reklam

16 Ağustos 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Başkan konuştu: Halıların çürüdüğü doğru, gerisi yalan...

Son birkaç haftadır basında Milli Saraylar Daire Başkanı Polat Akbulut ve Dolmabahçe Sarayı ile ilgili çeşitli iddialar yer alıyor. Bu iddiaları araştırmak için geçtiğimiz hafta Dolmabahçe Sarayı'na gelen mülkiye baş müfettişi başkanlığındaki bir heyet, incelemesini tamamladı.

İnceleme sonucunun önümüzdeki hafta açıklanması bekleniyor. Hakkındaki suçlamalarla ilgili bugüne kadar basına konuşmayan Polat Akbulut, suskunluğunu bozdu. Akbulut'a kendisine yöneltilen iddiaları sorduk o da cevap verdi. Daha sonra da sorulara verdiği cevapları ispatlamak için bizi sarayın bodrum katlarındaki depoları gezdirdi.

Çürüdüğü iddia edilen mekânları ve eserlerin durumunu 'kendi gözlerimizle' görmemizi istedi.

Dolmabahçe Sarayı'nın çürüdüğü, eserlerin çok kötü durumda olduğu iddia ediliyor. Bunlar gerçekten doğru mu?

Göreve geldiğimde gerçekten Dolmabahçe Sarayı'nın durumu pek iç açıcıdeğildi. Eylül 1999'dan itibaren sarayın yapısını güçlendirmek için bilimsel bir çalışma grubu oluşturduk. Üniversite öğretim üyelerinden oluşan heyet uzun incelemeler yaptı. Önce sarayın öncelikleri tespit edildi. Duvarlarından aldığı nem ile dam ve cephelerinden aldığı su dolayısıyla saray zor durumdaydı. Tabii bir de yılların verdiği yorgunluk söz konusuydu. Uzun süredir de restorasyon yapılmamıştı. Bunlara bir de bodrumlardaki depolarda çürümeye terk edilmiş eserleri eklemek lazım. Bütün bu olumsuzları tespit ettikten sonra derhal çalışmaya başladık. Sarayın damını yeniledik, kurşunlarını değiştirdik. Yapının tabanını ve bodrum duvarlarını Avrupa'da kullanılan 'electro–osmos' yöntemiyle onardık. Şimdi sarayın bodrumu dahil, hiçbir yerinde nem kalmadı. Sadece bir odaya dokunmadık. Onu eski halinde bıraktık ki bir kıyaslama yapılabilsin diye. Bodrum katta bulunan ne kadar eşya varsa hepsini restore ettik. Şu anda çürüyen tek bir eser kalmadı sarayda...

Ama basında envanter numaraları da verilerek Hereke halılarının çürüdüğü haberi yer aldı.

Gerçekten bodrum katında su alarak çürümüş olan altı halı var. Bir ihbar sonucunda bunu tespit ettik. Kendi incelememin hemen akabinde TBMM Genel Sekreterliği'ne bir rapor göndererek konuyla ilgili inceleme başlatılmasını ben talep ettim. Kamuoyunda olayı kapattığım iddia edilmesin diye bunu yaptım. Şu anda soruşturmanın akıbetiyle ilgili bir şey diyemem. Ama bunu zaten genel sekreterlik yakın zamanda açıklayacak.

Sadece çürüyen halıları bile dikkate alırsak ortada bir ihmalkârlık söz konusu değil mi?

Soruşturma konusu olduğu için ihmal var ya da yok diyemem. Yalnız şunu söyleyeyim 1999'da Muayede Salonu'nda restorasyona başladığımız zaman, bu halılar o salonun orta yerinde turistlerin üzerinde gezdiği halılardı. Bunlar da bu yüzden yıpranmıştı. Restorasyon sırasında bu halılar zamanın

müdürü (Savaş Savcı'yı kastediyor) tarafından yerlerinden kaldırılmış ve bazı odalara konmuş. O müdür de zaten hakkındaki soruşturma yüzünden görevinden alındı. Halılar, bu müdürün yerine vekalet eden iki müdür döneminde de birkaç oda daha gezmiş ve en son konduğu yerde de ıslanmış.

Islanma iddiaları doğru yani...

31 Aralık 2002 tarihinde bunu tespit ettik. Pimaş borudan sızan sudan dolayı ıslanmışlar. Hemen gerekli çalışmalara başladık ve halıların onarımı için elimizden geleni yaptık.

Peki bu olayda sizin hiç ihmaliniz yok mu?

Ben neticede daire başkanıyım. Burada Polat Akbulut olarak benim bir ihmalim yok. Bundan son derece eminim. İhmali olan bir adam soruşturma başlatması için genel sekreterliğe rapor yazar mı?

Bazı halıların deterjanla yıkandığı iddialarına ne diyorsunuz?
O tamamen asılsız. Hele bu iddianın yukarıdaki halılarla hiç ilgisi yok. Hatta Hereke Atölyesi'nden bu konuda aldığımız rapor var.

'Ateş olmayan yerden duman çıkmaz' diye bir söz var. O halde son zamanlarda medyada çıkan sarayla ilgili olumsuz haberleri neye bağlıyorsunuz?

Bu iddiaların kaynağı bir dönem görev yapan ve sonra da uzaklaştıran müdürün basına verdiği demeçlerden kaynaklanıyor. O kişinin burada bir huzursuzluk yaratma isteği var. İddialarının da gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok.

Basında şöyle bir izlenim var: Dolmabahçe Sarayı kapalı bir kutu. Son olaylar da bu kanıyı güçlendiriyor. Ortada iddialar var; ama saraydan bir açıklama yok!

Bizim görev sahamızla ilgili bir açıklama yapmamız ancak TBMM Başkanlığı'nın izniyle oluyor. Zaten hakkımdaki iddialara verdiğim cevaplar da gazetelerde yer almıyor... Bir de bizim kapımız her zaman basına açık. Ben göreve gelene kadar saray belki şeffaf değildi; ama benim dönemimde son derece şeffaf. Bunun haricinde belirli periyotlarla basın toplantıları düzenliyoruz. Genellikle Meclis başkanlarımız bu toplantıyı yapıyor. Fakat bu toplantılarda gazeteciler saray ile ilgili değil de gündemle ilgili sorular yöneltiyor. Arkadaşları çatılara, depolara çıkartıyoruz. Yaptığımız iyileştirmeleri görsünler diye; ama ertesi günkü gazetelerde tek satır haber yer almıyor. Her zaman söylüyorum, iddiaları yerinde araştırmak isteyen gazeteci varsa gelsin sarayı gezdireyim.

Sarayın tüm eserleri belirlendi mi, yani eser sayımı tamamlandı mı?

Gerçekten de ben geldiğimde sarayın envanteri yoktu. 52'lik defterler dediğimiz 1950'lerden kalma eksik envanter defterleri vardı sadece. Kısa süre içerisinde bütün kayıtları tuttuk, eser sayımını tamamladık. Ne varsa envantere kaydettik ve bilgisayara yükledik. Artık envanterimiz var.

Bir de Dolmabahçe Sarayı'nın bodrumunda Sultan II. Abdülhamid tuğralı gümüş takımlar, gümüş şamdanlar ve diğer yüzlerce metal eser çürümüş...

Buna gerçekten şaşırdım. Bunu nereden çıkardılar anlamadım. Bir kere metal eser çürümez, oksitlenir.

Bizde de oksitlenen herhangi bir eser yok!

Dolmabahçe Sarayı'na TBMM Vakfı'nca verilen 12 trilyonun akıbeti ne oldu?

Verilemeyecek hesabım yok. Ayrıyeten o paranın miktarı 12 trilyon değil, 2,1 trilyon. Onu da şimdiye kadar yaptığımız restorasyon için kullandık. Hesaplarımız ortada. Meclis denetimine açığız ve her zaman da denetleniyoruz. Şimdiye kadar bu konuda tek kuruşluk bir istismara rastlanmadı.
Zaman

 

Ağustos 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

Akdeniz Ülkeleri Mimarlık Öğrencileri Proje Ödülleri

Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde mimarlık eğitimi vermekte olan her kurum ve her öğrenci, son iki akademik yılda yapılan projelerle etkinliğe katılabilirler.

Son başvuru tarihi:
20 Ağustos 2003

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz