reklam

18 Ağustos 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Gölcük ayağa kalkıyor

Depremin ikinci günü idi. Gazeteden görevli olarak Kocaeli’ne gidiyordum. Bir gece önce yaşadığımız sarsıntının İzmit’te, Gölcük’te, Sakarya’da nasıl bir yıkıma sebep olduğunu merak ederek... Şehre yaklaştıkça, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış Berlin’e veya Yunanlılar’ın İzmir’i işgal ettikten sonra geride bıraktığı İzmir’e girmiş gibi hissettim kendimi. Yıkıntılarının başında çocuklarını, eşlerini, dedelerini, yakınlarını arayan acılı insanların feryatları içinde yürüyordum. Beynimdeki uğultu, burnumdaki o ekşi koku, yardım bekleyen insanların bakışlarıyla toza toprağa bulanmış İzmit caddelerinden Gölcük’e doğru gidiyordum.

Elimdeki fotoğraf makinesinin deklanşörüne bile basamadan...
En yakınlarını kaybetmiş minicik çocukların saçlarını bile okşayamadan...
En kötüsü ise ağlayamadan geçip gidiyordum bu acılı manzaranın içinden; dua ediyordum “İnşaallah Gölcük daha az zarar görmüştür” diye...
Fakat asıl büyük acının ve dramın Gölcük’te yaşandığını görmüştüm...

Binaların çoğu boş
Önceki gece Gölcük sokaklarında dolaşırken, aradan geçen kocaman dört yıla, yani dört 365 güne rağmen, şehrin bütün sokaklarının şantiye görünümde olması, burada yaşananların en dikkat çekici kanıtıydı belki de... İnsanlar, içlerindeki tedirginlikten kurtulamamanın verdiği bir eziklikle yürüyorlardı sokaklarda. Yine her taraf toz-duman içinde, yine kepçeler çalışıyor, yine deniz kenarına dolgu yapmak için uğraşıyordu işçiler...

Gölcük, şehrin girişinden itibaren yeni baştan imar ediliyor. Bir taraftan, bütün uyarılara rağmen çok katlı binalar yapılıyor, bir yandan da depremde ağır hasar görmüş binaların gölgesinde oynuyor çocuklar. Binaların çoğu boş. Hasar görmesine rağmen evini terketmeyen insanların cesaretine şaşırıyorum.
Sokaktaki insanlar, dört yıl önceki depremin şokunu henüz üzerinden atamamış olmasına rağmen hayata tutunmaya çalışıyorlar. Geceleri yine tedirgin uyuyorlar, hep bir arada olmaya çalışıyorlar, dahası gülmeyi deniyorlar.

Depremin dördüncü yıldönümü idi dün gece. Biz de bir grup şair arkadaşla Gölcüklüler’in yanında idik. “Deprem dede” Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara ve Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof.Dr. Gülay Barbarosoğlu da... Gölcük Belediye Başkanı İsmail Barış, yaşadıkları acı günlerin izini taşıyan yüzüyle karşıladı bizleri. Hep birlikte dua ettik bu acıların bir daha yaşanmaması için. En önemli mesajı Işıkara verdi yine:

Yüzlerce balon uçuruldu
“Depremin dördüncü yılını anmamıza rağmen maalesef Türkiye depremi unuttu. Sizler 17 Ağustos’u yaşadınız ve bizler sadece hissettik. Yakınlarınızı kaybettiniz, şehit verdiniz. Ama bizler Gölcük’ü unuttuk. Türkiye Gölcük’ü sahipsiz bıraktı. Birlik ve beraberliğiniz devam etsin. İlçe 4 yıldır inşaat sahası gibiydi. Ama görüyorum ki artık altyapı çalışmalarında sona yaklaşıyorsunuz. Allah bir daha yaşatmasın.”

Prof.Dr. Barbarosoğlu da, aynı temennileri tekrarlarken acı bir gerçeği yeniden hatırlattı; “Türkiye’nin neredeyse tamamı deprem kuşağı içinde. Lütfen bu bilinçle yaşayalım.”

Bütün Gölcük, önceki gece 17 Ağustos depreminin acılarını ve anılarını yeniden hatırlamak için sahile toplanmıştı nerdeyse. Kavaklı Sahili, belki de depremden sonra ilk defa böyle bir buluşmaya sahne olmuştu. Sahili dolduran Gölcüklüler’in saat 03.02’yi gösterirken gökyüze bıraktıkları yüzlerce balon yepyeni umutlara ve sevinçlere doğru uçup giderken, dünde kalan acıların yeniden yaşanmaması temennisiydi adeta.

Sadece, Kavaklı Sahili’nde değil, şehrin hemen her köşesinde hazırlanan deprem çadırları, fotoğraf sergileri ve Barbaros Hayrettin Lisesi bahçesinde kurulan deprem hazırlık malzemelerinin bulunduğu stand tek bir şeyi işaret ediyordu:
“Allah korusun ama yeni acılara karşı tedbirli olalım, dünü unutmayalım...”
Yaşanılan bütün olumsuzluklara rağmen Gölcük, ayağa kalkıyor...

Sezer: Felaketin nedeni kişisel çıkarlar.
Yaraların sarılamamasıyla ilgili en önemli itiraf Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den geldi. Sezer, gösterilen çabalara rağmen depremden etkilenen yerleşim birimlerinin çözüm bekleyen sorunlarının sürdüğünü ifade ederken, “Yerleşim birimlerinin oluşturulmasında, yasal düzenlemelere ve bilimsel verilerle hazırlanan imar planlarına uymak yerine, kısa dönemli kişisel çıkarların ön plana çıkarılması, büyük felaketleri hazırlayan en önemli etkendir” dedi.
Türkiye

 

Ağustos 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

Sinan'a Saygı "Mimar Sinan Eserleri Eskiz Projesi"

 

Son başvuru tarihi:
15.09.2003

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz