İstan Hanım uyan, tehlikedesin!
Erken uyarı sistemleri, köpekler, karıncalar,
astroloji derken bir gün o da olacak, deprem on dakika öncesinden bilinecek!
Sirenler çalacak, alarm verilecek. Peki sonra?
Geçen sene Kurabiye adlı belgeseliyle 'Binalar niçin yıkılıyor' sorusu
üzerine düşündüren yönetmen Cumhur Demirtoka, bu kez kamerasını 'Depremi
on dakika önce bilsek ne olur' sorusuna odakladı. Filmde, İstanbul'u
simgeleyen kahramanı İstan Hanım'ın kişiliğinde şehrin tehlikeye karşı
vurdumduymaz tavrını gündeme getiriyor. Deprem sonrasında, karanlıktaki
olası konuşmaları kullanıp izleyicisine sesleniyor: ‘‘Her tarafı çürük
binalarla kaplı şehirde deprem 10 dakika önce bilinse ne olur?’’
‘‘Sizce biz 17 Ağustos depremini kutluyor muyuz, anıyor muyuz?’’
diye soruyor Cumhur Demirtoka. Cevabını kendi veriyor sonra: ‘‘Ne anıyoruz
ne kutluyoruz. Biz depremle ilgili her şeyi görmezden geliyoruz.’’
Demirtoka, depremin 'd' sini bile duymaya tahammül edemeyen çoğunluğa
inat 17 Ağustos 1999'dan itibaren kendini bu konuda duyarlılık yaratmaya adadı.
Depremle ilgili her kim nerede ne yapıyorsa kamerasını kaptığı gibi olay
yerine gitti. Makine Mühendisi Demirtoka ilk filmi Kurabiye ile Altın
Portakal'da finale kaldı.
Yaklaşık 4 senedir depremle yatıp kalkan, kitap yazmaktan daha ucuz olduğu
için bilgilerini filme aktaran Demirtoka, 17 Ağustos'un yıldönümünde
belgesel hazırlarken edindiği 4 yıllık deneyimlerini anlattı.
Deprem dediğimiz olay bir geminin iskeleye yanaşması anındaki sarsıntı.
Bunu bilmezseniz depremde binalar niçin yıkılıyor sorusuna cevap
veremezsiniz. Türkiye'de binalar niçin yıkılıyor? Çünkü Türkiye'de
binalar yıkılsın diye yapılıyor. Zeminler bozuk. Zeminler bozuk olduğu için
Kocaeli depreminde birçok binanın bir tek alt katları zarar gördü. Üst
katlar aşağıya indi.
Bir binanın temelini sağlamlaştırmanın bedeli daire başına yaklaşık
500 milyon lira. Biz bu yıl binanın dış cephe boyası için o kadar verdik.
Ortada korkunç bir tutarsızlık var. Bu tutarsızlığa ben ortaçağ karanlığı
diyorum. Geçen gün bir profesör arkadaşımın söylediği beni dehşete düşürdü.
‘‘Biliyor musun 17 Ağustos depreminden bir gece önce körfezde İsrail
denizaltıları görülmüş’’ dedi. Bu, ‘‘dünya öküzün boynuzları
üstünde dönüyor’’ demekle aynı şey. Depremin nedenleri ortada.
İstanbul'da yaklaşık 1 milyon bina var, diyorlar. 1 milyon bina ile baş
edilir mi, diye düşünüyorlar. Ama herkes bir evde oturuyor. Herkes yaşadığı
yeri onarsa yaşamlarının büyük bir bölümünü garanti altına almış
olacak. Depremi 10 dakika önceden bilmeye falan da gerek kalmayacak. Binaları
onarmazsanız erken uyarı hiçbir işinize yaramaz. Çünkü dört bir yanımız
onlarla dolu. 10 dakikada Taksim Meydanı'na ya da benzeri açık alanlara ulaşabilecek
insanların sayısı çok azdır. Taksim'e bile çıksanız elektrik
direklerinden uzak durun diyorlar. Bir düşünün zaten depremin hemen sonrasında
elektrikler kesilecek, yollar kapanacak.
Türkiye'de 40 bin inşaat mühendisi, 30 binin üzerinde mimar var. Son 50 yılda
depremlerde kaybettiğimiz insan sayısı da 70 binin üzerinde. Deprem Vakfı
Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Tezcan: ‘‘Mimar ve mühendislerimiz
depreme dayanıklı bina tasarımı konusunda yeterli bilgi ve beceri sahibi
olmadan mezun olmaktadır’’ diyor.
Mimarlık camiasında çok tanınan Nevzat Sayın belgeselde şunu söylüyor:
‘‘Ben 10 senedir belediyeye gitmedim. Çünkü projemi belediyeden geçiremiyorum.
Ama işi belediyeden proje geçirmek olan mimarlık büroları var. Projemi
onlara veriyorum. Onlar bir ayda belediyeden geçirip, bakanlık izinlerini bile
alıyor. Onların çizdiği projeyi görmek bile istemiyorum!’’ Nevzat Sayın'ın
söylediği düzen hálá işliyor.
Deprem Vakfı, hükümet ve Büyükşehir Belediyesi ile bir proje başlatıyor.
Mimar, inşaat mühendisi ve jeofizik mühendisinden oluşan üçer kişilik 700
ekip kurulacak. Her ekip günde 5 bina dolaşarak sağlamlıklarını kontrol
edecek. Bu mutlaka desteklenmesi gereken bir proje. Yine de, devlet yapacak bize
de sıra gelecek, diye beklememek lazım. Çünkü iki yılda yalnız çürük
binalar belirlenecek, ne zaman onarılacağı meçhul.
Depremden sonra parası olan herkes evini kontrol etmeye koştu. Kontrol eden
kurum ve kuruluşlar daire başı 5000 dolar aldılar. Ama şimdi fiyatlar düştü.
Deprem her an olabilir. Olasılıklar 30 sene içinde yüzde 67 olarak açıklanıyor.
Bu 30 sene sonra olacak demek değil. Parası olan binasını onarsın.
Demirtoka, depreme karşı duyarlılığı artırmak için yaptığı kısa
filmlerini yakında www.filmuniversitesi.com
adresinden 'kaçak VCD' fiyatına satacak.
Hürriyet - Sibel Arna
|