reklam

13 Ağustos 2003 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Ormanlarımız elden gidiyor!

Ülkemizin bitki örtüsü ve iklimi, orman yangınlarının çıkması ve yayılması açısından maalesef çok müsait. Buna bir de bazı vatandaşlarımızın dikkatsizliği, kısa yoldan arazi kazanma alışkanlığı ve talancılığı eklersek ortaya vahim bir tablo çıkıyor.

Daha da vahimi, görevi, orman alanlarını korumak ve artırmak olan hükümetlerin uygulamaları. 'Orman vasfını yitiren araziler' uydurmacasıyla ormansızlaştırma hızla uygulamaya konuluyor. Deniyor ki, nasıl olsa arazi orman değil, o zaman satalım. Neden hükümet şunu söylemiyor: 'Türkiye hızla çölleşiyor. Orman alanlarını artırmamız gerekli. Bunun için ulusal bir kampanya başlatıyoruz. Herkesi ağaç dikmeye çağırıyoruz. Orman vasfını yitirmiş arazileri yeniden orman haline getiriyoruz'.

Ormanlarımızı ulusal bir değer olarak değil, 'rant kaynağı' gören anlayışlardan bunu beklemenin anlamsız olduğunu biliyorum. Ama yine de yazmadan edemiyorum.

'Yaş kesenin, başın keserim'

Osmanlı İmparatorluğu, 'yaş kesenin, başın keserim' prensibi ile ormanları koruyabilmişti. O zamandan bugüne pek anlayış değişikliği olmadı. Neden mi? Eğitim düzeyimizi yükseltemediğimiz gibi, 'yap, yaptığın yanına kar kalır' anlayışını silemedik de ondan.

Şimdilerde hükümetin TBMM'den geçirdiği yasanın referanduma götürülmesi tartışılıyor. Bu noktada kaygılarım var. Birincisi, kısa yoldan 'avanta' elde etmeye alıştırılmış bir toplumun buna dur diyeceğinden şüpheliyim. Umarım yanılırım. İkincisi, yapılacak referandumun sonucu AKP'nin istediği gibi olursa, o zaman durdur durdurabiliyorsan. Fütursuzca hareket edilmesi olası. Üçüncüsü, referandum, Cumhurbaşkanının güven oylaması gibi sunulabilir. Böylece Cumhurbaşkanlığı makamının baskı altına alınıp pasifleştirilmesinin zemini yaratılabilir.

Gelelim orman yangınlarını söndürmeye

Bugüne kadar hiçbir hükümet orman yangınları ile mücadele için köklü bir tedbir alamadı ve ciddi bir yangın söndürme sistemi kuramadı. Orman Bakanlığı'nın yangın söndürme personeli taşıyan helikopterleri ve THK'nın 800-900 litre su taşıyabilen birkaç az yetenekli uçağı ile orman yangınlarıyla mücadele maalesef mümkün değil. TSK'nın yaz aylarında bu maksatla verdiği C-130 tipi iki uçak da olmasa, ciddi ve yeterli bir orman yangını önleme teşkilatımız yok gibi.

Fransa'da çıkan orman yangınlarını ve bu yangınlara havadan müdahaleyi izledik. Kocaman uçaklar tonlarca suyu bir anda yangın bölgesinin üstüne boşaltıyor. Ortaya çıkan su buharı oksijen alımını keserek bir anda çok geniş bir bölgeye yayılmış yangını durduruyor.

Akdeniz'de sahili olan Türkiye hariç tüm Avrupa ülkelerinin elinde denize veya göllere inerek birkaç dakika içerisinde 6-7 ton su yükleyebilen ve bunu yangın bölgesine dökebilen özel uçaklar mevcut. Bu tip uçaklardan Fransa'da 11, Yunanistan'da 22, İtalya'da 16, İspanya'da 22, daha yeni ortaya çıkan Hırvatistan'da ise 5 adet mevcut. Fiyatları da öyle ahım şahım bir şey değil. Boğaz'da orta boy bir yalı fiyatına. BDDK'nın el koyduğu bankaların sahiplerinden bir tanesinin büyük bir yalısı ile bu uçaklardan 2-3 tane almak mümkün.

Sonuç ortada, ciddi bir anlayış dönüşümüne ihtiyacımız var. İlk adım olarak şöyle bir uygulama başlatılabilir: Her öğrenciye okuldan mezun olabilmesi için 'ağaç dikme ve ağaca bakma sorumluluğu' getirilebilir. Böylece çocuklara doğa, toprak ve vatan sevdirilebilir. Böylece kendisiyle barışık bir kuşak yaratabiliriz.

Bu önerim ne derece dikkate alınacak merak ediyorum...
Akşam - Yavuz Gökalp Yıldız

 

Ağustos 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

Sinan'a Saygı "Mimar Sinan Eserleri Eskiz Projesi"

 

Son başvuru tarihi:
15.09.2003

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz