Prof. Görür, deprem hazırlıklarındaki
çarpıklığı özetledi: Enkazda kalın, devlet kurtarır
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK-MAM)
Başkanı Prof. Dr. Naci Görür, 1999 yılından bu yana devletin depremle
ilgili genelge tedbiri almaktan başka bir şey yapmadığını söyledi. Görür,”Deprem
tedbirleri deyince devletin aklına genelge yayınlamak geliyor. Belediyelerde
genelgeye göre 3 itfaiyecinin yanına 2 itfaiyeci daha alıyor. 5 itfaiyeci ile
depreme karşı korunmuş oluyoruz. Yani masa başı işler yapıyoruz. Bu bizim
büyük ayıbımız” diye konuştu.
‘Depremi unutmayacağız demek bu değil’ diyen Görür, yaşanan durumun
içler acısı olduğunu öne sürerek, “Biz deprem öncesine yönelik hiçbir
şey yapmadık. Depremden sonra ne kadar insan enkaz altında kalırsa kalsın
bu insanları kurtarmak için projeler yaptık” diyerek masa başı tedbirler
yerine daha elle tutulur işler yapılmasını istedi.
Ağzı olan konuşuyor
Ne devletin ne de hükûmetin depremle ilgili bir araştırma gereği duyduğundan
yakınan Görür sözlerini şöyle sürdürdü;
“Türkiye’de bilimsel anlamda araştırma yapan tek kurum TÜBİTAK-MAM’dır.
Dünya’da deprem konusunda ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık. 6 uluslarası
gemiyle Marmara’yı karış karış inceledik. Ama size sadece şunu söyleyebilirim
ki ortaya çıkan sonuçlara göre biz ya umursamıyoruz ya da inanmıyoruz.
Vatandaşımızda daha çok dedikoduya inanıyor. Bir bilim adamı TV’den
bilimsel gerçekleri söylediği zaman TV’yi kapatıyor. Medyaya gelince araştıranla
araştırmayanı ayırt etmiyor. Bizim kastetdiğimiz belli tekniklerle yapılan
ve dünya kamuoyunun süzgecine sunulan araştırmalardır. ‘Bu arkadaş bana
bunu dedi’ diyerek medya haber yazıyor. Olmaz böyle şey. Peki bu Marmara
ile ilgili çıkıp konuşanlar hangi gemide çalışmış. Bunu öğrenmek
istiyorum”.
Hükûmet, genelge tedbiri alıyor
Devletin depreme bakışının belli olduğunuda ifade eden Görür, muhtemel İstanbul
depremiyle ilgili sıkıntılara dikkat çekti. Görür şöyle konuştu; “Bu
güne kadar bu iş ciddiye alınsaydı, Dünya Bankası’ndan krediler alınır
ne yapılması gerekiyorsa yapılırdı. İstanbul gibi kültür ve tarih
kentinin korunması, sahip çıkılması için çalışan sivil toplum örgütleri
var. Bu örgütlerle irtibat kurulsa onlar bile gereken parayı ve yardımı
bulurdu. Ne yazık ki, kimse bunu yapmadı. Hükümetin yaptığı genelgeyle
tedbir almak. Bir genelge yayınlıyor, ‘Depremle ilgili herkes tedbir alsın’
diyor. Tutup belediyelerde 3 itfaiyecisi varsa 2 tane daha alıyor ediyor 5
itfaiyeci. İyi de kardeşim depreme karşı tedbir denince bu mu anlaşılıyor.
İşin özünden kimsenin haberi yok”.
Depremle ilgili ne yapılması gerekiyorsa bir an önce yapılmasını
isteyen Görür, depremin aslında devletin işi olduğunu kaydetti. 1999
depreminden sonra Başbakanlığa başdanışman atandığını hatırlatan Görür,
“Başdanışman olan o arkadaşın bir araştırması bile yok. Şov yapan ile
iş yapanı birbirinden ayırt etmiyoruz. Herkes çıkıp bir şey söylüyor.
Yetkililerde ne yapacaklarını şaşırıyorlar” diyerek yaşananların tam
bir trajedi olduğunu söyledi.
Mezarlıkta mı yaşıyoruz?
İstanbul’daki tehlikeye dikkat çekerek “Mezarlıkta mı yaşıyoruz inanın
onu da bilmiyoruz” diyen Görür, “Bunu bilmek vatandaş olarak bizim hakkımız”
dedi. İstanbul yapı stokunun ne olduğu, nerelerin depreme dayanıklı olduğu
şeklindeki verilerin sadece Büyükşehir Belediyesi ve Japonya Uluslararası
İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından ortak yapılan “Mikro Bölgeleme Afet
Önleme ve Azaltma Temel Planı” denilen verilerden öğrenilebildiğini
belirten Görür, bu çalışmaların da çok yüzeysel olduğunu ve bölgelerin
tam olarak araştırılmadığını öne sürdü.
Hazırlanan raporla bazı bölgelere kırmızı çizgiler çizildiğini ve
tehlike işaretleri konulduğunu anlatan Görür, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Raporlar ortada. Ama bakıyorsunuz ki bu güne kadar hiçbir şey yapılmamış.
Bu kırmızı bölgelerin insanları gözardı edilmiş. Başka yerde olsa kıyamet
kopar. Bu binaların tahliye edilmesi, yerine uydu kentler yapılması
gerekirdi. Geçen 4 yıllık süre içinde bununla ilgili hiç ama hiç birşey
yapılmamış. Kısacası buradaki insanlara ‘siz ölün kardeşim’ denilmiş.
Herhalde ‘Şimdi kiminin evi, kiminin parkı bu iş zor’ diyerek birileri
kulağını tıkamış olabilir. Yoksa inanmak gerçekten güç”.
Vatandaşa nasıl söyleyeceğiz?
Depremle ilgili belirtilerin önceden hissedildiğini de söyleyen Görür,
“Depremi önceden tahmin edemeyiz gibi bir lafı söyleyen bilim adamı değil”
diyerek bu şekilde beyanat verenleri de eleştirdi. Prof.Dr Görür, “Bakın
biz depremle ilgili tesbitlerimizi birkaç gün öncesinden yapabiliyoruz.
2000’den itibaren 4 ve üzerindeki şiddete sahip depremleri yüzde 60
isabetle önceden tesbit edebildik. Tesbitlerimizde şu şehir şu, nokta, şu
şiddet ve şu sürede olacak diye kesin bir belirleme yok. Sadece şu bölgede,
şu şiddet aralıklarında olacak diyoruz. Ve bunu o bölgenin belediyesine söyleyebiliyoruz”
diye konuştu.
Bu bilgilerin vatandaşlara aktarılması konusunda panik olmasından endişe
ettikleri için henüz bir çıkış yolu bulamadıklarını da belirten Görür,
“Şu ana kadar bunu vatandaşa nasıl söyleyeceğiz bir türlü bulamadık”
dedi.
İstanbul’u yakından izliyoruz
İstanbul’daki muhtemel deprem için de 1999 artı 30 yıl formülünün geçerli
olduğunu tekrarlayan Görür, “Fakat depremden önce inşallah bunu hissedeceğiz.
Uyarı sistemlerimiz ile çok geniş bir bilgi ağı oluşturduk. Uzay görüntüleri,
radon gazı ve sıcak su kaynaklarını ölçerek veriler elde ediyoruz. Önceden
haber verebileceğiz. Ama önemli olan sadece biz değil başta devlet olmak üzere
herkes üzerine düşeni yapmalı. Zamandan ziyade o sırada ne yapılacaksa onu
yapmak önemli” şeklinde konuştu.
Türkiye
|