reklam

01 Ağustos 2003 Cuma
Ana Sayfa > Haberler

Antik kentler askeri üs

Irak'ta adını bilmediğimiz birçok höyük; durmaksızın yağmalanıyor. Yağmalar sonucu kaybedilen, yok olan bilgiyi yerine koymaya imkân yok. Adını, dönemini, kültürünü bilmediğimiz onlarca yerleşmeyi ve insanlık tarihindeki yerini geri dönüşü olmayan biçimde kaybediyoruz. Bu, müzelerin yağmalanmasından daha zarar verici ve önemli çünkü yok olanın ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz, hiçbir kaydımız yok.

Babil, Ur, Eridu, Girsu, Larsa, Nippur, Uruk, Ninova bir yandan Amerikan askerlerinin karargâhına dönüşmüşken bir yandan da buralarda yağmalama sürüyor. Gerek ören yerleri gerek müzelerdeki tahribat dehşet verici. Müzelerde kapı yokken, masa yokken, elektrik yokken gönderilen en yeni model bilgisayarların, elektron mikroskoplarının ne işe yarayacağını insan sormadan edemiyor.

Irak işgal altında. Kimileri ''savaş'' bitti dese de, doğru olmadığını biliyoruz. On binlerce insan öldü ve ölmeye devam ediyor. Ancak, öldürülen, katliama, suikasta uğrayan, işkenceye, tecavüze maruz kalan, yalnızca insan değil... Yok edilen yalnızca insan yaşamı, insan onuru değil... Koskoca bir geçmiş, insanlığın ortak kültür mirası da bu şiddetten nasibini alıyor.

Yedi bin yılın tüm birikimi bombalarla yerle bir edildi, Sümer'lerin yaratıcı dehası, Asurların görkemi talanla yağmayla paralandı. İnsanlığa, ilk yazılardan birini, ilk kanunları, ilk şehircilik planlarını ve uygulamasını, matematik, geometri, tıp, astronomi bilimlerinde ilk buluşları armağan eden uygarlığın izleri silindi, siliniyor.

İnsanlığın ortak değeri

Bir süre önce Bağdat Müzesi'nin talanının televizyon görüntüleriyle dünya şaşkınlığa uğradı. Oysa şaşacak bir şey yoktu. Önceden biliniyordu. 1991 Körfez Savaşı'nda benzeri yaşanmıştı. Olduğu var sayılan ve bir türlü bulunamayan kitle imha silahlarına, işgal sonrasına ilişkin çıkar hesaplarına ayrılan ilginin, dikkatin, gayretin, özenin binde biri, sadece binde biri, insanlığın ortak değerlerini korumaya ayrılamadı.

Artık ortada bir ''insanlık suçu'' söz konusuydu. Bu insanlık suçuna dur demek için, bu insanlık suçunun cezasız kalmaması için bir yandan da dünyanın farklı köşelerinde çeşitli çalışmalar yapılıyor.

Dikkatler Bağdat Müzesi'nde yoğunlaşırken yağma, talan, yok etme eylemi Mezopotamya'nın tarihi mirasında sürüyordu. Ur, Eridu, Uruk, Nippur, Babil, Ninova...

Hâlâ da işgal kuvvetlerinin gözleri önünde sürüyor. Dünyada eski eser piyasasında, ticari meta olarak iştah açıcı niteliğiyle elden ele ''geçmişimiz'' pazarlandıkça da sürecek...

Temmuz ayı içinde Londra'da Asurbilim ve Orta Doğu Arkeolojisi uzmanları British Museum'da bir araya geldi. Her yıl farklı bir tema çerçevesinde gerçekleştirilen uluslararası geleneksel yıllık konferansın 49. toplantısının bu yılki konusu Ninova kentiydi. Konu işgalden çok önce saptanmıştı. Müzenin 250. kuruluş yıldönümü olması ve yine müzenin ilk büyük Yakındoğu koleksiyonunu Ninova'dan elde etmiş olması, konuyu belirleyici olmuştu.

Bu toplantıya Türkiye'den katılan arkeolog Dr. Gül Pulhan 'la Irak'taki tarih, kültür ve arkeoloji mirasının talan ve yağmasına ilişkin bugünkü durumu, son gelişimleri ve bulguları konuştuk.

Mezopotampa arkeolojisi

- Irak'ta olan son olaylardan sonra Mezopotamya arkeolojisi ile ilgili ilk kez böyle büyük çaplı bir toplantı yapıldı. Senin de katıldığın bu toplantının konusu ve amacı neydi?

Asurbilim ve arkeoloji toplantısının Irak'taki arkeolojik mirasın başına gelen felaketlerden arınmış olarak yapılmasına olanak yoktu. Nitekim, beş gün süren toplantının ilk gün öğleden sonrası Iraklı ve Batılı bilim adamlarının müzeler ve ören yerleri ile ilgili tespit ve değerlendirmelerine ayrılmıştı. Bu kadar kalabalık bir kadronun çok yeni bilgilerle ve fotoğraflarla kamuoyunun karşısına ilk çıkışıydı. Bu panel konferansa katılma talebini rekor düzeyde arttırmıştı. Ne yazık ki British Museum'un bu aşırı katılım talebine cevabı paneli daha çok kişinin izleyebileceği bir hale getirmek değil, insanları yer yok diyerek geri çevirmek oldu. Yaklaşık 600 kayıtlı katılımcı vardı ki bu sayı genelde 300-400 civarındadır.

Konferansın önceden planlanmayan ama son gün sabah ortaya çıkan sürprizi ise Bağdat Müzesi talanını Amerikan ordusu adına soruşturan savcı Albay Matthew Bogdanos 'un konferansa gelişi ve bir brifing vermeseydi.

- Sözünü ettiğin 'Talan ve Sonrası: Irak'ın Kaybolan Mirası' panelinde neler tartışıldı?

PULHAN - Iraklı ve Batılı bilim adamları. Kimi Irak'tan bir gün önce dönmüş ve notlarını dahi düzenleyememiş arkeologlardı. Fotoğraflar eşliğinde bulgularını, arkeolojik yerleşmelerin, müzelerin, üniversitelerin, kütüphanelerin, resim ve heykel koleksiyonlarının başına gelenleri, yani acı gerçekleri, sayılar ve somut bilgiler vererek anlattılar.

Konuşmacılar arasında olan Dr. John Curtis , British Museum'un Yakın Doğu Koleksiyonu küratörü ve talandan sonra Bağdat Müzesi'ne ilk giden Batılılardan biri. Dr. Donny George Youkhana , Bağdat Müzesi Araştırma Müdürü ve Bağdat Müzesi'nin dünyaya sunulan yüzü. İkisi, müzenin fotoğraflarını gösteren ve felaketin boyutunu dünyaya anlatan ilk uzmanlardandı.

Donny George...

Sonradan Donny George'la ilgili talana karıştığı ya da dünya kamuoyunu bilinçli olarak yanılttığı iddiaları ortaya atıldı. Çok yumuşak bir ses tonuyla mükemmel bir İngilizce konuşuyor.

Fakat o kadar şişman ki Irak'ta her şeyin bu kadar kötü olduğu bir dönemde bu kadar refah içinde olduğu görüntüsü iyi bir izlenim bırakmıyor doğrusu.

Bağdat Müzesi'nin müdiresi Dr. Nawala al-Mutawalli isminde otuzbeş-kırk yaşlarında bir Asurbilimci. Nawala üç aydır başını örtmeye başlamış ve kamuoyu önünde yaptığı konuşmalarda, basın toplantılarında vs. İngilizce konuşmayı reddediyor. Aslında gayet iyi İngilizce konuşuyor ve bu tavrı özel sohbetler için geçerli değil. Nawala'nın büyük bir travma içinde olduğunu onu tanıyanlar kulağımı fısıldadı. Bu insanlar kendi gündelik hayatlarındaki bütün güçlüklere ve acılara rağmen müzedeki işlerini bihakkın yerine getirmeye çalışıyorlar. Müzede elektrik, su yok. Havalandırma çalışmıyor. 130 ofisin hiçbirinde bir tek eşya kalmadığı gibi kapılar dahi sökülüp götürülmüş. Ve dünya onlardan bir an önce envanter listeleri, sayılar, resimler, bilançolar hazırlamalarını bekliyor.

Eski Eserler Genel Müdür Vekili Rabi al Qaisi , Bağdat Müzesi binasının yağmadan sonra yakılmasının da planlandığını ama Koalisyon güçlerinin bunu önlediğini söyledi. Kültür Bakanlığı danışmanı arkeolog Dr. Muayyed Said Damerji , arkeoloji dışındaki kayıplardan da söz etti. Örneğin 4000 tablo bıçakla parçalanarak yok edilmiş. Milli arşivin bir bölümü yakıldı. Osmanlı ve İngiliz Kraliyet dönemi kayıtları artık yok. Milli Kütüphane'nin yüzde 30'u yani üç milyon kitaptan bir milyonu kurtulmuş durumda. Kitapların bir kısmı yanmış, bir kısmı da sokaklarda, yerlerde pazarlanmaya çalışılıyor.

Kesin hasar bilinmiyor

- Peki, kesin hasar biliniyor mu?

PULHAN - Bu soruya evet demek imkânsız. Bağdat Müzesi'nin yağmalanmasıyla (9-13 Nisan) sembolize olan kültür kıyımının hasar ve durum tespiti için uzmanlardan oluşan ekipler nisan sonundan itibaren Irak'a gitmeye başladı. UNESCO, birincisi mayıs ortasında, ikincisi haziran sonunda iki inceleme gezisi düzenledi.

National Geographic dergisi yine uzman arkeologlardan oluşan bir ekiple hasar tespitine haziranda gitti. National Geographic Film Ekibi, Bağdat Merkez Bankası'nın kasa dairesindeki suyu boşalttırarak ve bombardıman molozlarını kaldırarak oraya saklanmış olan müze eserlerinin, özellikle hakkında çok spekülasyon yapılan Nimrud hazinelerinin yerinde ve sağlam olarak kaldığını ilk kez tespit etti.

Bu gezinin kısa raporlar yayımlandı... Şu sıralar British Museum'dan birkaç uzman Bağdat'ta ve Babil'de çalışıyorlar ve gelen yardımların koordinasyonunu sağlamaya çalışıyorlar.
Cumhuriyet - Zeynep Oral

 

Temmuz 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

Adatepe Taşmektep 2003 Yaz Seminerleri

7 Temmuz - 24 Ağustos 2003 Adatepe

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz