reklam

23 Eylül 2003 Salı
Ana Sayfa > Haberler

'Tasarım İktidara!' koşabilir mi?

Tasarım, koşul bağıl olmayan sistemler üstü bir çerçeve içinde tanımlanmadıkça iktidara koşamaz.

10-14 Eylül tarihleri arasında, Art+Decor dergisi tarafından İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Tasarım Buluşması'nın oldukça iddialı bir sloganı vardı: "Tasarım İktidara!" Buluşmanın organizatörleri, bu slogan ile tasarım sektörünün önünü açmak istediklerini belirtmişler. Her kavramın her gün yeni baştan tanımlandığı günümüzde, bu buluşmaya slogan bulanların da "iktidar" kavramı ile kast etmiş olduklarının içini söylem ve eylem düzlemlerinde doldurdukları muhakkak. Zira bir zamanlar orta halli Türk ailelerinin ihtiyaçlarına yönelik üretim yapan pek çok firmanın bugün markalaşmak, ürün tasarımları yoluyla farklılaşmak yolunda çok başarılı adımlar atmış olduklarını, böylelikle ince belli çay bardağı yerine suşi tabakları ile çilek sapı ayıklayıcıları satabilme ayrıcalığına kavuşmuş olduklarını görüyoruz.

Tasarım, özünde kavramlarla oynamaktır. Kavramlar, tasarım oyununun hem oyun tahtası hem de taşlarıdır. Bu sayede, görsel kültürden güç alan ürün tasarımı mesleği dünyayı yeni baştan düzenler. Her seferinde de şimdiki düzenlemenin, geçmiştekine göre daha doğru olduğuna dair bir inanç besler ve bu inancı pazar güçleri vasıtası ile topluma yayar. Kısacası, ürün tasarımı tüketim ekonomisi içinde belirli bir güç sahibidir. Markalaşmanın, kurumsal kimliğin ve fikri hakların gittikçe daha çok önem kazanmaya başladığı Türkiye'de de söz konusu slogan ile, tasarımın bu gücüne vurgu yapmak istenilmiş olmalı.
Ancak bu güç, ürün tasarımı mesleğinin iktidara oynaması için yeterli değil. Her şeyden önce iktidara oynamak politik olmayı gerektirir. Fakat çıkışını Endüstri Devrimi ile yapmış ve bugüne kadar kendini liberal ekonomi çerçevesinde tanımlamış olan ürün tasarımı mesleği, icraatta bulunabilmek için klasik tabirle bir hamiye ihtiyaç duyar. Bu nedenle politik tavrı konusunda bağımsız bir seçim yapamaz. Çağlar boyu üretim ve yaratımın yakasını bırakmamış olan hami, her ne kadar kavramsal içeriği sürekli değişmiş olsa da (kilise, saray, devlet, ordu, sponsor, firma, vs.) parlak zekasından hiçbir şey kaybetmedi ve otoriterliğin işe yaramadığı hallerde sevicilik ve koruyuculuk kisvesi altında (Medici Ailesi'nin sanat seviciliği buna bilindik ve iyi bir örnektir) kendi arzularının yerine getirilmesini sağladı. 

Bu bağlamda birkaç yüzyıl önce yaratılmış olan bir kavram, yani yaratıcılık, her ne kadar her bireyin sahip olduğu ve toplumun geneline potansiyel olarak yayılmış bir nitelik olsa da, ayrıcalıklı bireylerin doğuştan sahip olduklarının, bir çeşit tanrı vergisi olduğu kabulü yaygınlaşmaya başladı ve giderek yaratıcılığın yaratılmışlığı hatırlanmaz oldu. Bu unutuş sayesinde, günümüzde tasarım hamisi ayrıcalığına -tasarlanmış ürün ayrıcalık- yaratıcı tasarımcı katıyor. Aydınlanma mirası günümüzde, benzer kazalar sonucu, züccaciyeciden alınan ve en nihayetinde anonim bir tasarım olan geleneksel limon sıkacağı kiç olmakla itham edilir. Limon sıkacağının iki temel işlevinden biri olan çekirdekleri ayırmayı beceremeyen alüminyum döküm bir ürün ise tasarım harikası olarak adlandırılarak her gramı altınmış gibi fiyatlandırılır ve mutfaklardaki pasif yerini seyredilmek üzere alır.

Tasarımın iktidara oynayamayacak olmasının nedenlerinden bir başkası ise toplumun geneline yayılmış bir temsil gücü olmamasıdır. Çünkü tasarlandığı vurgulanan (temelde her ürün tasarlanmak durumundadır) ürünlerin hedef kitlesi, üst-orta sınıf ile sınırlıdır. Maden işçileri için baret tasarlayan bir tasarımcının adı yaratıcı sıfatıyla anılmaz. Üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan insanların yaşamlarını kolaylaştıracak ürünler tasarlamaya yanaşılmaz ve bir tasarımcı tasarladığı ürünün en nihayetinde aynı ağırlıkta bir çöpe dönüşecek olmasının, çevre üzerine olumsuz etkisinin sorumluluğunu üzerine almaz.

En başta değindiğim üzere, ortada kavramsal bir sorun var. Kavramlarla oynamak önce kendini tanımlamayı gerektirir. Bu nedenle tasarım mesleği, koşul bağıl olmayan sistemler üstü bir çerçeve içinde tanımlanmadıkça iktidara koşamaz.

Belki bir sonraki tasarım buluşmasının sloganı "Tasarımı Tasarlamak" olmalı. Böylelikle tasarımcı kendini "büyük T" iddiasından kurtarıp, mütevazılığın keyfine ve küçüklüğün bilincine varabilir, dünyanın bütününe nüfuz edebilir.
Radikal - A. İdil Gaziulusoy

 

Eylül 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Platform

"Deprem Sorunu ve Mimarlık" tartışılıyor.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 02 Ekim'de İTÜ Mimarlık Fakültesi 109 No'lu Salon'da davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Sinan Şener
Konuşmacılar: Murat Balamir,
Korhan Gümüş, Handan D.Türkoğlu
Alper Ünlü

Lamp 83' ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz