700 yıllık tarihin sonu
Köyler, adlarının sonuna ''kızık'' eki alarak Uludağ'ın eteklerinde
birbirinin yanına sıralanmış... Kızık nedir diye sorarsanız... Kimine göre,
dumanlı başı göğe varan Uludağ'ın eteğine ''kısılmak''tır, kimine göre
Tokat'tan gelen ''Kızık'' aşiretidir... Kimi de Kızık'a ''derbent'' anlamını
yükleyecektir...
Masal, 1300'lü yılların başında, Tokat'taki Kızıklar'dan başlamaktadır...
Osmanlı Beyliği'nin kuruluşu sırasında Uludağ'ın eteklerine Karakeçili aşireti
yerleşmişken Tokat'tan gelen aşiret de burada kendine yurt arar... Masal, iki
aşireti birbirine düşürmek yerine düğün-dernek yaparak birleştirir... Kızık
aşireti beyinin yedi oğlu, Karakeçili aşiretinden yedi kızla evlenir... Köyler
yan yana sıralanır: Hamamlıkızık, Cumalıkızık, Fidyekızık, Derekızık,
Değirmenlikızık, Dallıkızık, Bayındırkızık. O günden bugüne, Dallıkızık
ve Bayındırkızık köyleri tarihten silinmiş; vitrine ise Cumalıkızık çıkmıştır.
Sözde korunuyor
Cumalıkızık, her yanıyla korumaya alınmış ve hatta çok daha iyi korunsun
diye köylükten çıkartılıp 1988'de Bursa'nın Yıldırım Belediyesi'ne bağlı
bir mahalle haline getirilmiştir.
1685 tarihli vakfiye belgesi, Cumalıkızık'ın Orhan Gazi Vakfiyesi'ne bağlı
bir köy olduğunu gösteriyor. Köyün arazisi 17 bin dönümü buluyor...
Fakat bugün bin dönümü bile bulmuyor, çünkü köyün arazisi son yıllardaki
göçlerle işgal edilerek öyle ya da böyle imara açılmış ve dört ayrı
mahalleyi barındırır olmuş...Koruma, neyi koruyor?
Cumalıkızık'ı korumadığı belli...
Köy tüzelkişiliğine ait trilyonlarca lira değerindeki 54 tapuyu da Yıldırım
Belediyesi almış... Cumalıkızık, köy mü yoksa bir kent belediyesinin yönetiminde
mahalle mi belirsiz; iki cami arasında binamaz kalmış...
Cumalıkızık adının, yanındaki öteki ''kızık'' köyleri arasında
camisi olan tek köy olmasından geldiği sanılıyor. İlk adının ''Camilikızık''
olduğu söyleniyor... Öteki köydekiler cuma günleri namazına gitmek için
yola düştükçe köyün adının ''Cumalıkızık''a dönüştüğü sanılıyor...
Cumalıkızık'ın camisi yaklaşık 700 yıllık.. Ancak, 700 yıldan geriye
kalan pek bir iz yok... Onarıla onarıla, günümüzde yepyeni bir cami olmuş...
Köyün geçimi tarım ve hayvancılık... Fakat arazisi kalmamış... Elde
kalan araziyi sulayacak su kalmamış... Tarım ve hayvancılık giderek yok
oluyor... Uludağ'ın eteklerindeki güzelim kestane ağaçları, içine giren
kurtlar tarafından çoktan kurutulmuş... Bursa'nın o meşhur kestaneşekeri için
kestaneler İzmir'den getiriliyor! Belediye Cumalıkızık'ı güya koruyor!
Atkestanesi ve ıhlamur ağaçlarının altı köy kahvesi... Güya köy
kahvesi...
Yıldırım Belediyesi, tapuları üstüne geçirince köy kahvesini turistik
çay bahçesine dönüştürmüş... Aylığı 1 milyar 50 milyon liradan kiraya
vermiş...
Cumalıkızık'ın buruk ünü
Cumalıkızık biraz gününü yaşar gibi... Köyde çekilen filmler ve
televizyon dizileri ile kazandığı ünün gölgesine sığınmış... Ne var
ki bu gölgenin sonu karanlık... Köyün, pansiyona dönüştürülen birkaç
ev ve sokakta turistik eşya satıcılığı ile ayakta durması söz konusu değil...
Hele ''televole'' kültürünün yarattığı yerli turistlerin, hayranı
oldukları artistin dolaştığı taş yollardan geçip, o ''meşhur'' artistin
tuttuğu kapı tokmağına el sürmesiyle ise Cumalıkızık'ın bir yere varması
çok zor... Korumacıların kol kanat germesi ise sanki biraz göstermelik...
Cumalıkızıklılar, güya onarılan evler için ''Dışı forma, içini
sorma'' diyorlar...
Belediye bile onarımları çimento ile yaptırıyor; boyasını plastikten sürdürüyor
... Çamur, kireç ve saman karışımından oluşan harç, kerpiç, taş işçiliği,
ağaç işçiliği artık yok... Çivitle renklendirilen badana yok... Cumalıkızık
giderek yapaylaşıyor... Cumalıkızık, tekrar köy olmak istiyor...
Referandum bile yapılmış...
Bütün hanedekiler ''Köy olalım'' demiş... İl genel meclisi kabul etmemiş...
Bunun adı güya demokrasi... Fakat zorla güzellik olmuyor... Dolayısıyla tütün
tarlaları ve kozacılık, masa başında alınan kararlarla yeniden canlandırılamıyor...
350 haneli köyün 190 haneye düşmesini şehirli beyler durduramıyor...
Cumalıkızık'ın evleri Türk evi.... Evler, iki ya da üç katlı... Ahşap
sokak kapıları avluya açılıyor... Avlular, arasına tahta atılmış kaba
taş duvarlarla çevrili... Üst katlar ahşap çatkı arasında kerpiç dolgu
ve üstü aşı boyalı... İkinci katlar, alçak tavanlı odaları ile evin kışlık
kısmı...
Üçüncü katlar yüksek tavanlı odaları ile evin yazlık kısmı... Çatılar
ise kiremit kaplı... Üst katlardaki cumbalar ya da çapraz çıkıntılar,
sokak kapısını görecek şekilde... Tavanla, ahşap oymalı... Bazı oymalar
nar ve limon süslemeli...
Cin aralığı
Kıvrılarak uzanan sokaklar ise taş döşeli ve en fazla 2.5 metre genişliğinde...
Sokakların bir kısmı çıkmaz sokak... Bir de ''aralık'' var ki dünyanın
en dar sokaklarından biri olduğu kesin... İki binanın taş duvarları arasındaki
''cin aralığı'' sadece 60 santimetre genişliğinde...
Cumalıkızık'ın bir de müzesi var... Etnografya müzesi... Nostalji köşesi...
Ama önemli olan Cumalıkızık'ı korumacılık adına çimento ile plastik
boya kullanarak ''müzelik'' hale getirmemek... Çözüm, belediyenin bir
mahallesi olduktan sonra daha çok boşalmaya devam eden köyü, Orhan Gazi döneminde
buraya gelen köylülere emanet edebilme uygarlığını gösterebilmekte...
Bursa ovasından bir esinti geliyor Uludağ'ın eteklerine doğru...
Cumalıkızık'ın girişinde görkemini, yüzlerce yıllık yaşından alan
çınarın yaprakları sallanıyor... Bursa ovası çoktan taş ve betona kesmiş...
Rüzgâr, çimento kokuyor... Cumalıkızık da çimentoya bulaştırılıyor...
Cumalıkızık'ı Cumalıkızıklılara bırakmak gerekiyor... Çünkü Cumalıkızık'ta
onlar yaşıyor... Yaşatacak olan da masa başındaki beyler değil, köydekiler!
Cumhuriyet
|