Gölcük ayağa kalkıyor
Depremin ikinci günü idi. Gazeteden görevli olarak Kocaeli’ne
gidiyordum. Bir gece önce yaşadığımız sarsıntının İzmit’te, Gölcük’te,
Sakarya’da nasıl bir yıkıma sebep olduğunu merak ederek... Şehre yaklaştıkça,
İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış Berlin’e veya Yunanlılar’ın İzmir’i
işgal ettikten sonra geride bıraktığı İzmir’e girmiş gibi hissettim
kendimi. Yıkıntılarının başında çocuklarını, eşlerini, dedelerini,
yakınlarını arayan acılı insanların feryatları içinde yürüyordum.
Beynimdeki uğultu, burnumdaki o ekşi koku, yardım bekleyen insanların bakışlarıyla
toza toprağa bulanmış İzmit caddelerinden Gölcük’e doğru gidiyordum.
Elimdeki fotoğraf makinesinin deklanşörüne bile basamadan...
En yakınlarını kaybetmiş minicik çocukların saçlarını bile okşayamadan...
En kötüsü ise ağlayamadan geçip gidiyordum bu acılı manzaranın içinden;
dua ediyordum “İnşaallah Gölcük daha az zarar görmüştür” diye...
Fakat asıl büyük acının ve dramın Gölcük’te yaşandığını görmüştüm...
Binaların çoğu boş
Önceki gece Gölcük sokaklarında dolaşırken, aradan geçen kocaman dört yıla,
yani dört 365 güne rağmen, şehrin bütün sokaklarının şantiye görünümde
olması, burada yaşananların en dikkat çekici kanıtıydı belki de... İnsanlar,
içlerindeki tedirginlikten kurtulamamanın verdiği bir eziklikle yürüyorlardı
sokaklarda. Yine her taraf toz-duman içinde, yine kepçeler çalışıyor, yine
deniz kenarına dolgu yapmak için uğraşıyordu işçiler...
Gölcük, şehrin girişinden itibaren yeni baştan imar ediliyor. Bir
taraftan, bütün uyarılara rağmen çok katlı binalar yapılıyor, bir yandan
da depremde ağır hasar görmüş binaların gölgesinde oynuyor çocuklar.
Binaların çoğu boş. Hasar görmesine rağmen evini terketmeyen insanların
cesaretine şaşırıyorum.
Sokaktaki insanlar, dört yıl önceki depremin şokunu henüz üzerinden atamamış
olmasına rağmen hayata tutunmaya çalışıyorlar. Geceleri yine tedirgin
uyuyorlar, hep bir arada olmaya çalışıyorlar, dahası gülmeyi deniyorlar.
Depremin dördüncü yıldönümü idi dün gece. Biz de bir grup şair
arkadaşla Gölcüklüler’in yanında idik. “Deprem dede” Prof.Dr. Ahmet
Mete Işıkara ve Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof.Dr. Gülay Barbarosoğlu
da... Gölcük Belediye Başkanı İsmail Barış, yaşadıkları acı günlerin
izini taşıyan yüzüyle karşıladı bizleri. Hep birlikte dua ettik bu acıların
bir daha yaşanmaması için. En önemli mesajı Işıkara verdi yine:
Yüzlerce balon uçuruldu
“Depremin dördüncü yılını anmamıza rağmen maalesef Türkiye depremi
unuttu. Sizler 17 Ağustos’u yaşadınız ve bizler sadece hissettik. Yakınlarınızı
kaybettiniz, şehit verdiniz. Ama bizler Gölcük’ü unuttuk. Türkiye Gölcük’ü
sahipsiz bıraktı. Birlik ve beraberliğiniz devam etsin. İlçe 4 yıldır inşaat
sahası gibiydi. Ama görüyorum ki artık altyapı çalışmalarında sona
yaklaşıyorsunuz. Allah bir daha yaşatmasın.”
Prof.Dr. Barbarosoğlu da, aynı temennileri tekrarlarken acı bir gerçeği
yeniden hatırlattı; “Türkiye’nin neredeyse tamamı deprem kuşağı içinde.
Lütfen bu bilinçle yaşayalım.”
Bütün Gölcük, önceki gece 17 Ağustos depreminin acılarını ve anılarını
yeniden hatırlamak için sahile toplanmıştı nerdeyse. Kavaklı Sahili, belki
de depremden sonra ilk defa böyle bir buluşmaya sahne olmuştu. Sahili
dolduran Gölcüklüler’in saat 03.02’yi gösterirken gökyüze bıraktıkları
yüzlerce balon yepyeni umutlara ve sevinçlere doğru uçup giderken, dünde
kalan acıların yeniden yaşanmaması temennisiydi adeta.
Sadece, Kavaklı Sahili’nde değil, şehrin hemen her köşesinde hazırlanan
deprem çadırları, fotoğraf sergileri ve Barbaros Hayrettin Lisesi bahçesinde
kurulan deprem hazırlık malzemelerinin bulunduğu stand tek bir şeyi işaret
ediyordu:
“Allah korusun ama yeni acılara karşı tedbirli olalım, dünü unutmayalım...”
Yaşanılan bütün olumsuzluklara rağmen Gölcük, ayağa kalkıyor...
Sezer: Felaketin nedeni kişisel çıkarlar.
Yaraların sarılamamasıyla ilgili en önemli itiraf Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer’den geldi. Sezer, gösterilen çabalara rağmen depremden
etkilenen yerleşim birimlerinin çözüm bekleyen sorunlarının sürdüğünü
ifade ederken, “Yerleşim birimlerinin oluşturulmasında, yasal düzenlemelere
ve bilimsel verilerle hazırlanan imar planlarına uymak yerine, kısa dönemli
kişisel çıkarların ön plana çıkarılması, büyük felaketleri hazırlayan
en önemli etkendir” dedi.
Türkiye
|