reklam

24 Eylül 2003 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

'Yukarı Beymelek' Evleri...

İlk yapıldıklarında tepelerdeki ''yörük çadırlarıyla'' birliktelermiş... Yenileri inşa edildikçe, çadırlar da pek kalmamış... Teke Yarımadası'nın dağ köylerine has ahşap hatıllı, yığma taş duvarlı, pencerelerinde cam yerine kepenk bulunan, verandalı geleneksel evler... Beymelek 'in ilk ''yerleşme dokusunu'' oluşturmuşlar...

Bu küçük ve sevimli evleri dağ yerine önce ''kıyıda'' tanıdık... Beymelek Belediyesi, bir anlamda ''beldenin tarihsel varlık nedeni'' olan bu evlerin bir örneğini, Kaş-Antalya yolunun Demre Ovası'nda Akdeniz 'le buluştuğu yere inşa etmiş...

Yanına da Karadeniz yaylalarındaki ''serenderlere'' benzer ahşap ''tahıl ambarlarından'' birini getirmiş, koymuş... Evlerin ve geleneksel ambarların asılları, denizden birkaç km. geride, yüksek dağların yamaçlarında kurulmuş ''Yukarı Beymelek'' deler... Kıyıdaki ''sergileme'' nin amacı ise; turizmi sadece ''deniz kenarında'' arayıp bu beldeden de hep denize bakarak hızla geçenlerin dikkatlerini biraz da ''dağlardaki kültüre'' çekebilmek... ''İşte asıl hazinemiz bunlar ve ilginizi bekliyorlar'' diyebilmek...

Yerel duyarlılık...
Belediye Başkanı Osman Güngör 'le birlikte Yukarı Beymelek 'e doğru yola çıktığımızda, aramıza muhtar Hüseyin Özek ile köyün imamı Musa Cadıl da katıldı...

Bizi özgün köy dokusuyla ve hemen tümü korunmuş olan 40 kadar eski evle tanıştırdıklarında duydukları heyecanın nedeni ise şu sözlerinde saklıydı: ''Bunları asla yıkmadık ve yaşattık... Şimdi de turizm için kullanmak niyetindeyiz...''

Tümüyle ''eskisi gibi'' duran yerleşmede henüz SİT kararı olmadığı gibi, evler için ''kültür varlığı'' tescili bile yapılmamış... Buna rağmen sadece ''yerel duyarlılık'' sayesinde gerçekleşen bu örnek korumacılığın ''felsefesini'' ise muhtar şöyle özetliyordu: ''Evlerimizde önce yine bizler yaşayacağız, turistler de misafirlerimiz olacak; yoksa burayı sadece turistler için otel yapmak ve terk etmek niyetinde değiliz...''

İşte bu hedefin gerçekleşebilmesi için harekete geçen Belediye Başkanı Osman Güngör de; ''Deniz turizmi ve seracılık dışında yeni kalkınma politikaları gerekli'' diyor ve ekliyordu; ''Ekonomisi daha kalıcı ve toplumsal gelişmeyi de sağlayacak yeni bir anlayış içinde bu tarihi mahalleyi ve evlerimizi artık birer hazine gibi görüyoruz... Çünkü, bölgede bu kadar denize yakın, ama bu kadar da kıyının tahribatından kendisini korumuş bir başka benzer tarihi yerleşme yok...''

Cumhuriyetin mirası...
Yukarı Beymelek, aslında ''ilk'' Beymelek... 1923'te Türkiye Cumhuriyeti 'nin ilanıyla birlikte çadırdan yerleşik düzene geçmek isteyen yörüklerin eseri... Cumhuriyet de onları kutlamak ve desteklemek üzere ilk Beymelek Belediyesi 'ni hemen 1924 yılında armağan ediyor... Ne var ki 1950'lerden sonraki ''karşıdevrim'' sürecinde kırsal yerleşmelere önem verilmeyen politikalarla Beymelek yeniden köy oluyor...

Şimdiki ''yeni'' belde belediyesi ise 1994 yerel seçimlerinden bu yana görevde... Osman Güngör'den önce beldenin logosunda ''balık, domates, biber..'' varken şimdiki logo ''kanatlı bir erkek melek'' ...

Akdeniz'in bu ''Cumhuriyet mirası'' evleri, denizi yukarıdan ve püfür püfür seyreden özgün yerleşme dokusu ve doğaya sevdalı insanlarıyla yolunuzu gözlüyor...

Yeter ki kıyıdan hızla geçmeyin ve hep denize değil, biraz da dağlara doğru bakmayı deneyin...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Eylül 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Kaya Arıkoğlu 07 Ekim 2003 tarihinde Diyalog bölümümüze konuk olacak.

Kaya Arıkoğlu hakkında daha fazla bilgi edinmek, kendisine soru sormak için tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz