reklam

12 Temmuz 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Arkeoloji geleceğin petrolü

Bahçesindeki at heykeli yüzünden Atlı Köşk olarak da bilinen Emirgan'daki Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ilginç bir sergiye evsahipliği yapıyor. Doğada Güç Birliği-İnsan ve At adını taşıyan sergide İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin koleksiyonundan seçilen 49 parça sergileniyor.

Bir yıl sürecek olan sergi Destansı Devirler, Yunan Devri, Bizans Devri başlıkları altında yaklaşık 1100 yıllık bir dönemi kapsayan eserler, steller, frizler ve heykellerden oluşuyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Sakıp Sabancı Müzesi'nin işbirliği ile düzenlenen bu sergi devletle bir özel müzenin ilk işbirliği özelliğini de taşıyor.

Sakıp Sabancı, geçen yıl Aydın Doğan Vakfı'nın verdiği arkeoloji ödülü töreninde Vakıf Başkanı Orhan Birgit'in konuşmasından çok etkilenmiş. Bu konuda ne yapabilirim diye düşünmeye başlamış. Arkeoloji Müzesi'ni gezerken gördüğü atlı kabartmalar üzerine böyle bir sergi yapmaya karar vermiş. Yıllarca yaşadığı evin bahçesindeki at heykeli ve içindeki at sevgisi de bu serginin gerçekleşmesinde etkili olmuş. Sergi için seçilen eserler Arkeoloji Müzesi'nin depolarından çıkartılmış ve temizlenerek müzenin bahçesine yerleştirilmiş.

Sergiyi Sakıp Sabancı ile birlikte gezerken hem at ve insanın binlerce yıllık ilişkisine tanıklık ettik hem de Sabancı'nın koleksiyonerlik yolculuğunu kendisinden dinledik.

Sponsorluk 3 bin yıllık 
Ege'deki kazıları Phlipp Morris ve Sabancı olarak yıllardan beri destekliyoruz. İstemihan Talay'la Metropolis antik tiyatronun açılışına gitmiştik. Bir kolon çıkartmışlar, üç bin yıl öncesine ait. O kolonun üstünde, bu kolonların sponsoru, falan oğlu falan diye yazmışlar. Düşünün daha o zamanlarda adamlar sponsorluğun önemini biliyorlar. Günümüze gelin, üç bin yıl evveline göre sponsorlar fukara kalıyor. Halbuki toplumsal sorumluluk istiyor bunu.

Önce okul yaptırdık
40-50 sene evvel bana biri deseydi ki, bir okulun bir sınıfını yap, düşünürdüm. Derdim ki, valla benim koşullarım uygun değil, önce evime ekmeğimi götürmem lazım. Ama olaylar öyle bir yere getirdi beni ki, okul yapabildim. Bugün yüzün üzerinde okul yapmışız Türkiye‘nin her yerinde. Birçok insan birçok okul yapmış. Bu okulları da tırmandıra tırmandıra Sabancı Üniversitesi yapmışız.

Sonra resim ve hat
Okul yolculuğumuzdan sonra resim alma yolculuğu başladı. Resim alacağımıza halı alalım, altın alalım diye düşünürüz. Türk toplumu böyle. Yolculuk bizi altın alma döneminden resim almaya götürdü. Derken benim gibi adamlar koleksiyoner oldu. Koleksiyonu kataloglara koyduk. Bu kataloğu Alman gördü, Fransız gördü, İngiliz gördü. Onlar da siz bunu Metropolitan’a, Louvre'a getirin de gösterelim dediler. Resimlerden sonra kaligrafilere sıra geldi. Biz bu yazıları öyle bir hale getirdik ki, Metropolitan Müzesi'nde, Louvre'da, Berlin'de sergiledik. Bu işin sonunda herkes resim kadar bu işe de ehemmiyet vermeye başladı.

Son nokta
Şimdi ben bu yolculuğun son noktasına geldim, arkeolojiye. Tanrının bir lütfu var bize arkeoloji konusunda. Toprağın altındaki değerler farklı bir petroldür. Yarından öbür güne değil ama orta ve uzun vadede, bilinçli kullanılır ve bu işe sahip olunursa bu petrol ayrı bir güçtür.

1876'da Paris'te yapılmış, sanatçının imzasını taşıyan bir at heykeli Mahmut Muhtar Paşa Yalısı'nda açık artırmayla satışa çıkarılmış. Babam ve Vehbi Koç da gelmiş müzayedeye. İkisi de bu atı almak istiyor. Bir de ceylan var ama at için yarışıtıklarından fiyat tırmanıyor, sonunda babam alıyor atı, şimdi burada, yukarıda. Vehbi Bey diyor ki, Hacı Ağa, neticede atı aldın, senin oldu, ceylan kaldı, şimdi de müsade et bunu ben alayım, sen artık çekil. Babam da, yok, madem beraber yola çıktık, ceylanda da yarışacağız ve onu da sana ben yıkacağım, diyor. Hakikaten Ceylan Vehbi Bey'e yüksek bir fiyata kalıyor. O ceylan da şimdi Taksim Divan Oteli'nin önünde duruyor.

Köşkün simgesi olan atı babam Milano'dan getirdi
Rahmetli babam herkes gibi ata karşı çok hassastı. Milano'da makine alıyor, sene 1950‘ler. Kazan satan fabrikatör bir tane at yapmış ve oraya koymuş. Onu görüyor, ne güzel at diye hayran kalıyor ona. Adam da atı kendisinin döktüğünü söylüyor. Babam da, bir tane de bana döker misin diyor. Adam da, o atı ben sana armağan edeyim diyerek vermiş. Köşkün simgesi olan at işte o attır.
Hürriyet

 

Temmuz 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Malzeme Dosyası

Isıtma-Soğutma Sistemleri

Isıtma-Soğutma Sistemleri hakkında bilgi edinmek  için tıklayın.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz