Nemrut yeniden hayata dönüyor
Güneşin doğuşunun ve batışının
en iyi gözlemlendiği yer olan, Doğu’nun ve Batı’nın kapısı olarak
adlandırılan Nemrut Dağı ve bu dağda meskun Pers ve Yunan uygarlığına
ait tanrı heykelleri, bulunuşundan bugüne hem doğa şartları hem de insan
etkisiyle varlık savaşı veriyor.
Bölgede 230 yıl hüküm süren Kommagene Krallığı’nın hükümdarı I.
Antichos döneminde, Kral’ın hem babası I. Mithradates Kallinikos’a hem de
ülkesine adadığı Nemrut Dağı’ndaki heykeller ve yığma taşlardan oluşan
tümülüsün altında var olduğu sanılan anıt mezar, Nemrut’a ayrı bir
gizem katıyor. Deniz seviyesinden 2000 metre yükseklikte yapılan bu anıtlar,
ilk olarak 1881 yılında yol yapım çalışmalarında görevli olan Karl
Sester adlı bir Alman tarafından bulunuyor. O günden bugüne, Nemrut Dağı’nda
çeşitli arkeolojik çalışmalar yapılıyor. Ancak, 1999 yılında
Uluslararası Nemrut Vakfı ve Kültür Bakanlığı arasında gerçekleştirilen
protokol ve 2000 yılında Dünya Anıtlar Vakfı’nın bölgeyi Korunması
Gereken 100 Dünya Mirası listesine alması, bölgeye olan ilgiyi artırmış.
Amsterdam Üniversitesi’nden bilim adamlarının yönetiminde başlatılan çalışmalara,
Akbank ve American Exspress katkıda bulunuyor.
Kommagene Kralı I. Mithradates’in taç giyme günü olarak bilinen 14
Temmuz günü, o dönem “Yüce tanrıların tezahür günü” olarak adlandırılıyordu.
Kral, tacını oğluna devrettikten sonra Nemrut Dağı’ndaki Yunan ve Pers
tanrılarının olduğu anıtı tasarlıyor. Böylelikle hem iktidarını sağlamlaştırıyor
hem de bu yolla halkının korunacağını düşünüyor. 14 Temmuz, aynı
zamanda Arslan Horoskopu’nun 25 bin yılda bir kez gerçekleşen
konstelasyonunu da ifade eder. Doğu ve Batı Terası olarak ikiye ayrılan
Nemrut Dağı’nın Doğu Terası’ndaki Arslanlı Horoskop’ta her biri 16
ışından oluşan üç yıldız vardır ki, buradaki sembolik ifade Mars, Merkür
ve Jüpiter’in sıralamasını gösterir. Geçtiğimiz hafta sonu, Nemrut Dağı’nda
gerçekleştirilen çalışmaları görmek amacıyla, 14 Temmuz akşamı
Akbank’ın davetlisi olarak Nemrut Dağı’na çıktık. Bölgede çalışan
uzmanlar, ilk etapta, hem günlük hem de mevsimsel ısı farklarından ötürü
yıpranan heykellerin korunması için uğraşıyorlar. İlk etapta aralarında
Arslanlı Horoskop’un da olduğu rölyefler sağlamlaştırılıp daha güvenli
bir yere taşınacak. Ardından düşünülen, heykellerin suyla temasını önleyecek
bir koruma sistemi üzerinde fikir birliğine varmak. Bu çalışmaların süresi
için 10 yıllık bir zaman dilimi düşünülüyor. Tümülüs ve çevresinde
kazılar yapmak ise, sonrasında düşünülecek.
Nemrut Dağı ve heykelleri oldukça büyüleyici. Hem yerli hem de yabancı
turizm için, bölgeyi canlandıracak bir argüman taşıyor. Bu amaçla, tarihî
eserlere zarar vermemek ve doğa şartlarının olumsuz etkilerinden korumak için,
heykellerin daha güvenli bir müzeye nakli de ileride gündeme gelebilecek.
Hatta heykellerin bulunduğu yere birebir örneklerinin yapılması ve asıllarının
müzede hem ziyaretçilerin ilgisine sunulması hem de korunması da düşünülen
önlemler arasında yer alıyor. Aslında böylesi bir kültür hazinesi için
yapılanlar, yapılması gerekenler düşünüldüğünde ancak ilk adım olarak
değerlendirilebilir. Ancak, adımlarımız sıklaştıkça, Nemrut Dağı ve çevresinin
dünya kültür mirasına önemli bir katkı, Türkiye ve yöre turizmine de önemli
bir kaynak olacağı daha net anlaşılacak.
Zaman
|