reklam

16 Ağustos 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Prof. Görür, deprem hazırlıklarındaki çarpıklığı özetledi: Enkazda kalın, devlet kurtarır

Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK-MAM) Başkanı Prof. Dr. Naci Görür, 1999 yılından bu yana devletin depremle ilgili genelge tedbiri almaktan başka bir şey yapmadığını söyledi. Görür,”Deprem tedbirleri deyince devletin aklına genelge yayınlamak geliyor. Belediyelerde genelgeye göre 3 itfaiyecinin yanına 2 itfaiyeci daha alıyor. 5 itfaiyeci ile depreme karşı korunmuş oluyoruz. Yani masa başı işler yapıyoruz. Bu bizim büyük ayıbımız” diye konuştu.

‘Depremi unutmayacağız demek bu değil’ diyen Görür, yaşanan durumun içler acısı olduğunu öne sürerek, “Biz deprem öncesine yönelik hiçbir şey yapmadık. Depremden sonra ne kadar insan enkaz altında kalırsa kalsın bu insanları kurtarmak için projeler yaptık” diyerek masa başı tedbirler yerine daha elle tutulur işler yapılmasını istedi.

Ağzı olan konuşuyor
Ne devletin ne de hükûmetin depremle ilgili bir araştırma gereği duyduğundan yakınan Görür sözlerini şöyle sürdürdü;
“Türkiye’de bilimsel anlamda araştırma yapan tek kurum TÜBİTAK-MAM’dır. Dünya’da deprem konusunda ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık. 6 uluslarası gemiyle Marmara’yı karış karış inceledik. Ama size sadece şunu söyleyebilirim ki ortaya çıkan sonuçlara göre biz ya umursamıyoruz ya da inanmıyoruz. Vatandaşımızda daha çok dedikoduya inanıyor. Bir bilim adamı TV’den bilimsel gerçekleri söylediği zaman TV’yi kapatıyor. Medyaya gelince araştıranla araştırmayanı ayırt etmiyor. Bizim kastetdiğimiz belli tekniklerle yapılan ve dünya kamuoyunun süzgecine sunulan araştırmalardır. ‘Bu arkadaş bana bunu dedi’ diyerek medya haber yazıyor. Olmaz böyle şey. Peki bu Marmara ile ilgili çıkıp konuşanlar hangi gemide çalışmış. Bunu öğrenmek istiyorum”.

Hükûmet, genelge tedbiri alıyor
Devletin depreme bakışının belli olduğunuda ifade eden Görür, muhtemel İstanbul depremiyle ilgili sıkıntılara dikkat çekti. Görür şöyle konuştu; “Bu güne kadar bu iş ciddiye alınsaydı, Dünya Bankası’ndan krediler alınır ne yapılması gerekiyorsa yapılırdı. İstanbul gibi kültür ve tarih kentinin korunması, sahip çıkılması için çalışan sivil toplum örgütleri var. Bu örgütlerle irtibat kurulsa onlar bile gereken parayı ve yardımı bulurdu. Ne yazık ki, kimse bunu yapmadı. Hükümetin yaptığı genelgeyle tedbir almak. Bir genelge yayınlıyor, ‘Depremle ilgili herkes tedbir alsın’ diyor. Tutup belediyelerde 3 itfaiyecisi varsa 2 tane daha alıyor ediyor 5 itfaiyeci. İyi de kardeşim depreme karşı tedbir denince bu mu anlaşılıyor. İşin özünden kimsenin haberi yok”.

Depremle ilgili ne yapılması gerekiyorsa bir an önce yapılmasını isteyen Görür, depremin aslında devletin işi olduğunu kaydetti. 1999 depreminden sonra Başbakanlığa başdanışman atandığını hatırlatan Görür, “Başdanışman olan o arkadaşın bir araştırması bile yok. Şov yapan ile iş yapanı birbirinden ayırt etmiyoruz. Herkes çıkıp bir şey söylüyor. Yetkililerde ne yapacaklarını şaşırıyorlar” diyerek yaşananların tam bir trajedi olduğunu söyledi.

Mezarlıkta mı yaşıyoruz?
İstanbul’daki tehlikeye dikkat çekerek “Mezarlıkta mı yaşıyoruz inanın onu da bilmiyoruz” diyen Görür, “Bunu bilmek vatandaş olarak bizim hakkımız” dedi. İstanbul yapı stokunun ne olduğu, nerelerin depreme dayanıklı olduğu şeklindeki verilerin sadece Büyükşehir Belediyesi ve Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından ortak yapılan “Mikro Bölgeleme Afet Önleme ve Azaltma Temel Planı” denilen verilerden öğrenilebildiğini belirten Görür, bu çalışmaların da çok yüzeysel olduğunu ve bölgelerin tam olarak araştırılmadığını öne sürdü.

Hazırlanan raporla bazı bölgelere kırmızı çizgiler çizildiğini ve tehlike işaretleri konulduğunu anlatan Görür, sözlerini şöyle sürdürdü; “Raporlar ortada. Ama bakıyorsunuz ki bu güne kadar hiçbir şey yapılmamış. Bu kırmızı bölgelerin insanları gözardı edilmiş. Başka yerde olsa kıyamet kopar. Bu binaların tahliye edilmesi, yerine uydu kentler yapılması gerekirdi. Geçen 4 yıllık süre içinde bununla ilgili hiç ama hiç birşey yapılmamış. Kısacası buradaki insanlara ‘siz ölün kardeşim’ denilmiş. Herhalde ‘Şimdi kiminin evi, kiminin parkı bu iş zor’ diyerek birileri kulağını tıkamış olabilir. Yoksa inanmak gerçekten güç”.

Vatandaşa nasıl söyleyeceğiz?
Depremle ilgili belirtilerin önceden hissedildiğini de söyleyen Görür, “Depremi önceden tahmin edemeyiz gibi bir lafı söyleyen bilim adamı değil” diyerek bu şekilde beyanat verenleri de eleştirdi. Prof.Dr Görür, “Bakın biz depremle ilgili tesbitlerimizi birkaç gün öncesinden yapabiliyoruz. 2000’den itibaren 4 ve üzerindeki şiddete sahip depremleri yüzde 60 isabetle önceden tesbit edebildik. Tesbitlerimizde şu şehir şu, nokta, şu şiddet ve şu sürede olacak diye kesin bir belirleme yok. Sadece şu bölgede, şu şiddet aralıklarında olacak diyoruz. Ve bunu o bölgenin belediyesine söyleyebiliyoruz” diye konuştu.

Bu bilgilerin vatandaşlara aktarılması konusunda panik olmasından endişe ettikleri için henüz bir çıkış yolu bulamadıklarını da belirten Görür, “Şu ana kadar bunu vatandaşa nasıl söyleyeceğiz bir türlü bulamadık” dedi.

İstanbul’u yakından izliyoruz
İstanbul’daki muhtemel deprem için de 1999 artı 30 yıl formülünün geçerli olduğunu tekrarlayan Görür, “Fakat depremden önce inşallah bunu hissedeceğiz. Uyarı sistemlerimiz ile çok geniş bir bilgi ağı oluşturduk. Uzay görüntüleri, radon gazı ve sıcak su kaynaklarını ölçerek veriler elde ediyoruz. Önceden haber verebileceğiz. Ama önemli olan sadece biz değil başta devlet olmak üzere herkes üzerine düşeni yapmalı. Zamandan ziyade o sırada ne yapılacaksa onu yapmak önemli” şeklinde konuştu.
Türkiye

 

Ağustos 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz