Kentler plansızlıktan şantiyeye döndü
Son günlerde büyük kentlerin hepsinde benzer şantiye-kent manzaralarını
görmek mümkün. Yeni yolların ve kavşakların inşası, yol ıslah çalışmaları,
metro ve benzeri toplu taşıma projeleri gibi çalışmalar başta İstanbul ve
Ankara olmak üzere pek çok kenti neredeyse yaşanmaz hale getirdi.
Kentlerin, aynı zamanda plansız bir şekilde şantiyeye dönüşmesine büyük
tepki gösteren Şehir Plancıları Odası, belediyelerin yaklaşan yerel seçimlerin
etkisiyle yoğun çalışma içine girdiğini düşünüyor. Geride kalan dört
buçuk yıl içerisinde bir türlü gerçekleştirilmeyen ya da planlanmayan yatırım
ve projelerin, seçimler öncesindeki 7-8 aylık zamana sıkıştırıldığını
da belirten Şehir Plancıları Odası kentlerdeki çalışmaların plansızlığın
bir sonucu olduğunu açıklıyor:
"Seçimlere güçlü girmeyi hedefleyen belediye başkanları, "hafızalardaki
tazeliğini korusun" mantığıyla beş yılın işini 7-8 aylık bir
zamana sıkıştırmakta kararlılar. Ne var ki bu durumun sıkıntısını da
kentliler çekiyor. Sıkışan trafikte kaybedilen zamanlar, sürekli değişen
trafik güzergahları nedeniyle yaşanan sorunlar, engeller nedeniyle yollarda yürümenin
imkansız hale gelmesi, kentlilerin çektiği eziyetlerden bazıları yalnızca.
Bütün bu eziyetlerin yanında tüm bunların yarattığı ya da yaratacağı
mali sorunlar da görmezden gelinmemeli. Plansız ve programsız girişilen ve
seçimlerin hemen öncesine sıkıştırılan imar ve altyapı çalışmaları,
aynı alanlara kısa süre önce yapılan harcamaları da israfa dönüştürebiliyor.
Bunun önemli örneklerinden birisini Ankara'da yaşıyoruz. Yıllarca Kızılay-Çayyolu
(Ümitköy) metro projesinin yapımını geciktiren Ankara Büyükşehir
Belediyesi, nihayet geçtiğimiz aylarda bu projeyi başlattı. Ne var ki
Belediye, metro projesinin başlangıcından önce de şu anda kazılmış
bulunan Eskişehir Yolunu genişletme ve asfaltlama çalışmalarını tamamlamıştı.
Kısaca; önce yolu genişletip asfaltlayan Belediye, bir süre sonra o yolu
yeniden kazarak, önceki harcamaları adeta çöpe atmış oldu. Ankara Büyükşehir
Belediyesinin borçlarının yüksek meblağlara ulaştığı şeklinde basına
yansıyan haberler bu nedenle hiç şaşırtıcı değildir. Benzer durum diğer
kentlerimiz için de geçerlidir.
Kentliler şimdi kendilerine şu soruyu soruyorlar: "Acaba yapılanlar
çektiğimiz eziyetlere değecek mi?". Kimi durumlarda bu soruya olumsuz
yanıt vermek kaçınılmaz. Ankara'da yapılmakta olan metro çalışması ile
ilgili belirsizlikler sürüyor örneğin. Toplam fizibilite ve etüt çalışmaları
yapılmadan sadece metro galerisi kazısı inşaatına başlanmış olması ki
bu aşama metro projelerinde işin sadece %30'luk kısmıdır, projenin akıbeti
hakkında kuşku duyulmasına neden oluyor. Böylesine büyük bir projenin
hangi kaynaklarla ve nasıl sürdürüleceği konusu belirsizliğini korurken,
çekilen eziyetlere değeceğini söylemek oldukça zor.
İmar faaliyetlerini, altyapı çalışmalarını ve bunlarla ilgili
projelerini planlamayan, bu planlar doğrultusunda yıllık programlarını kamu
yararını gözetecek şekilde hazırlayıp uygulamayan populist kent yönetimlerinin
kentlilere bu sorunları yaşatması kaçınılmazdır. Kent yönetimleri;
meslek odalarına, sivil toplum örgütlerine ve kentlilere sırtını dönerek,
eleştiri ve uyarıları dikkate almayarak, "en iyisini ben bilirim"
mantığından şaşmayarak bütün yanlışlıkların yükünü kentlilere çektirme
sorumluluğunu taşımaktadır.
Bir yanda kaynak yaratmak için ormanlarını, kamu topraklarını, okullarını
dahi satmayı düşünen bir ülke diğer yanda sahip olduğu kısıtlı
kaynakları israf eden ve savuran bir başka ülke. Her ikisinin de aynı ülke
olması büyük bir trajedidir ve bu trajediye neden olan ise plansızlıktır."
Arkitera
|