İçinden cadde geçen kütüphane
İyi okur, sevgili dost Tansu Özkök dün bana iki duyguyu bir arada yaşattı.
Dublin'den getirdiği Trinity College Library Dublin'in tarihini anlatan
kitapla bana eşsiz bir mutluluk duygusu yaşattı.
Gene onun yüzünden bizdeki kütüphaneleri, kütüphanelerin güç koşullarını,
çaresizliklerini, kadro yetersizliklerini düşündüğümden üzüntülü
saatler geçirdim.
Bir de Trinity College Library Dublin Adress Book armağan etti bana, önemli
şairlerin, yazarların adreslerini artık onda muhafaza edeceğim.
1592'de Kraliçe I. Elizabeth tarafından kurulan Trinity College Library'nin
çeşitli binalarındaki kitap ve süreli yayınların toplam sayısı 5 milyon,
her yıl da bu sayıya 100.000 yeni kitap ve dergi katılıyor.
Kütüphanenin zenginleşmesinin tarihini okurken, din adamından devlet adamına,
servet sahiplerine kadar herkesin bu kütüphaneyi geliştirmek için olağanüstü
çaba harcadıklarını öğrenmek, ülkemle orası arasında bir başka
mukayese yarası açıyor bende.
Bu tarihi okurken, özel koleksiyonların bir kütüphanenin oluşmasındaki
önemini, yeniden özel kitaplık sahiplerine hatırlatmak istedim.
Kütüphaneye kitap bağışlayan, müzayedelere katılıp aldıkları
kitapları kütüphaneye armağan eden, ekonomik güçlerini kitaba yansıtıp
ta Londra'lara kadar giderek kitap alıp gelen adlar, bugün kütüphaneler
tarihinin altın sayfalarında ebediyen yaşıyorlar. Onlar kültürün onur
payesini kazandılar böylece.
Kitaplar arttıkça, mimari yarışmaları düzenlenerek yeni binalar yaptırılıyor.
Kütüphane büyüdükçe yeni binalar ekleniyor, yeni mimari tarzların örnekleri,
bu yapılar topluluğunun içi kadar dışını da modernleştiriyor.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne yanındaki boşaltılan binayı kazandırmak
için, artık aramızda bulunmayan eski kütüphane müdürlerinden Muzaffer Gökman'ın,
zamanın başbakanı Adnan Menderes'te noktalanan ve zaferle sonuçlanan mücadelesinin
tanıklarından biriyim. O günleri hatırlarken, Trinity Library'deki dayanışmaya,
birliğe nasıl da gıpta ettim.
1689 yılında kitapları yangından kurtaran Michael Moore'un adını
okurken, geçmişten bir olayı anımsadım.
Rahmetli dostumuz Üniversite Kütüphanesi Müdürü Nurettin Kalkandelen'in
babası Kalkandelenli Ali Sabri Bey de tek başına Yıldız Kütüphanesi'nin
yağmalanmasını önleyerek kütüphanecilik tarihine geçti.
Hollandalı bakan Hendrik Baron Fagel, ülkesini Napolyon işgal edince
kitaplarını alıp İngiltere'ye kaçmış. Kitabın maddi ve manevi değerini
bilen bir bakan. Daha sonra kitapları satılmış, bir zat da alıp onları
Trinity Kütüphanesi'ne armağan etmiş. Ülkemde ne böyle bir bakan anımsıyorum
ne de böyle bir hamiyetli vatandaş.
1592'de kurulan kütüphane 2000'lerde de yeniliklerle, yeni yapılarla büyümeyi
sürdürüyor.
Kısacası bize benzemiyorlar, binanın içinde kitapları ve çalışanları
unutmamışlar.
Bu bina size yeter sözünü demek ki bilmiyorlar.
Hele el yazmaları... Yazarların, şairlerin el yazıları bu kütüphanenin
başka bir zenginliği.
BU kütüphanenin önemi, etkisi, ülke edebiyatına, edebiyatçısına yararı
ne?
Bu da bir başka yazının konusu.
Hürriyet - Doğan Hızlan
|