reklam

26 Haziran 2003 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

'Doğal SİT'lerde korumacılık

Kültür Bakanlığı'ndaki bilimsel çalışmaları da yok sayan yasalar düzenleniyor

Hükümetin 1. derece doğal SİT alanlarına ''yasa gücüyle'' inşaat olanağı sağlamak istemesiyle başlayan tartışmalarda, dikkatler hep ister istemez bu gibi sözde ''imar yasağı'' bulunan güzelliklere çevrildi.

''Sözde'' diyorum; çünkü bu alanlarda aslında ''kesin yapı yasağı'' yok. Doğayı zedelemeyecek projelerin koruma kurullarınca da uygun görülmesi koşuluyla, sadece ''toplumun yararlanabileceği günübirlik kullanım'' tesisleri yapılabiliyor. Böylece o SİT'in güzelliklerinden ''herkesin'' yararlanabilmesine de ''koruma uygarlığı içinde'' olanak sağlanması hedefleniyor...

Ancak, bunun yerine, aynı alanlarda ''otel-tatil köyü-konut-villa'' vb. gibi ''ayrıcalıklı'' kullanımlar isteyenlere bu uygarlık yetmiyor olmalı ki, şimdi imar ve rant hesaplarını ''yüzde 3 imar hakkına'' göre yapmakla meşguller...

Buna karşın, asıl önlem alınması gereken uygulamalar arasındaki, örneğin 2. derece doğal SİT'lerde süregelen ''turizm tahribatı'' ndan ya da 3. derece doğal SİT'lerdeki ''kaçak yapılaşmayı affeden planlar'' dan, ne Erkan Mumcu tek söz ediyor ne de ''deneyimli Kültür bürokratları'' nın bunları bakanlarına anımsattıklarına dair bir belirti var...

Belli ki bakanlığı ve ülkeyi yönetenler, doğanın tahribatını değil, bunu engellemek için getirilmiş imar kısıtlamalarını ''öncelikli sorun'' olarak görmekteler...

Asıl sorun 'ilkelerde'...
Peki, acaba doğal SİT'lerdeki ''koruma'' hedefi ile buna uygun bir ''kullanımın'' temel kuralları neler olmalıdır?...

Bu soru, 3 Kasım 2003 seçimlerinden önce de Koruma Kurulları 'nın gündemindeydi... Alınan yanıtlar Koruma Yüksek Kurulu 'nda değerlendirilerek yürürlükteki kimi ''koruma karşıtı'' ilkelerin kaldırılmasını da sağlayacak yeni bir ''ilke kararı'' üretilmek üzereydi...

Böylesi bir önemli çalışma bile ''yok'' sayılarak 1. derece doğal SİT'lere ''yasa zoruyla'' inşaat oranı getirmek, tek amacın ''acil rant yaratmak'' olduğunu göstermiyor mu?...

Geçen yıl yapılan çalışmalarda, aslında bu beklentiyi de ''doğayı zedelemeden'' karşılayabilecek genel bir ''yeni düzenlemenin'' nasıl olabileceğine çok sayıda uzman kafa yordu... Tüm doğal SİT'lerin, korumadan ödün verilmeden insanla buluşabilmesinin bazı temel ilkeleri için de özetle şu saptamalar yapıldı:

1- Doğanın ve yaşamın 'kültürel' bütünlüğü: Evrensel belgelerde ''SİT'' kavramı, doğanın ve insan yaşamının birlikteliğindeki ''kültürel sorumluluğu'' tanımlar. Tüm eski yerleşmelerdeki kent ve çevre bütünselliği rastlantı değildir.. Bu nedenle, (bazı bürokratlarda gözlenen) doğal SİT'leri Kültür Bakanlığı 'ndan ayırmak düşüncesi, tarihten geleceğe ''yaşam ve uygarlık'' ilişkisini de görememek demektir.

2- 'Koruma amaçlı kullanım' ilkesi: SİT'lerdeki tahribatlar, genellikle ''koruma-kullanma dengesi'' söylemine sığınılarak ve bu dengede hep ''yapılaşmanın'' ağır basmasıyla gerçekleşiyor... Oysa bunun yerine temel kavram; ''koruma amaçlı kullanım'' olmalı ve SİT'lerle ilgili tüm yasal ve teknik tanımlarda bu ilke öne çıkmalıdır.

3- Koruyarak kullanımın koşulu: 'Planlama': İnsanın doğal çevreden yararlanma hakkını, her yörenin kendi özelliklerine dayalı ''SİT değerlerini tahrip etmeden'' düzenleyebilecek tek bilimsel yöntem ''planlama'' dır. Buna aykırı ''genel yapılaşma oranları'' ya da planlamayı sürekli erteleten ''geçici imar koşulları'' vb. uygulamalar artık kalkmalıdır...

4- 'Derece' yerine 'Gruplama' tanımı: SİT'leri ''1., 2., 3.'' diye derecelendirmek, doğa için ''değerli-değersiz'' ayrımını ve buna bağlı ''gözden çıkarma'' süreçlerini yarattı.. Bunun yerine ''grup'' tanımı yeğlenebilir. Her türlü yeni fiziksel müdahaleye karşı en ''hassas'' doğal dokuları bulunan SİT'ler ''(A) Grubu'' nda, koruma amaçlı kullanımın mümkün ve hatta doğa için de yararlı olabileceği düşünülen SİT'ler ise ''(B) Grubu'' nda ve planlanarak yaşatılmalıdır...

5- Doğa ve tarımın yaşamsal dostluğu: Hükümet 1. derece doğal SİT'lerde ''yatırımcılara'' inşaat hakkı sağlarken, asıl ''yerel halkı'' mağdur eden ''tarım yasağını'' önemsemiyor... Oysa, örneğin zeytinlikler, bademlikler, sebze ve meyve bahçeleri.... çoğu yerde ''SİT dokusunu ve peyzajını'' da güçlendirebiliyorlar. Bu nedenle, her yöre için ''SİT'e ve yaşama katkısı olan'' türler belirlenerek ''koruma amaçlı tarımsal kullanım'' ı da tanımlamak gerekiyor.

6- ...Ve işgal alanlarında 'kurtarma planları': Yılların ihmali ve siyasi desteklerle ''işgal'' edilmiş kimi doğal SİT'lerde ise ''koruma kararından vazgeçmek'' ya da tahribatı yasallaştıran sözde ''koruma'' planlarıyla avunmak yerine, sadece bu alanlar için artık ''kurtarma planları'' kavramını da geliştirmek gerek.

Haksız rantları değil, doğayı ve doğaya saygılı yaşamı gözeten bir anlayışla düzenlenebilecek bu planlar, belki de Türkiye'nin ''kendi deneyiminden'' yarattığı, benzer sorunlardaki diğer ülkelere de örnek olabilecek bir yöntemi başlatacaktır...

İşte bütün bunlar için de ancak ''amacımız gerçekten korumak'' diyebilecek bir siyasi irade gerekiyor... Erkan Mumcu ise böylesi temel konuları tartışmak yerine; ''Mimar, plancı, arkeolog, sanat tarihçisi bu konudan ne anlar'' sorusuyla polemik peşinde...

Üstelik, yıllardır SİT ilanlarında imzaları olan ve şimdi de bunları öneren ''mimarların'' , aslında kendi mesleki hizmet alanlarını da ''kamu yararı'' adına kısıtladıklarını göremeden ve bundan ötürü bir ''teşekkür'' bile etmeden...
Cumhuriyet-Oktay Ekinci

 

Haziran 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29

30

diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

TÇMB Mimarlık Yaz Okulu

Bu yılki proje konsepti "Kent Gözlüğü" olarak belirlenen "TÇMB Mimarlık Yaz Okulu"na kayıt olmak için tıklayın. 

05-13 Temmuz 2003, 
Kadıköy Kalamış Parkı İstanbul

Son Başvuru Tarihi: 
30 Mayıs 2003

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz