reklam

18 Ağustos 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

İstan Hanım uyan, tehlikedesin!

Erken uyarı sistemleri, köpekler, karıncalar, astroloji derken bir gün o da olacak, deprem on dakika öncesinden bilinecek! Sirenler çalacak, alarm verilecek. Peki sonra?

Geçen sene Kurabiye adlı belgeseliyle 'Binalar niçin yıkılıyor' sorusu üzerine düşündüren yönetmen Cumhur Demirtoka, bu kez kamerasını 'Depremi on dakika önce bilsek ne olur' sorusuna odakladı. Filmde, İstanbul'u simgeleyen kahramanı İstan Hanım'ın kişiliğinde şehrin tehlikeye karşı vurdumduymaz tavrını gündeme getiriyor. Deprem sonrasında, karanlıktaki olası konuşmaları kullanıp izleyicisine sesleniyor: ‘‘Her tarafı çürük binalarla kaplı şehirde deprem 10 dakika önce bilinse ne olur?’’

‘‘Sizce biz 17 Ağustos depremini kutluyor muyuz, anıyor muyuz?’’ diye soruyor Cumhur Demirtoka. Cevabını kendi veriyor sonra: ‘‘Ne anıyoruz ne kutluyoruz. Biz depremle ilgili her şeyi görmezden geliyoruz.’’

Demirtoka, depremin 'd' sini bile duymaya tahammül edemeyen çoğunluğa inat 17 Ağustos 1999'dan itibaren kendini bu konuda duyarlılık yaratmaya adadı. Depremle ilgili her kim nerede ne yapıyorsa kamerasını kaptığı gibi olay yerine gitti. Makine Mühendisi Demirtoka ilk filmi Kurabiye ile Altın Portakal'da finale kaldı.

Yaklaşık 4 senedir depremle yatıp kalkan, kitap yazmaktan daha ucuz olduğu için bilgilerini filme aktaran Demirtoka, 17 Ağustos'un yıldönümünde belgesel hazırlarken edindiği 4 yıllık deneyimlerini anlattı.

Deprem dediğimiz olay bir geminin iskeleye yanaşması anındaki sarsıntı. Bunu bilmezseniz depremde binalar niçin yıkılıyor sorusuna cevap veremezsiniz. Türkiye'de binalar niçin yıkılıyor? Çünkü Türkiye'de binalar yıkılsın diye yapılıyor. Zeminler bozuk. Zeminler bozuk olduğu için Kocaeli depreminde birçok binanın bir tek alt katları zarar gördü. Üst katlar aşağıya indi.

Bir binanın temelini sağlamlaştırmanın bedeli daire başına yaklaşık 500 milyon lira. Biz bu yıl binanın dış cephe boyası için o kadar verdik. Ortada korkunç bir tutarsızlık var. Bu tutarsızlığa ben ortaçağ karanlığı diyorum. Geçen gün bir profesör arkadaşımın söylediği beni dehşete düşürdü. ‘‘Biliyor musun 17 Ağustos depreminden bir gece önce körfezde İsrail denizaltıları görülmüş’’ dedi. Bu, ‘‘dünya öküzün boynuzları üstünde dönüyor’’ demekle aynı şey. Depremin nedenleri ortada.

İstanbul'da yaklaşık 1 milyon bina var, diyorlar. 1 milyon bina ile baş edilir mi, diye düşünüyorlar. Ama herkes bir evde oturuyor. Herkes yaşadığı yeri onarsa yaşamlarının büyük bir bölümünü garanti altına almış olacak. Depremi 10 dakika önceden bilmeye falan da gerek kalmayacak. Binaları onarmazsanız erken uyarı hiçbir işinize yaramaz. Çünkü dört bir yanımız onlarla dolu. 10 dakikada Taksim Meydanı'na ya da benzeri açık alanlara ulaşabilecek insanların sayısı çok azdır. Taksim'e bile çıksanız elektrik direklerinden uzak durun diyorlar. Bir düşünün zaten depremin hemen sonrasında elektrikler kesilecek, yollar kapanacak.

Türkiye'de 40 bin inşaat mühendisi, 30 binin üzerinde mimar var. Son 50 yılda depremlerde kaybettiğimiz insan sayısı da 70 binin üzerinde. Deprem Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Tezcan: ‘‘Mimar ve mühendislerimiz depreme dayanıklı bina tasarımı konusunda yeterli bilgi ve beceri sahibi olmadan mezun olmaktadır’’ diyor.

Mimarlık camiasında çok tanınan Nevzat Sayın belgeselde şunu söylüyor: ‘‘Ben 10 senedir belediyeye gitmedim. Çünkü projemi belediyeden geçiremiyorum. Ama işi belediyeden proje geçirmek olan mimarlık büroları var. Projemi onlara veriyorum. Onlar bir ayda belediyeden geçirip, bakanlık izinlerini bile alıyor. Onların çizdiği projeyi görmek bile istemiyorum!’’ Nevzat Sayın'ın söylediği düzen hálá işliyor.

Deprem Vakfı, hükümet ve Büyükşehir Belediyesi ile bir proje başlatıyor. Mimar, inşaat mühendisi ve jeofizik mühendisinden oluşan üçer kişilik 700 ekip kurulacak. Her ekip günde 5 bina dolaşarak sağlamlıklarını kontrol edecek. Bu mutlaka desteklenmesi gereken bir proje. Yine de, devlet yapacak bize de sıra gelecek, diye beklememek lazım. Çünkü iki yılda yalnız çürük binalar belirlenecek, ne zaman onarılacağı meçhul.

Depremden sonra parası olan herkes evini kontrol etmeye koştu. Kontrol eden kurum ve kuruluşlar daire başı 5000 dolar aldılar. Ama şimdi fiyatlar düştü. Deprem her an olabilir. Olasılıklar 30 sene içinde yüzde 67 olarak açıklanıyor. Bu 30 sene sonra olacak demek değil. Parası olan binasını onarsın.

Demirtoka, depreme karşı duyarlılığı artırmak için yaptığı kısa filmlerini yakında www.filmuniversitesi.com adresinden 'kaçak VCD' fiyatına satacak.
Hürriyet - Sibel Arna

 

Ağustos 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz