bu semtten geçmeyeceği geçen hafta açıklandı
Üçüncü Boğaz köprüsünün Arnavutköy-Vaniköy hattına yapılacağı
haberi ilk çıkalı beş yıl oldu. O günden beri kasabından bilim adamına
kadar tüm mahalleli İstanbul’dan Ankara’ya çalmadık kapı bırakmadı.
Arnavutköy Semt Girişimi’yle pek çok eylem yaptılar. Son olarak, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan yeni köprünün Anadolu-Rumeli Kavağı arasında yapılacağını
açıkladı. Bu tür hareketlerin büyük bir istekle başlayıp hiçbir sonuca
ulaşmamasına alışık bizler için değişik bir durum tabii. Ancak üçüncü
köprünün Arnavutköy yerine başka bir yerde yapılması onları tatmin
etmiyor. Bu nedenle mücadelelerine bitmiş gözüyle bakmıyorlar. Tüp geçit
projesi gerçekleşmedikçe eylemlerini sürdürecekler.
Hareketin lokomotifi kadınlar...
Göz doktoru Semra Kürkçüoğlu, elektrik mühendisi Özden Danışman,
dekoratör Yıldız Taşdoğu ve ev kadını Fezal Esmen’i bir araya getiren köprü
mücadelesi günün birinde bitse de belli ki onlar artık birbirinden
kopmayacak.
Özden Danışman bir anısını anlatıyor: "Günlerdir koşturmaktan
bitap düşmüştüm. Evde doğru dürüst yemek pişiremiyorum. Mahallemizin
kasabı Haşim amca geldi. Elinde bir tencere tas kebabı; ‘Kızım 1,5 aydır
et almıyorsunuz. Koşturmaktan yemek yapamıyorsun. Ben sana hazırlayıp
getirdim’ dedi."
Semra Kürkçüoğlu uzun yıllar Etiler’de oturduktan sonra Arnavutköy’ü
seçenlerden: "İlk günlerimde bakkala manava gittiğimde hemen ‘Hoşgeldiniz,
yeni mi taşındınız?’ diyorlardı. Herkes birbirine çok yakın. Başarıya
ulaşmamızda en büyük etkenlerden biri bu."
"Tıpkı mahalle dizilerindeki gibiyiz"
Mahmut Çelebi (Lokanta işletmecisi): Köprünün altında uyumak istemiyoruz.
Burada doğup büyüdüm. Babam da öyle. Güneşimizin kesilmesini istemiyorum.
Tüp geçit olmadan o köprülere yenileri eklenecek.
Adil Dikmen (Kuaför): 40 yıldır buradayım. Birimiz yorulduğunda diğerimiz
bayrağı devraldı. Birliktelik ruhu oluşturduk. Gereken parayı aramızda
topladık. Zaten çok büyük paraya da gerek yok. Şimdi kimin ihtiyacı varsa
toplanıp yardım ediyoruz. Hasta olana koşuyoruz. Tıpkı mahalle
dizilerindeki gibi. Gerektiğinde dükkanımızı kapatıp gidiyoruz, hiç önemli
değil.
Gönül Şener (Ev kadını): Burada doğdum, büyüdüm. Benim gittiğim okula
kızlarım gitti, şimdi torunum gidecek. Bunun yok olmasına izin veremezdim.
Sedef İrteş (Mahalle Muhtarı)
"Evler yıkılsaydı gidecek yerimiz yoktu"
Semtin 1500 yıllık bir geçmişi var. 42 yalı ve 285 ahşap sivil mimari örneği
yer alıyor. Burası İstanbul’un eski mahalle yaşantısını süren bölgelerden
biri. Belki de bizim işimizi en çok kolaylaştıran bu oldu. Burada yaşayan
insanların yüzde 70’i ev sahibi. Evlerinin yıkılması durumunda gidip yaşayabilecekleri
başka bir yer yok. İmza kampanyaları düzenledik, sivil toplum kuruluşları
ile iletişim kurduk, Ankara’ya gidip geldik. Sonuçta köprünün buraya yapılmasına
şimdilik engel olabildik. Ancak köprünün Anadolu ve Rumeli Kavağı arasına
yapılacağı söyleniyor. Bu "Sizi öldürmedik, başkasını öldürüyoruz"
anlamına geliyor. Biz İstanbul Boğazı’nda köprüye karşıyız.
İsmail Üstün (Sosyolog)
"Fikri sorulmayan insanlar bu harekete önderlik etti"
Mimar Sinan Üniversitesi’nde doktora yapıyorum. Tezim de Arnavutköy’ün
etnik yapısı üzerine. Sivil toplum hareketleri çok hızlı başlasa da bölünmeler
yüzünden bir süre sonra sonuca ulaşmadan bitebiliyor. Buradaki fark, aydınlarla
esnafın, ev kadınının birleşmesi. Fikri sorulmayan bu insanların önderliğinde
gitti hareket. Başlangıçta "Evim yıkılmasın" diye yola çıkılsa
da şimdi farklı bir bilinç oluştu. İlişkiler de geçmiştekine yakın bir
noktaya geldi. Örneğin seyahatten döndüğümde komşumu elinde bir tas çorba
ile kapımda buluyorum. Hasta olduğumda başımda bekliyorlar.
Milliyet
|