Dünya Mirasında 'Miniatürk'!
UNESCO'nun Dünya Mirası Merkezi'nden Minja Yang , 30-31 Mayıs 2003 günlerinde
Bursa 'da yapılan Tarihi Kentler Birliği toplantılarının konuğuydu. Sonuç
bildirgesine şunu önerdi:
''- Kültürel ve doğal mirasın korunmasına ait sözleşmelere uymayı hükümetlere
sürekli anımsatmalıyız... Çünkü bu değerler, insanlığın ortak mirası...''
Bayan Yang İstanbul 'a da geçerek, 1985 'ten bu yana ''insanlığın ortak
mirası'' listesinde bulunan ''Suriçi'' nin içler acısı halini gördükten
sonra, Ersin Kalkan 'a içini döküvermiş:
''- Sözleşme gereği koruma ve belgeleme yapılmadığı gibi, 1995'te söz
verilen planları ve eski eser listelerini bile hâlâ bekliyoruz... Kültür düşmanı
Afganistan, Uganda gibi ülkeler arasına girerseniz, İstanbul da dünya mirası
listesinden çıkabilir...''
'Kent'ini yitiren anıtlar!..
Hürriyet 'teki bu röportajdan (08.06.2003) önce, THY'nin ''Skylife''
dergisinde ''Miniatürk'' ü övgülerle tanıtan bir yazıyı Prof. Dr. Cengiz
Eruzun 'la birlikte okumuştuk... Sordum:
''- Tarihin kendisini yok oluşa terk ederken, onca sınırsız paralar
harcayarak maketlerini yaptırmak, kültürel takıyye gibi bir şey değil
mi?..''
Büyükşehir Belediyesi'ndeki ''Tetkik ve Değerlendirme Kurulu'' nun da üyelerinden
olan Eruzun, meğer daha dertliymiş:
''- Kurulda da karşı çıktım, dinlemediler... Eğer bunun yerine, örneğin
20. yüzyıl başlarındaki İstanbul'un kent maketi yapılırsa, yitirdiğimiz
tarihin kuşaktan kuşağa anımsanmasını da sağlamış oluruz, demiştim...''
Skylife'daki (THY'nin yeni yönetimiyle ilgili olsa gerek) bugüne dek hemen
hiç rastlanmayan türden ''sipariş diliyle'' kaleme alınmış tanıtım yazısında:
''Türkiye'nin en ünlü tarihi yapıları arasında gezindiğiniz Miniatürk,
Haliç'teki Sütlüce Kültür Merkezi'yle de bütünleşiyor...'' sözüne de içerleyen
Eruzun, şunları eklemişti:
''- Bunları yazan, hiç değilse Sütlüce projesinin mimarı olarak beni de
arayıp sorsaydı, anıtsal yapıların, içinde yer aldıkları tarihsel
dokudan ve hatta doğal çevreden bile asla ayrı düşünülemeyeceğini, zaten
Miniatürk'e de damgasını vuran kente duyarsız bu anlayış yüzünden
tarihsel sivil mimarinin yıllardır sahipsiz bırakıldığını söylerdim...''
'Miniakafa'lar almıyor
Nitekim, Bayan Minja Yang da işte bu ''aymazlığı'' gözleriyle görünce, İstanbul'un
siluetindeki ''anıtsal ve dinsel yapılar'' ne kadar görkemli olursa olsun,
kenti ''dünya mirası'' yapan zenginliğin ''yaşanmışlık tarihini''
belgeleyen eski semtlere tamamlandığını bakın nasıl özetliyor:
''- Süleymaniye ve Zeyrek mahallelerinin en az Ayasofya kadar değerli olduğunu
anlamıyorsunuz...''
Yang'a, bunu aslında ''bizim'' anladığımızı; hatta yıllardır da
''anlatabilmek'' için çırpındığımızı; ne var ki kenti ve ülkeyi yönetenlerin
böylesi bir tarihi kent bilincini asla ''kavrayamadıklarını'' ; çünkü hep
kavga dövüş alınabilen SİT kararlarına bile aldırmadan eski evlere hâlâ
''apartman arsası'' gözüyle baktıklarını; nitekim bu nedenle de aynı
evleri onarmak yerine ''yıkılmasını'' beklediklerini; ve dahası koruma imar
planının da 7 yıldır işte bu imar rantı beklentilerinin engellemesi yüzünden
sonuçlanamadığını... Ersin Kalkan nasıl söyleyebilirdi ki?..
Miniatürk maketlerinin binalarını Prof.Dr.İlber Oltaylı ile Doç.Dr.Haluk
Dursun seçmişler... İmar rantı için ''kent dokusunu'' gözden çıkartan
kafaların göstermelik kültür gösterisine de ''başarıyla'' hizmet etmişler...
İyi ki Minja Yang'ı, her biri ''Zeyrek'teki bir eski evi kurtarabilecek''
paralarla yapılmış bu maketlerin arasında dolaştırmadılar... Hepimizi
yine aynı kefeye koyup ''Hem 2600 yıllık kentliler hem de hâlâ oyuncakla
avunacak yaştaki miniakafalar gibiler...'' diye düşünmez miydi?..
Arkitera - Oktay Ekinci
|