reklam

23 Temmuz 2003 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Peyzajcılar ve 'SİT' Kavramı!..

Yıllarını kültür ve çevre mirasının korunmasına adamış Besim ve Engin Çeçener 'lerin, bu özverili çabalarıyla özdeşleşen ''köy'' evlerindeyiz... ''Yalova 'nın ormanlık dağları arasına gizlenmiş Çukurköy 'de geleneksel yöntemlerle yaptıkları ''hımış'' evleri, hemen her tür meyve ağaçlarıyla bezeli doğanın içinde eşsiz bir ''SİT'' dokusunu tamamlıyor...

İlginç bir rastlantı; aynı gün (28/06/2003) Radikal 'de yayımlanan ve ''Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü'' nden 3 profesör, 2 doçent ve 1 yardımcı doçentin ''Doğal SİT'ler'' konusundaki makalelerini de aynı doku ve mekânda okuyoruz...

Yazdıklarına bakılırsa, Çeçener'lerin evi gibi ''doğayı koruyarak ve bakarak kullanan'' bir anlayışın yarattığı bu ''insan-çevre bütünleşmesi'' asla ''SİT'' tanımına giremez!.. Bu peyzaj uzmanı dostlara göre bir alanın ''doğal SİT'' olabilmesi için ''insansız'' olarak ve sadece ''bitki ve hayvanlarıyla'' korunması gerekiyor...

Peki, aslında Türkiye'nin benzer birçok ''doğal zenginlikleri yüksek'' yöresini acaba insana yasaklayarak ''yaşamı'' nasıl koruyabiliriz?..

Ya da eğer insanla SİT ''bir arada'' olamayacaksa, ağacı - çiçeği - ormanı - gölü - kıyıyı - peyzajı - topoğrafyayı ve tüm doğal değerleri ''bozmadan'' yaşamla kavuşturmanın özenli ve uygarca çabasını göstermek yerine, bütün bu alanları ''imar tahribatının'' kendi yasalarına mı terk etmeliyiz?.

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, 1. derece doğal SİT alanlarına yapılaşmayı savunmak ''zorunda'' kalırken, kendisine doğru aktarılmayan bir bilgiye sarılmıştı... ''Koruma kurullarında peyzaj mimarı yok'' dedikten sonra eklemişti: ''Mimar, doğal SİT ilanından ne anlar?..''

Oysa, mimarın doğal SİT uzmanları arasında öncelikle bulunması, ''koruma amaçlı ve çevreyle uyumlu kullanım'' ilkesinin gereği... Son yıllardaki hemen tüm doğal SİT ilanlarında ise tespit ekibinde mutlaka ''peyzaj mimarının'' da bulunması zaten sağlanıyor... Çünkü, peyzaj doğal SİT'in korunması gerekli öğelerinden ''birisidir'' ... Ancak bir doğal SİT sadece ''peyzaj'' da değildir...

Bakanın bu savunmasının ardından kaleme alındığı anlaşılan ve Radikal'de 6 akademik imzayla bir ''takım açıklaması'' gibi çıkan makale de genel yaklaşım olarak doğal SİT'lerin yaşamla buluşmasını ''zararlı'' gören bir bakışı içeriyor... Hatta; ''bir alan ya doğal SİT'tir (yani insansız) ya da değildir (yani insanlı) '' diyerek, imar rantına düşkün siyasilerin öteden beri özledikleri amaca ''bilimsel'' (!) destek veriyor: ''Korunacak alanlar daraltılsın ve sadece doğasıyla korunsunlar...''

Ülkenin geri kalan her yeri de "koruma içermeyen imara" açılsın!..
Besim Çeçener'in doğayla bütünleşmiş mimarisinde bunları konuşurken, peyzajcılarımızın, uluslararası belgelerdeki ''doğa koruma alanları'' ile SİT alanlarını ''aynı'' sandıklarını düşündük... Çünkü SİT, adı üzerinde aslında ''yerleşme'' demek. Doğal SİT de çok özel ekolojik alanlarda değil, ''doğa içinde yaşamın'' sürdürülebilir kılınmasının bir deyimi... Nitekim, ''Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi'' nde de bu tür SİT'ler için aynen şu tanım var: ''İnsan emeğiyle doğal değerlerin bütünleştiği alanlar...''

İşte bu bütünleşmenin ''doğayı gözeterek'' gerçekleşebilmesi için de yasayla imar oranı getirmek yerine, ''koruma amaçlı kullanım planlaması'' tek bilimsel yöntem... Tabii, planlama ekibi içinde ''peyzaj mimarlarının'' da yer alması koşuluyla...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Temmuz 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz