'Yaşasın Eskişehir...'
Yaklaşık 10 yıl önceydi... Eskişehir 'deki hemen tüm sivil toplum
kuruluşları ve meslek odaları birleşmişler, ''Demokrasi Platformu'' nu oluşturmuşlardı...
Temel hak ve özgürlükler için başlattıkları dayanışma, kısa zamanda
''Kentin ve kentli haklarının savunulmasını'' kucaklamıştı... Eskişehir'in,
acımasız ''yağma planları'' karşısındaki bu direnişine de ''bir kentin
çığlığı'' demişlerdi...
Örneğin, kent merkezinde yeşil alan için tek ve son büyük olanağı sağlayan
''eski fabrikalar bölgesinin'' bile rant amaçlı konut ve ticaret sitelerine açılması
nasıl engellenebilirdi?..
Ya da kentin tarihsel yaşam zenginliği olan Porsuk Çayı'nın yeşil kalmış
kıyılarını işgale hazırlanan ''alışveriş merkezleri'' nasıl
durdurulabilecekti?..
İşte bu çığlığa ''kulak verenlerden'' biri de bendim... Ecz. Dr. Azmi
Kerman başkanlığındaki Eskişehir Demokrasi Platformu'nun özverili üyeleriyle
birlikte, aynı platformun Onursal Başkanı Ahmet Ataç 'ı da o yıllarda tanımış
oldum...
Tarihsel dönüşüm...
Şimdi geride kalan 10 yılın öyküsünü merak edenler, aynı sürecin
emektarlarından Doç. Dr. Ali Murat Vural 'ın derlediği kitabı Tepebaşı
Belediyesi 'nden edinerek öğrenebilirler...
Ancak, Eskişehir'in artık ''çığlık'' atan bir kent değil, geleceğe güvenle
bakan ve umutlarını coşkularıyla bütünleştirmiş bir ''onurlu cumhuriyet
kenti'' olduğunu görebilmek için gitmek, görmek ve yaşamak gerekiyor...
Tepebaşı Belediyesi'nin bu yıl 3'üncüsünü düzenlediği, büyükşehir
belediyesi, Anadolu Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesi ve valiliğin de
destekleriyle gerçekleşen ''Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu'' ise işte
bu ''tarihsel başarının'' dünyayla birlikte kutlandığı bir ''kültür ve
sanat şöleni'' gibi...
Kybele 'nin anayurdunda, ''ateşi uygarlığa dönüştürenlerin'' binlerce
yıllık vatanında, insan aklının, emeğinin ve yaratıcılığının tüm
karanlıkları aydınlık kılan serüveniyle yeniden buluşmanın şöleni...
Bu coşkuya da yürekten ortak olabilmek için:
Porsuk kıyısı işgalcilerinin nasıl ''geri püskürtüldüğünü'' ,
hatta aynı çayın kent içinden geçerken artık nasıl güzelleştiğini;
Eski fabrikalar bölgesindeki ''sanayi mirasıyla'' bütünleşmiş
rekreasyon ve kültür projelerinin çağdaş kent yaşamına nasıl hizmet ettiğini;
Dahası o yıkıma terk edilmiş ''Odunpazarı evlerinin'' kurtarılmasından
tutun ''trafo binalarının'' bile Eskişehir'in kentsel peyzajına katkı
yapacak biçimde nasıl bezenip süslendiklerini;
Anadolu Üniversitesi 'nin artık bir ''kampus okulu'' değil, Eskişehir'in
tarihsel mimarisini yaşatan, cumhuriyet bilincini güçlendiren, yani her yönüyle
''Kentle bütünleşen bir uygarlık okulu'' olması yönünde nasıl hızla
ilerlediğini;
Büyükşehir belediyesinin ise kenti gerçekten ''büyük'' projelerle 21. yüzyıla
hazırlayan ve başta ''raylı sistemi'' olmak üzere yine ''tarihten geleceğe
bir Eskişehir'' i yeniden yaratan girişimlerinde nasıl kalıcı başarılara
imza attığını...
Ve daha sayfalar dolusu yazıya sığmaz sayısız kent ve yaşam sevdalısı
proje ve uygulamaları; doyasıya izlemek ve bütün bunların ''yerel
kahramanlarını'' da şöyle yürekten bir ''kutlamak'' gerekiyor...
Ulusal onurumuz
Eskişehir'de işte bunların da bayramı olan Pişmiş Toprak Sempozyumu 'nun açılış
gününde, ev sahibi Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a, Büyükşehir
Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen 'e, Anadolu Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç 'a ve aynı tarihsel dönüşümün diğer
kahramanlarına dedik ki: ''Artık bu kentten sadece siz değil, hepimiz
sorumluyuz... Çünkü, Eskişehir'i ulusal onurumuz ve kıvanç kaynağı yaptınız...''
Ertesi gün Fikret İlkiz ve Metin Sözen 'le İstanbul'a geri dönerken ise
yol boyu bu güzel insanları konuştuktan sonra; ''yaşasın Eskişehir''
diyerek evlerimize dağıldık...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|