'Artık hareket vakti'
Zeyrek'teki koruma projeleri, bu tarihi semtin geleceğe taşınmasında
yetersiz kaldı.
Uzmanlar, UNESCO'dan sarı kart gören İstanbul'u tartıştı: Kültürel
mirası koruyamıyoruz, çünkü siyasetçiler imar politikalarını ranta
teslim etmişler
UNESCO, İstanbul'u koruyamadığımız gerçeğini geçen ay yüzümüze
vurdu. İstanbul, 1985'de UNESCO'nun 'Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınmıştı.
Şimdi kentin tarihi merkezinin, 'bu büyüklükteki kentlerde görülmeyen
boyutta bir çöküntü süreci içinde' olması gerekçesiyle 'Tehlike Altındaki
Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınması planlanıyor.
Süleymaniye ve Zeyrek mahallelerindeki ahşap konutların korunması,
restorasyon standartları, çevre yönetimi konusundaki başarısızlıkları gündeme
getiren Dünya Kültür Mirası Komisyonu, yaklaşık iki ay önce Türkiye'ye
'sarı kart' gösterdiğini vurgulamıştı. 2 Haziran 2003'te Büyükşehir
Belediyesi'nin düzenlediği bir toplantıya katılan Dünya Kültürel Mirası
Komisyonu Başkan Yardımcısı Minja Yang'ın aracılığıyla iletilen uya-rı,
acilen harekete geçilmediği takdirde, Temmuz 2004'te İstanbul'u 'Tehlike Altındaki
Dünya Kültür Mirası Listesi'ne almayı düşündükleri' notunu içeriyordu.
Acil önlem semineri
İstanbul'da koruma koşullarının iyileştirilmesi için yapılması
gerekenler 29 Temmuz'da İTÜ'de gerçekleştirilen 'Tarihi Kentlerin Yönetimi-İstanbul'
başlıklı bir seminerde tartışıldı. Uluslararası Anıtlar ve Sitler
Konseyi (ICOMOS) Türkiye şubesiyle Ulusal Ahşap Birliği'nin düzenlediği
seminerin konuşmacıları Can Binan, Zeynep Ahunbay, Stefanos Yerasimos, David
Michelmore, Sermin Özduran, Yücel Gürsel, Oktay Ekinci, Ersen Gürsel ve
Minja Yang'dı.
Zeynep Ahunbay seminerde, İstanbul'daki Dünya Kültür Mirası alanlarının
durumunu 'iç açıcı değil' sözüyle özetledi. Tüm konuşmacıların
hemfikir olduğu nokta ise Türkiye'de izlenen imar politikalarının İstanbul'un
kültürel mirasını tehdit eden boyutlara ulaştığı oldu.
Mimarlar Odası adına konuşan Oktay Ekinci, durumu Türkiye'nin imar rantına
dayanan ve siyasi ortamı da bu yolla belirleyen ekonomisiyle açıklarken, İstanbul
için özel yasalar uygulanması gerektiğini ve bu yasa taslaklarının mevcut
olduğunu söyledi. Stefanos Yerasimos ise sorunun modernleşmeyle ilgilisine değindi
ve Türkiye'nin ancak 'modernleşme süreci'ni tamamladıktan sonra 'korumacılık
süreci'ne geçebileceğini vurguladı.
İstanbul'u 'insanlık için önemli bir kent' sözleriyle tanımlayan Minja
Yang, dünyada kültürel çevre anlayışının değiştiğini, anıtsal koruma
kavramının yerini bütünsel koruma kavramına bıraktığını vurguladı.
Yang, sivil mimari örnekleri üzerinden ele aldığı mesele ile ilgili
olarak, "Yasalara göre yıkılan bir konutun yerine bir şey inşa
edilemiyor ama mülk sahipleri de çıkarılacak yeni bir yasayla o alanlara
yeni ve büyük binalar dikebilecekleri günleri bekliyorlar" dedi. Yang'ın
değindiği en önemli nokta ise 'artık pratik uygulamalara ve halkı bilinçlendirme
çalışmalarına başlama zamanının geldiği'.
1972'de imzalanan Dünya Kültürel ve Doğal Mirası Sözleşmesi'ne göre
'istisnai evrensel değer' taşıyan anıtlar, yapı toplulukları ve sitler dünya
mirası kabul ediliyor. Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınan değerlerin
korunması için ise bu değerlere sahip devletler, ayrılan fondan
yararlanabiliyor.
İstanbul 18 yıl önce bu kriterleri karşıladığı için Dünya Kültür
Mirası Listesi alınmıştı. Şimdi de 'hızlı kentsel veya turistik gelişim
projeleri, toprağın kullanım veya mülkiyetindeki değişikliklerin neden
olduğu tahribat, doğal afetler, silahlı saldırılar gibi nedenlerle yok olma
tehdidi ile karşı karşıya bulunan alanların ve eserlerin' yer aldığı
'Tehlike Altındaki Kültür Mirası Listesi'ne alınmak üzere.
Bakanlık ne yapıyor?
Türkiye, 1983'teki sözleşmeye göre, 'topraklarında bulunan kültürel ve doğal
mirasın korunmasını sağlanma görevinin öncelikle kendisine ait olduğunu'
kabul ediyor. Seminerde Kültür ve Turizm Bakanlığı adına konuşan Sermin
Özduran ise, 'birinci dereceden sorumlunun UNESCO olduğunu' ve 'konuyla ilgili
çalışmaların sürdürüldüğünü' söylemekle yetiniyor.
16 Temmuz'da yaptığı basın toplantısında yeni Turizmi Teşvik Yasası'nı
'müjdeleyen' Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun, 'sit alanlarının
yabancı sermayeye ait oteller için özendirici hale getirileceğini, bununla büyük
bir devrimin gerçekleştirildiğini, ilk hedefin İstanbul olduğunu' açıklaması,
sorumlu çevrelerin konuyla ilgili yaklaşımlarını açıklamaya yetiyor.
Radikal
|