İki bakanlığın lojman mücadelesi
Lozan Antlaşması’na kadar uzandı
Adalet Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı, İstanbul’daki 40 dairelik
lojman için karşı karşıya geldi. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün İstanbul Bahçelievler’de 15
yıldır kullandığı lojmanlar, Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından
Adalet Bakanlığı’na tahsis edildi.
Polis zoruyla çıkarılması an meselesi olan lojman sakinleri ise tahsis işleminin
hem uluslararası hukuka hem de iç hukuka aykırı olduğunu öne sürerek ayak
diretiyor. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, kurumlarının Lozan
Antlaşması ve Montreaux Boğazlar Sözleşmesi ile kurulduğuna dikkat çekerek,
“Tartışma büyürse konu uluslararası arenaya taşınabilir. Böylece sık
sık Montreaux’yü değiştirmek isteyen ülkelerin eline koz geçebilir.” görüşünü
savunuyor. Lozan’ın 10 sayılı beyannamesi, kurumun sağlık vergisi
gelirleriyle kiraladığı taşınmazların, sağlık alanı dışında faaliyet
gösteren bir başka kuruma devredilemeyeceğini öngörüyor. İki bakanlık
arasındaki mücadeleye müdahil olan Dışişleri Bakanlığı ise Lozan ve
Montreaux’ye atıfta bulunarak devir işleminin geçersizliğini savunuyor.
Bahçelievler Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun bahçesindeki
lojmanların hikayesi kara mizaha döndü. İki bakanlığı karşı karşıya
getiren lojman davasının ilerlemesi halinde Lozan Antlaşması’na dayanılarak
Türkiye uluslararası arenada zor duruma düşürülebilir. Osmanlı döneminde
çeşitli isimler altında karantina hizmetleri veren Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü, Lozan Antlaşması ‘10 Sayılı Sağlık Sorunlarına İlişkin
Bildiri’ye dayanılarak bugünkü yapısına kavuşturuldu. Bildiride, “Türk
yönetimince toplanan sağlık vergileri yalnız Türk sağlık yönetiminin
ihtiyaçlarında kullanılmak üzere ayrılacak ve Sağlık Bakanlığı’nın
bu amaçla düzenleyeceği bir ek bütçede gösterilecektir.” ifadesi yer alıyor.
Sağlık Bakanlığı da bildiriye dayanarak katma bütçeli bir genel müdürlük
olarak bugünkü yapıyı oluşturdu. Kurum, Montreaux Boğazlar Sözleşmesi
ile de uluslararası camianın onayıyla Boğazlardan transit geçiş yapan
gemilerden sağlık vergisi kesmeye yetkili kılındı. Ancak başta Rusya olmak
üzere sözleşmeye taraf ülkeler kesilen vergilerin nerede kullanıldığı
konusunu sık sık gündeme getiriyor. Lojmanların Adalet Bakanlığı’na
tahsisinin Türkiye’nin başına iş açacağı iddiası buradan kaynaklanıyor.
Lojmanların, ‘sağlık hizmeti vermeyen’ Adalet Bakanlığı’na
tahsisinin uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu iddia eden genel müdürlük
yetkilileri, tartışmanın uluslararası arenada istismar edilebileceğini öne
sürüyor. Çünkü genel müdürlüğün oluşmasına dayanak yapılan Lozan
Antlaşması, oluşturulacak kurumun sağlık vergilerinden elde ettiği kazanımların
başka bir alanda hizmet veren kuruluşlara devredilemeyeceğini öngörüyor.
Prof. Dr. Aslan Gündüz ise bu iddiayı gerçekçi bulmuyor. Gündüz, “İki
bakanlık arasındaki anlaşmazlık ancak taraf ülkelerden birine zarar verirse
o tür bir tehlikeden söz edilebilir. Fakat burada öyle bir durum görülmüyor.”
diyor. Rusya da dahil olmak üzere taraf ülkelerin Montreaux Sözleşmesi’nin
devamından yana olduğunu belirten Prof. Dr. Gündüz, ancak gemilerden alınan
sağlık rüsumlarının fahiş düzeylere getirilmesi halinde bir itirazın yapılabileceğini
kaydediyor.
Lojmanlar, eğitim binası ve çeşitli tesislerle birlikte toplam 14 bin
metrekare alan üzerine kurulu. Milli Emlak Genel Müdürlüğü, 1986 yılında
arsayı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne tahsis etti. Bunun
üzerine genel müdürlük, tamamı kendi bütçesinden karşılanarak 4 bloktan
oluşan 40 dairelik lojmanları inşa etti. Lojmanları 3 yılda bitirerek 1989
yılında oturuma açan genel müdürlük, eğitim binasını ise 1996 yılında
bitirebildi. Bir yıl sonra dönemin ANAP’lı Sağlık Bakanı Halil İbrahim
Özsoy, karantina ve eğitim tesisi olarak planlanan bu binayı, ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz’a yakınlığı ile bilinen Enver Yücel’in Uğur Eğitim
Kurumları’na kiralamak istedi. Bakan Özsoy imzasıyla Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne
bir yazı yazılarak kiralamanın mümkün olup olmadığı soruldu. Ancak Milli
Emlak, bu soruya ‘evet’ ya da ‘hayır’ cevabı vermeksizin söz konusu
talebin ‘tesisi tahsis amacı dışına çıkarmak’ şeklinde yorumladı ve
otomatikman tahsisi iptal sebebi saydı. Adalet Bakanlığı da aynı süreçte
devreye girerek binanın Adli Tıp hizmetlerinde kullanılmak suretiyle
kendilerine tahsis edilmesini talep etti. Adalet Bakanlığı’nın 30 Nisan
1998’de yaptığı bu müracaattan bir gün sonra Milli Emlak, tesisi bu
kuruma tahsis etti. Ancak Adalet Bakanlığı, tahsis sebebi olan eğitim binasıyla
hiç ilgilenmeden sadece lojmanlar için mücadele etti.
Bakanlık eğitim binasını da tahsis amacının dışına çıkararak Adli
Tıp hizmetlerinde değil ‘çok amaçlı hizmetler’de kullanmaya başladı.
Bakanlıklar arasındaki tartışma 1997 yılında yargıya intikal etti ve en
son hakem sıfatıyla davaya bakan Bakırköy Asliye 4. Hukuk Mahkemesi, Adalet
Bakanlığı’na tahsisin geçerliliğini kesinleştirdi. Bu arada dava sürecinde
konu hakkında görüşü istenen Dışişleri Bakanlığı, Lozan ve
Montreaux’ye atıfta bulunarak tesislerin Adalet Bakanlığı’na devir işleminin
hukuksuz olacağı görüşünü beyan etti. Ancak davaya bakan mahkeme, anlaşmaların
iddiaya dayanak teşkil etmeyeceğini belirterek tahsis işleminin devrini
onayladı. Mahkemeyi kazanan Adalet Bakanlığı da lojmanların 31 Mart 2003
tarihine kadar boşaltılmasını istedi. Bu tarihe kadar lojmanlar boşaltılmayınca
üst üste icra tebligatları yapıldı ve en son 11 Temmuz’da icra müdürlüğü
memurları, tahliye amacıyla polis nezaretinde lojmanlara geldi. Ancak
‘yeterli ödenek ve tahliye elemanı olmadığı’ gerekçesiyle tahliye işlemi
15 gün ertelendi.
Zaman
|