Anadolu kültürünün iki büyük
çınarı
Halet Çambel ve Nail Çakırhan'ın Adana'nın Kadirli bölgesinde yarım yüzyıldır
verdikleri uğraş sonucu ortaya çıkan Asativataya Antik Kenti, günümüzü
aydınlatıyor...
Biri Gökova Akyaka'da, diğeri Adana Asativataya'da ortaya çıkardıklarıyla
Anadolu kültürüne adlarını onurluca yazdıran iki ulu çınar.... ''Benim
adım sonsuza kadar yaşasın. Gök Tanrısı, Yer Tanrısı gibi...'' diye, günümüzden
2 bin 700 yıl önce seslenen Asativataya Kralı Asativatas 'ın söylemi
geliyor akıllara, onlara bakınca.
Ürettikleriyle isimleri sonsuza kadar yaşayacak Nail Çakırhan ve Halet Çambel
, bu iki büyük çınar... Bir asra dayanan, bütünleşmiş iki yaşam...
Nail Çakırhan: 93 yaşında. Şair, yapı ustası, Uluslararası Ağa Han
Mimarlık Ödülü sahibi, gözleri ışıltılı bir devrimci. ''Umutsuz olmak
için sebep yok. Hayat ileriye doğru akıyor'' diyor.
Halet Çambel; arkeoloji profesörü, Türkiye'nin olimpiyatlara gönderdiği
ilk bayan sporcu, devrimci. İlk gençlik yıllarından bu yana beraberinden
eksik etmediği mağrur ifadesi yansıyor çevreye.
Her ikisi de Nâzım Hikmet 'in dostları. Ünlü şairin; ''Basit yaşayacaksın,
basit / Mesela susayınca su içecek kadar basit... / Sevince, lafı dolandırmadan
söylediğin seni seviyorum gibi / Basit bir öpücük yetecek sana. .. / Basit,
sıcak bir öpücük; / Ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin
/ O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını /O öpücük için
yiyeceksin hayatının dayağını'' dizeleri onların yaşamlarında karşılığını
buluyor.
Gürül gürül yaşamlar
Ömürlerinin bir anını bile boş geçirmemiş, üreten, ürettiğini paylaşan
iki bütün yaşam. 1938'te yolları kesişiyor. Birbirlerini beğeniyorlar,
heyecanlarını çoğaltıyorlar ve o tarihten bu yana birlikteler.
1910 yılında Muğla'nın küçük beldesi Ula'da doğan Çakırhan, Ege'nin
kültürüyle harmanlıyor ilk gençlik yıllarını. Ula kendisine neşeli,
sakin ve ürettiğini birlikte tüketen insanların hayat pratiğini sunuyor. Bu
olgu onun yaşam pusulası oluyor. Köyü dışına çıkışı ilk kez 1921 yılına
dek geliyor.
Muğla'ya eğitim almaya giden Çakırhan, üç saatlik yolu at sırtında,
at olmazsa yürüyerek alıyor. Arkadaşlarıyla birlikte kiraladığı han odasında
kalıyor. Ardından, 1925'te ilk kez Ege'den ayrılıyor. Konya Lisesi'nde yatılı
öğrenciliğin ardından İstanbul Tıp Fakültesi'ne, sonrasında hukuk fakültesine
kayıt oluyor. Her ikisinden de etik nedenlerle ayrılıyor.
Nâzım Hikmet'in yönlendirmesiyle basın sektörüne yöneliyor ve aralarında
gazetemizin de yer aldığı bazı yayın organlarında düzeltmenlik yapıyor.
Bir yandan da felsefe eğitimi alıyor. Nâzım ile dostlukları pekişiyor ve
birlikte aynı evi paylaşıyorlar. Derken ''komünist teşkilat'' kurmaktan
tutuklanıyorlar. Bu kez, 2.5 yıl süreyle Bursa Cezaevi'nin koğuşunu paylaşıyorlar
Nâzım ile. 1933 affıyla serbest kaldıktan sonra uğruna hapis yattığı, işkenceler
gördüğü sosyalizmin yaşam pratiğini görmek için Moskova'ya gidiyor. Rusça
öğreniyor, Moskova Doğu Halkları Üniversitesi'nde sosyalizm ve ekonomi eğitimi
alıyor.
Bu sürede kitaplarda öğrendiğini bire bir yaşamak için bir tekstil
fabrikasında çalışmaya başlıyor. 1937'de Moskova'dan ayrılması
istenince, Türkiye'ye geliyor. Gelişiyle birlikte sıkıntılı yıllar, baskılar,
hapislik de beraberinde geliyor. 1947'de eşi Halet Çambel'in Adana'daki son
Hitit kenti Asativata'ya, bir başka deyişle Adanava kentinin kazılarına
geliyor..
Adana'nın Kadirli bölgesindeki kazılar Alman Profesör Bossett yönetiminde
sürüyor 1951'e kadar. O tarihten sonra Halet Çambel alıyor yönetimi eline.
Ve eşiyle birlikte kazıların yanı sıra okuma yazma bilmeyen, tarla işinden
başka uğraşı olmayan bölge insanının gelişmesi için çaba harcıyorlar.
Tam yarım yüzyıl Asativataya'nın günışığına çıkması için emek
veriyorlar. Ortaya, günümüzden 2 bin 700 yıl önce hüküm süren son Hitit
kenti ve onun kralı Asativatas'ın söylemi çıkıyor. Bu söylemin şifresi
çözülüyor; Çambel, uzmanlarla birlikte.
Asativataya'nın şifresi
Şifrede Asativataya'nın özgür bireylerin yaşadığı bir kent olduğu
vurgulanıyor ve kralın şu sözleri böylece aydınlanıyor: ''Ben gerçekten
Asativatasım. Güneşimin adamı, Fırtına Tanrısı'nın koruduğu... Adanava
Ovası'nın kralıyım. Adanava Ovası'nı genişlettim. Ata at kattım, kalkana
kalkan, Pahari depolarını doldurdum. Kötü adamları topladım. Bir sınırdan
öteki sınıra iskân ettim. Adanava halkını huzur ve tokluk içinde yaşattım.
Erkeklerin dolaşamadığı ıssız yollarda, günümde kadınlar kirmen eğirerek
yürüyorlar. Burayı bir sınır kalesi olarak kurdum. Adını Asativataya
koydum. Bir prens veya saygın bir kişi veya kendine adam diyen bir adam burayı
yıkmak isterse Tanrıların gazabına uğrasın. Benim adım sonsuza kadar yaşasın,
Gök Tanrısı, Yer Tanrısı gibi...''
Şifrenin aydınlatılmasının ardından antik kentin ortaya çıkarılması
için çalışmalar başlıyor. Müteahhitle anlaşılıyor. Ancak işi üstlenen,
yarım bırakıp gidiyor. Olanaklar kısıtlı. Çakırhan, hiç deneyimi olmadığı
halde kolları sıvıyor. Dağ başına at sırtında tenekelerle su taşıyarak
inşaatı tamamlıyor. 1947 yılında başlayan çalışmalarla önemli bölümü
günyüzüne çıkarılan antik kentte bugün kazılar hâlâ sürüyor.
Çambel ve Çakırhan kış aylarında Adana'ya gidiyorlar, daha yapılacak
çok iş var diyerek. ''Bir aile gibiyiz'' dedikleri köylülerle buluşuyorlar.
Kazılar ve kendileri adına çekilen belgeselde yer alıyorlar. Çambel ve Çakırhan
böylece son Hitit kentini insanlığa armağan etme çabalarını sürdürüyorlar.
Bugün Anadolu kültürüne katkı vermeyi sürdüren iki büyük çınar,
Akyaka'da huzur içinde sürdürüyorlar yaşamlarını, dostları, korudukları
değerleri ve Anadolu sevdalarıyla.
Cumhuriyet
|