Troya Müzesi için söz çok,
icraat yok
Troya’daki kazı ekibi başkanı Alman arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann,
dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve halefi Ahmet Necdet Sezer başta
olmak üzere birçok devlet erkanından ‘Troya Müzesi’ için söz almasına
rağmen, geçen süre içinde icraata yönelik bir adım dahi atılmadığını
söylüyor.
Troya (Truva), kaçırdığı hazinelerle ünlenen Alman arkeolog Heinrich
Schliemann’ın bize bıraktığı en güzel armağan olsa gerek. Troya’da,
Schliemann’ın araştırma yapmak üzere toprağa vurduğu ilk kazmanın üzerinden
130 yıl geçti. O zamanlar “Hisarlık” adında sıradan bir tepe görünümünde
olan Troya, aradan geçen zaman içinde kuru bir toprak parçası olmanın ötesinde
ne gibi önemli sırlar sakladığının farkında bile değildi. Türkler tarafından
sembolik tahta atıyla tanınan bu arkeolojik şehir, günümüzde son yirmi yılda
kaydettiği mesafe ile ‘sadece tahta bir at’ olmanın ötesinde yeni keşiflere
de sahne oluyor.
1988 yılından bu yana Alman arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann yönetiminde
gerçekleştirilen Troya kazı çalışmaları, bugün için çok önemli
bilimsel sonuçlara doğru yol alıyor. Anadolu kültürünün Avrupa ile buluştuğu
bu kara parçasındaki canlılığı yerinde görmek, günümüzden yaklaşık 5
bin yıl öncesine ulaşan tarihî katmanlar arasında büyülü bir yolculuk
yapmak için iki gün boyunca Prof. Korfmann’a eşlik ettik. Amacımız, kazı
çalışmaları sonucunda Troya II adıyla anılan dönemde ortaya çıkan tarihî
bir tapınağın, Çanakkale Boğazı’nı sembolize eden bir çatı konstrüksiyonu
ile kapatılması törenine katılmaktı. Yüklüce parasal desteğe ihtiyaç
duyulan bu proje konusunda Siemens firması Troya için önemli bir destekte
bulunmuş. Biz, bu töreni izlemek için Troya’daydık; ama biraz gezip dolaşınca,
asırlık ve artık iyice kronikleşen sıkıntılarımızın orada da sürdüğünü
gördük.
Prof. Korfmann yönetiminde gerçekleşen Troya kazılarında, her biri kendi
alanında dünyanın en ünlü araştırmacıları, Troya’da tarihî gerçekliklerin
peşine düşmüşler. Yurtiçinden bilim adamlarının yanı sıra Almanya ve
Amerika’dan katılan araştırmacılarla Troya kazıları ‘enternasyonal’
bir birliktelik de ortaya koyuyor. 70–80 kişiyi bulan bu ekip arasında
kimler yok ki! Kazıcılar, restoratörler, arkeozoologlar, fiziki
antropologlar, botanikçiler, keramik uzmanları, ressamlar, fotoğrafçılar ve
daha birçok kişi bu kazıda el ele vermiş.
Tüm bu çalışmaları somutlaştıran önemli bir adım, bundan iki yıl önce
atılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nın desteği ile
2001–2002 yılları içinde Almanya’nın Stutgart, Braunschweig ve Bonn şehirlerini
gezen ‘Troya: Düş ve Gerçek’ sergisi, Troya’nın tanıtımı ve gündeme
gelmesinde hayli etkili olmuştu. Belki çoğumuzun haberi bile olmadı; ama
Almanya’da gerçekleşen bu sergi tam 1 milyon kişi tarafından gezildi.
Prof. Korfmann, Troya kazılarında bugün için üç temel sorun yaşandığını
söylüyor: Sponsor desteği, Troya Müzesi ve milli park
problemi…DaimlerChrysler’in daimi sponsorluğunda devam eden kazılara,
Amerika’dan Cincinnati Üniversitesi, Almanya’dan Tübingen Üniversitesi ve
Troya Dostları Derneği parasal destek veriyor. Kültür Bakanlığı’nın
sadece ‘izin’ vermek ve bir temsilci atamakla desteklediği kazıların yıllık
bütçesi Prof. Korfmann’ın verdiği bilgiye göre yarım milyon dolar. Bu bütçeyi
sağlamak için Troya’nın daimi sponsorlara ihtiyacı var.
‘Müze mutlaka kurulmalı’
Bütün bunlar bir yana, Troya’nın asıl sorunu, hâlâ bir müzeye sahip
olamaması. Troya kazılarından çıkarılan eserler dünyanın 50 ülkesindeki
müzelerde sergileniyor. Troya hazineleri ise dünyanın 9 ünlü müzesinde
bulunuyor. Kazı başkanı, tüm bu eserlerin bir araya getirildiği ve
sergilenebileceği ‘Troya Müzesi’ne ihtiyaç olduğunu söylüyor. Müze için
önceki yıllarda 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve 10. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer ile hükümet erkanından sözler aldığını belirten
Korfmann, bugüne kadar müze alanının kamulaştırılması dışında hiçbir
çalışmanın yapılmadığını belirtiyor.
Troya antik kentini yılda yaklaşık 500 bin turist geziyor. Korfmann, antik
kent sınırları içinde yapılacak bir müze ile bu rakamın iki–üç katına
çıkabileceğini ve bunun da ülke için önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyor.
Troya’nın bir diğer sorunu ise 1996 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla
“Milli Park” ilan edilmesinden sonra ortaya çıkmış. UNESCO’nun Dünya
Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Troya, Bakanlar Kurulu kararının Orman
Bakanlığı tarafından uygulamaya geçirilmesini bekliyor. 10 kilometrekarelik
bir alana yerleşen milli park, 5 köyü içine alıyor. Troya’daki bu köylerde
tarım yapılmaya devam ediliyor. Bölgenini milli park ilan edildiğine dair
levhalara da rastlanmıyor. Özellikle Orman Bakanlığı yetkililerinden bu
konuda destek bekleniyor.
Zaman
|