Doğanın Talanına Sessiz Kalmayalım!
Son günlerde gündemde olan doğal sit alanlarının satışı ile ilgili
olarak Ankara Barosu Çevre Kurulu bir basın açıklaması yayınlayarak
getirilen değişikliklerin tüm doğal dengeyi kökten sarsacak boyutta olduğunu,
SİT alanlarının bir kez imara açılması demek halihazırda bu alanlardaki
kaçak yapıları da yasallaştırmak yoluyla kamu arazilerin yağmalanması ve
bu alandaki hukuk dışı yolların meşru kılınması, çağdaş bir kent ve
hukuku anlayışına aykırı uygulamalar, doğal ve arkeolojik mirasın
tarihsel ve ekolojik tahribatı demek olduğunu belirtti.
"Bilindiği üzere daha önce de ayrı ayrı yasal düzenlemelerle satışını
planlanan doğal sit alanları, kıyı alanları, orman alanları, boğaziçi
koruma alanları, hazine mülkiyetindeki tarım alanları işgal edilmiş hazine
arazileri; bugün itibariyle imar affı niteliğindeki 37 maddelik ''Çeşitli
Yasalarda ve Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı" ile yeniden
ülkenin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemindedir.
1/602 no'lu Yasa Tasarısının 5.maddesi ile 4706 no'lu Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 6. maddesi değiştirilerek
birinci derece doğal SİT alanı tescil ve ilan edilen yerlerde bulunan arsa ve
arazilere, toplam inşaat alanı taşınmaz malın yüzölçümünün % 6'sını
geçmemek, koruma planı ve uygulama projeleri 21/7/1983 tarih ve 2863 sayılı
kanuna göre oluşturulan koruma kurullarınca onaylanmak kaydıyla yapılaşma
izni verilmek istenmektedir. Oysa 2863 sayılı yasa kapsamında yer alan doğal
ve arkeolojik SİT'ler; birinci derecede korunması gereken, bu nedenle doğal
doku ve peyzaj değerlerine uygun, doğal ortamın fauna ve florasına zarar
vermeden, toplumun bu alanlardan yararlanabilmesine imkân sağlayacak ölçekte
küçük yapılaşmalara izin verilen alanlardır. Oysa değişiklikle getirilen
%6'lık bu oran tüm doğal denge kökten sarsacak bir orandır.
Her ne kadar %6'lık oran Çevre Komisyonu'nda %3'e indirilmiş olsa da
birinci derece SİT alanlarının bir kez imara açılması demek halihazırda
bu alanlardaki kaçak yapıları da yasallaştırmak yoluyla kamu arazilerin yağmalanması
ve bu alandaki hukuk dışı yolların meşru kılınması, çağdaş bir kent
ve hukuku anlayışına aykırı uygulamalar, doğal ve arkeolojik mirasın
tarihsel ve ekolojik tahribatı demektir. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa
bundan en çok hukuka olan güven zedelenecek, doğal ve tarihi değerler
denetimsiz yapılaşma ile yok olmaya yüz tutacak, işgalciyi ödüllendiren
yaklaşımlar daha çok prim yapacak, ülkede hukuka güvensizlik gitgide egemen
bir anlayış halini alacaktır.
Birinci derece doğal ve arkeolojik SİT alanları, "bilimsel muhafaza
değeri açısından evrensel değeri olan ve kamunun yararı açısından
bilimsel çalışmalar dışında aynen korunması gereken" doğal ve kültürel
alanlardır. Bu alanlar gerek flora ve faunasıyla; gerekse tarihi, arkeolojik,
ekolojik ve peyzaj değerleri ile doğal ve özgün nitelikli alanlardır. Bu
nedenle söz konusu değerlerin korunarak kamunun yararlanmasına açık alanlar
olarak kalması, kamu yararı bir kenara bırakılarak salt ekonomik bakışla
imara açılmaması gerekmektedir. Aksi takdirde doğal SİT alanlarının imara
açılması, bugüne kadar korunabilmiş son değerlerin de yağmalanmasına
neden olacaktır.
Oysa hükümet günübirlik politikalarla ülkemizin ve insanlığın geleceğine
ipotek koymakta, insanlık doğal mirasına karşı suç da işlemektedir.
Unutulmamalıdır ki ülkemizin eşsiz doğa güzellikleri ve zenginlikleri salt
bizim değil, tüm insanlığın ortak doğal mirasıdır.
Buna göre; hükümet, hazineye ait taşınmazlarının satışını öngören
ve 21 yasada değişiklik yapan söz konusu yasa tasarısı ile gerek Anayasa
gerekse Ulusal ve Uluslararası Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku'na aykırılık
taşımaktadır.
Devlet, Anayasa'nın 63 maddesi uyarınca tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
korunmasını sağlamak, Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca usulüne uygun
olarak imzaladığı ve yürürlüğe koyduğu 'uluslararası koruma hukuku sözleşmeleri'ne
uygun davranmak, hukuk devleti ve sosyal devlet olmanın gereği kendi koyduğu
hukuka bağlı olmak, olayları yalnız ekonomik ölçütlerle değil, toplumsal
yarar ölçütleri ile değerlendirebilmektir.
Bunun yanı sıra gündemdeki yasa tasarısı hükümleri ile; Birleşmiş
Milletler ve UNESCO kaynaklı birçok sözleşme ve protokolün korumaya ilişkin
temel amaçlarının yanı sıra; Avrupa Birliği'nin, flora ve fauna türleri
ile yaşama ortamları ve SİT'lerin korunmasına ilişkin AB üyesi devletler
ile aday üye devletlerinin taahhütlerine, Anayasa'nın "cumhuriyetin
nitelikleri" başlıklı 2. maddesinin hukuk ve sosyal devlet
niteliklerinden hareketle, "tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
korunması" başlıklı 63 ve usulüne uygun yürürlüğe konuşmuş
milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir hükmünü düzenleyen 90.
maddesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bu nedenle söz konusu yasa tasarısı geri çekilmeli, ulusal ve uluslararası
hukuka aykırı sonuçlar doğuracak ve uluslararası toplumda ülkemizi zor
durumda bırakacak, ülke insanının vicdanında hukuku mahkum edecek yaklaşımlardan
derhal vazgeçilmelidir. Birinci derece doğal SİT alanlarının, gerek flora
ve faunasıyla, gerekse tarihi, arkeolojik, ekolojik ve peyzaj değerleri açısından
doğallıkları olduğu gibi korunmalı, kesinlikle imara açılmamalı, kamunun
yararlanmasına açık alanlar olarak var olmaları sağlanmalıdır."
Arkitera
|