reklam

26 Temmuz 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

'Siyah Madonna'ya ithaftır...

Gezgin keşişlerin bütün Anadolu, Kafkasya ve Balkanları dolaşarak topladıkları yardımlarla 1860'larda bilinen biçimine gelen Sumela Manastırı, 1923'te göçlerle birlikte boşaltıldı. Halk arasında Meryemana Manastırı olarak bilinen Sumela, bu tarihten sahipsiz ve kontrolsüz kalınca, talan edildi.1972'de ören yeri olarak ziyarete açılan yapı, yakın zamanda Kültür Bakanlığı'nca tarihinin en önemli restorasyonlarından birine alındı. Sumela'nın malı olan birçok eser bugün Ankara Müzesi, İstanbul Ayasofya Müzesi, Atina Bizans Eserleri Müzesi, İrlanda'da National Gallery, Atina Benaki Müzesi'nde bulunuyor...

Maçka'yı geçip Coşandere'yi aşıp o muhteşem kanyona girdiğinizde Altındere Vadisi'nin büyülü- gizemli atmosferi karşılar sizi. Sarp sırtların yüce kayalıkları, çam ağaçlarının milyonlarca yıllık yuvası gibidir. Yaylalardan süzülüp gelen altın derenin kulakları delen uğultusu, bir olağanüstülüğün, inanılması güç bir ihtişamın habercisidir sanki.

Halk arasındaki söylenişi Meryemana Manastırı, bilinen adıyla Sumela Manastırı, Trabzon'a 47 kilometre uzakta, bin 200 metre rakımda, vadi dibindeki derenin 300 metre yüksekliğinde, Karadağ eteklerindeki dik kayaların ortasında kurulmuş. Aslında bu kayalığın ortasında bir yerde bulunan bir mağaranın etrafına yerleştirilmiş. Bölgedeki irili ufaklı çok sayıda manastır ya da mekânın yüreği...

Meryemana'nın gizemi
Tarihsel olan her şey gibi Sumela için de bazı kuruluş efsaneleri var. Bunlardan en çok bilineni Meryem Ana resmiyle ilgilidir. Efsaneye göre, İsa'nin havarilerinden biri olan Lukas bir Meryemana resmi yapmış. Resim daha sonra Atina'ya geçmiş. Efsane bu ya, Theodosius döneminde (4. y.y) resim buradan ayrılmak istemiş. Melekler tarafından uçurularak Trabzon'da bir dağda bulunan bir kovuğa, bir taşın üzerine bırakılmış. Tam da bu sıralarda Atina'dan Trabzon'a gelen Barnabas ve Sophronios adında iki keşiş bu ıssız yerde resmi bulmuşlar. Böylece ilk kuruluş harcını atmışlar.

Prof. Dr. Semavi Eyice 'nin vurguladığı gibi, bu kuruluş efsanesini kanıtlayacak hiçbir şey yoktur ortada. Dinsel çekiciliği ve etkileyiciliği arttırmak için uydurulan pek çok efsaneden biri aslında.

Sumela adının bir resimden gelme olasılığı çok yüksek. Yunanca'da Sumela'nın özünü kara, siyah, karanlık anlamlarına gelen ''melas'' sözcüğü oluşturuyor. Prof. Dr. Eyice'ye göre bu nitelendirme manastırın kurulduğu vadinin koyu ve karanlık oluşundan mı, yoksa burada bulunan bir Meryem ikonasından mı (betim-tasvir) geliyor, tam belli değil. Ancak Meryem ikonası akla daha yatkın.

Ünlü tarihçi J.P. Fallmerayer 'in 1840'ta Sumela'da yaptığı gözlemlerde, tanınması çok zor siyah bir Meryem ikonasından söz etmesi bunun en önemli kanıtlarından biri.

Gürcü etkisi
12. yüzyılda Gürcü resim sanatında ''Siyah Madonna'' adı altında anılan Meryem ikonaları yapıldığı biliniyor. Trabzon'un Gürcistan'a çok yakın olması, hatta tarihin belirli dönemlerinde Gürcülerin etkisi altında kalması, böyle bir ikonanın varlığını güçlendiren başka bir unsur. Kara Meryem resimleri özellikle Doğu Avrupa'da çok yaygın. Ziyaret yerleri, yüksek- dağlık yerler, orman içlerindeki mekânlarda bu tür resimler bulunur. Genelde şifalı suların da bulunduğu bu yerler gizemli bir dinsel mekân olarak görülür ya da gösterilir. Sumela'da olduğu belirtilen siyah ikonanın 1700'lü yıllarda yapıldığı, hatta gerçek bir ikona olup olmadığının bilinmediği vurgulanıyor.

Sumela'nın Komnenoslar döneminde kurulduğu kabul edilebilir. Tarihçiler asıl kurucunun Trabzon Komnenoslarından III. Aleksios (1349-1390) olduğunu belirtmektedir.

Yine bir efsaneye göre Aleksios büyük bir kasırga sırasında Meryem'in yardımıyla canını kurtarmış, böylece Sumela'yı genişletip zengin vakıflar bağışlamıştır. Kaldı ki, manastırın 1650'ye kadar okunan ve 1360'ta yazıldığı belli olan kapı üzeri kitabesinde Aleksios ''tesisin kurucusu ve Doğu ile Batı'nın egemeni imparator'' olarak gösterilmiş. Aleksios'un 1361'de güneş tutulmasını manastırda karşıladığı belirtiliyor. Bu dönem sikkelerindeki güneşin bundan kaynaklandığı söyleniyor. Aleksios 1365'te oluşturulan vakfıye ile kurumsal bir yapıya kavuşmuş. Trabzon Komnenos prensleri Sumela'ya birçok yardımlarda bulunmuş ve zenginleştirmişler.

Osmanlı saygısı
Manastır, Osmanlı yönetimine geçtiğinde aynı duyarlılık sürdürülmüş. Trabzon'u fetheden II. Mehmet , manastırın haklarını tanıdığı bir ferman vermiş. Daha sonra gelen Osmanlı padişahları da manastırı koruyan fermanlar çıkarmış, hediyeler göndermiş. Sumela, 18. yüzyılda özellikle Rum-Ortodoks topluluklarının desteklerini görmüş. 1749'da Ignatios adında bir başpiskopos, manastırın bütün duvarlarını fresko resimleri ile süsletmiş.

Tarihçilerin belirttiğine göre Sumela'nın gezgin keşişleri, bütün Anadolu, Kafkasya ve Balkanlar'ı dolaşarak Meryem ikonası kopyası satıp yardım topluyorlarmış. Kayseri'de bir keşiş, üzerindeki 40 bin kuruş alınıp öldürülmüş. Osmanlı yetkilileri katili bulup idam cezasına çarptırmış ve paraları da Sumela'ya iade etmişler.

İşte bu çalışmalar ve desteklerin sonucu olarak 1860'larda büyük binaların ve duvarın inşasıyla Sumela bilinen biçimine geldi. 19. yüzyılda yabancı seyyahların uğrak yeri haline dönüştü. İç bölümlerinde Türk mimarisinin etkilerinin görüldüğü manastır; ana kaya kilisesi, iki şapel, ayazma, hizmet birimleri, keşiş, öğrenci odaları ve misafirhanelerden oluşur. Manastıra dereden su getiren kemerler bulunur.

Definecilerin gazabı
Kurtuluş Savaşı'nın ardından 1923'te karşılıklı göçle birlikte Sumela boşaltıldı. Manastır uzun süre sahipsiz ve kontrolsüz kaldı. Yangınlar çıkarıldı, talan edildi. Define için hemen her yeri kazıldı, bazı bölümleri yıkıldı. Duvarlardaki fresklerin önemli bir kısmı götürüldü. 1972'de ören yeri olarak ziyarete açılan yapı, yakın zamanda Kültür Bakanlığı'nca tarihinin en önemli restorasyonlarindan birine alındı.

Sumela'nın malı olan birçok eser bugün Ankara Müzesi, İstanbul Ayasofya Müzesi, Atina Bizans Eserleri Müzesi, İrlanda'da National Gallery, Atina Benaki Müzesi'nde bulunuyor.

Sumela'nın gerek Hıristiyanlar ve gerekse Müslüman halk arasında özel anlamları var. Hıristiyanlar için bir haç yeridir Sumela. Yüzyıllar boyunca, bölgedeki Hıristiyanlar özellikle dinsel günlerinde Trabzon'un Değirmendere deresi ağzında toplanır, birlikte Sumela'ya gider, burada dinsel törenlerini yaparlardı.

Şifa veren damlalar
Sumela'nın orta yerindeki havuza 30-40 metreden iri damlalar düşer. Halk arasındaki inanışa göre bu damlalar hastalara iyi gelir. Yüzyıllar boyunca gerek Hıristiyan ve gerekse Müslümanlar, hastalarını buraya getirip daracık bölüme sokarak kutsal suyun üzerlerine düşmesini sağlarlar. Trabzonlu ünlü yazar Sabahattin Eyuboğlu 'nun ''Anadolu'da Halk Hekimliği'' konulu makalesinde kutsal su olayı şöyle anlatılır:

''Hastalar soyunup, üzerlerine damlaların düşmesini beklerler. Damlalar hep aynı yere düşmediği için yedi, on bir ya da yirmi damlalık tedavi kâh uzun, kâh kısa sürer. Damlaların sık ve düzenli düşmesi hayra yorulur. Meryem Ana'nın, Anadolu'nun birçok yerinde Müslümanlar için bile bir şifa kaynağı sayılması, üstünde durmaya değer. Meryem Ana, belki de Anadolu'nun çok daha önceki tanrıçalarının yerini tutmuştur.''

Bugün özellikle Hıristiyanlar Sumela'yı ziyaret ederek kendilerine şifa ararlar. Ancak buraya geldiklerini kanıtlamak için duvarlara ve fresklerin üzerine yazı yazmalarından dolayı da ciddi bir tahribat oluşmuştur.
Cumhuriyet - Ahmet Şefik

 

Temmuz 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

Adatepe Taşmektep 2003 Yaz Seminerleri

7 Temmuz - 24 Ağustos 2003 Adatepe

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz